HAKKIN VE HALKIN SEVGİSİNİ KAZANMAK

a) Hakkı bilmek ve tanımak

b) Hakkı tercih edip inanmak ve Hak ile amel etmek

c) Hakkın sevdiği kimse olmak

d) Halkı keşfetmek ve halkı okumak

e) Halka şefkat etmek, saygılı olmak ve sevgide ölçülü olmak

Haktan maksat, Allah Teâlâ; halk ise Hakk’ın râzı olduğu halktır.

Hakk’ın razı olduğu halk, cennetlik olan kişilerdir. Anlayışı doğru, davranışı müstakîm ve ahlâkı fâdıl olan kişilerdir.

Geniş halk yığınları nazarında bu kimselerin değerinin olmamasının bir önemi yoktur.

Kıymetli ve değerli insan, kalp ve gönül zengini olandır, dış görünüşü zengin olan değil!

En değerli incilerin gösterişsiz istiridye kabukları içinde yattığı gibi, sâde ve basit kıyafetler içinde ne cevherler yatar.

Kim Hakkı bilse, Hakkı sever ve Hakkı tercih eder. Hakkı bilen, hak ile amel eder. Çünkü Hak üstündür hiçbir şey onun üstüne çıkarılamaz.

Her şey Hakkın olduğuna göre Hakkın sevdiği kişi olursak hem dünya hem âhiret mutlu oluruz.

Halkın sevgisini önce iyilik ederek kazanmak gerekir.

Halkı kazanmak; halka değer vermek, halka saygılı olmak, halka şefkatin gereği olarak zarar vermekten sakınmak, faydalı olmak ve ölçülü sevmekledir.

Halka çareyi okumadan önce çevreyi keşfetmek ve çevreyi okumak gerekir. Zaten Kur'ân-ı Kerîm’in ilk emri de “oku”dur. Bu emri alan Peygamberimiz de çevreyi ve çareyi okudu hem de tam ve doğru okudu hem çareyi hem de çevreyi tam ve doğru okudu. İşte bize gereken de insanı, insanı yaratanın gözüyle görmektir.

a) Hakkı bilmek ve tanımak

1. Hakkı, Hakkın bildirmesi ile bilmek

Allah Teâlâ’yı en iyi yine Allah Teâlâ bilir ve lazım olan her şeyi bildirdiği Hz. Peygamber (s.a.s.) bilir. Yani Hak Teâlâ’yı, Kur'ân-ı Kerîm’den ve Hadîs-i Şerîf’lerden öğrenebiliriz.

Allah Teâlâ’yı öncelikle esmâ-i hüsnâsı ile tanımak gerekir. Özellikle Hakk’ın şu üç özelliğini hiç akıldan çıkarmamak:

1) Her şeyi bilmesi,

2) Her şeye gücü yetmesi,

3) Ne dilerse hemen olmasıdır.

Her şeyi bilen Hakk, bize lazım olan her şeyi bildirmiş, bize lazım olan her şeyi bizim için yaratmıştır.

Biz eğer Hakkı razı edersek Hakk da bizi razı etmeye kadirdir.

Allah’tan hiçbir şeyin gizli kalmaması; Allah’ın, her şeyi yaratan, kâinatı yaratan ve yöneten olması; bütün insanları âhirette hesaba çekecek olması ve neticede ya cennete ya da cehenneme sokacak olması, Allah ile ilgili öncelikle bilmemiz gereken esaslardandır.

“Ne gökte ne yerde hiçbir şey Allah’a gizli saklı kalmaz.”

(Âl-i Imrân sûresi 3/5)

Hz. Peygamber (s.a.s.), Allah Teâlâ’nın, insanları öldükten sonra tekrar dirilteceğini ve şunlardan dolayı hesaba çekeceğini şu hadîs-i şerîfinde haber vermiştir:

“Hiçbir kul, kıyâmet gününde ömrünü nerede tükettiğinden, ilmiyle ne amel işlediğinden, malını nereden kazanıp nereye harcadığından ve vücudunu nerede yıprattığından sorguya çekilmedikçe kulun iki ayağı (bastığı yerden) kıpırdayamaz.”

(Tirmizî, Kıyâmet, 1. Hadis no: 2419.)

2. Hakk'ın eseri olan kâinatı bilmek.

Eser, sahibini gösterir ve sahibine delildir. İnsanın, kâinatın özeti ve fihristesi olan kendisini yakînen bilip kavraması gerekir. Kâinatı, kendisini tanıtması ve insana hizmet ettirmesi için, insanı da Allah’a kulluk etmesi için yaratmıştır.

3. Hakk’ı, neyi kabul edip neyi reddettiği ile tanımak.

Kabul ve red; Hakkın bakışını gösterir. Kur'ân-ı Kerîm’inde itikatta tevhîdi; ibadet, ahlâk ve ahkâmda, istikameti; sosyal hayatta, adalet ve hürriyeti; örneklikte, peygamberliğ; âhiretle ilgili öldükten sonra tekrar dirilmeyi ortaya koymuştur.

b) Hakkı tercih edip inanmak ve hak ile amel etmek

1. Hakkı tercih; kabullerini, kabul etmekle, reddettiğini de reddetmekle gerçekleşir.

Tevhîd sadece Allah’ı Rab ve ilah kabul etmek, kabulümüz; rubûbiyette ve ülûhiyette şirki reddetmek de reddimizdir.

İşte bu ikisi, kalbin kulluğudur.

2. Hak ile amel etmek; haram ettiği şeyleri haram kabul edip sakınmak ve emrettiklerini de doğru kabul edip uygulamakla gerçekleşir.

Hayatın İslamlaşması, her konuda ancak haramlardan uzaklaşmak, emirlerini doğru ve isabetli olduğunu kabul edip uygulamakladır.

Bu da bedenin kulluğudur.

“Allah’a ve Peygamber’e (haramlardan sakınıp emirlerini yerine getirerek) itaat ediniz ki merhamet olunasınız.”

(Âl-i Imrân sûresi 3/132)

3. Daima Hak taraftarı olmak ve Hakkın savunucusu olmakla gerçekleşir.

Bu ümmetin görevi, batılı mahkûm etmek, hakkı savunmak ve hakkı hayata hâkim kılmaktır.

“Siz (ümmet-i Muhammed olarak), insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. Ma’rûfu/iyiliği emreder, münkerden/kötülükten vazgeçirirsiniz.”

(Âl-i Imrân sûresi 3/110)

c) Hakkın sevdiği kimse olmak

1. Hakkın sevdiği kimseleri ve sevdiği şeyleri sevmek, buğzettiklerine de buğzetmek

Hakk’ın sevdiği kimseler:

Muhsinler, sâdıklar, tövbe edenler, muttakîler, maddî ve manevî temizliğe dikkat edenler, sabredenler, tevekkül edenler, âdil olanlar, Allah yolunca cihad edenler, birbirlerine karşı alçak gönüllü olan mü’minler ve her konuda Hz. Peygamber’i örnek alıp izleyenlerdir.

2. Hakkın sevdiği kimselerden olmak ve sevmediği kimselerden olmamak

Hakk’ın sevdiği kimseler gibi olmayı dert edinip sevdiği kimseler gibi olmaya ve hem itikaden hem amelen hem de ahlaken sevmediği kimselerden olmamaya da çok dikkat etmek gerekir.

Hakk’ın sevmediği kimseler:

Fâsıklar, zâlimler, kâfirler, israfçılar, haddi aşanlar, şımarıklar, kibirlenen ve böbürlenenler, kendisini beğenenler, yaptıkları veya yapmadıkları ile övünenler, kindarlar ve riyakârlar.

3. Hakkın sevdiği kimselerin tarafında olmak ve Hakkın davasını dava edinmek

Allah Teâlâ sâdıklarla beraber olmayı emretmiş; davasını itikaden, amelen ve ahlaken dava edinene yardım edeceğini va’d etmiştir.

İşte âyetler:

“Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve sâdıklarla beraber olunuz!”

(Tevbe sûresi 9/119)

“Gerçek müminler ancak Allah'a ve Rasûlüne iman eden ve sonra da asla şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad eden kimselerdir. İşte bunlar sâdık olanların ta kendileridir.”

(Hucurât sûresi (49/15)

“Ey iman edenler, eğer siz Allah’a (dinine) yardım ederseniz, O da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar.”

(Muhammed sûresi (47/7)

“Allah, kendi (dini)ne yardım edene muhakkak yardım eder. Muhakkak Allah güçlüdür ve azîzdir.”

(Hacc sûresi 22/40)

d) Halkı keşfetmek ve halkı okumak

1. Halkı, insan olarak tanımak

Kötü insan haset eder, kibirlidir ve hırslıdır, kindardır, acelecidir, cimridir, bencildir; kadın, evlat, para, binek ve çeşitli mallara karşı düşkündür; yemeği, makamı, övünmeyi ve övmeyi sever.

İyi insan, terbiye olmuş insandır.

İyiler daima azdır.

Çokların da azlardan olmaları mümkündür. Fakat tek tek insanlar için kötüdür diyemeyiz. Kötü olduğu kesin ise kötü diyebiliriz. Halkın iyi olmasına zemin hazırlamak gerekir.

2. İlişki kurduğumuz insanları tanımak

a. Melekî yönü mü yoksa hayvânî yönü mü galiptir?

İnsanda hem meleklik yön var hem de hayvanlık yön vardır.

Meleklik yön, akıl; hayvanlık yön, şehvet ve gazaptır.

Akıllı kişi, meleklerle müşterek yönünü hayvanlarla müşterek yönüne galip kılar, hayvanlarla müşterek yönünü de terbiye ederek itidalde tutar.

Kişinin meleklik yönü, arabaya nispetle arabanın şoförü gibi olmalıdır. Hayvanlık yönü ise araba gibidir. Doğru adam şoföre önem verir; arabaya da şoförün arabası olduğu için önem verir.

b. Hayatında fiili olarak önem verdiği şeyler nelerdir?

“Âyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz

Rütbe-i aklı görünür eserinde.”

Ziya Paşa

c. Vazgeçemediği alışkanlıkları nelerdir?

Vazgeçemediği, iyi alışkanlıklar mı yoksa kötü alışkanlıklar mı bakılır. Örneğin,

İnsana hizmet, hayra sebep olmak ve hayırlı bir sanat ile meşguliyet gibi mi? Yoksa sigara, çok konuşma, tenkit, kumar, içki, zina, hırsızlık gibi mi?

Kişinin sadece sigara alışkanlığı varsa, terk edip etmemesi veya edememesi ayrı değerlendirmeye alınır.

Çok konuşma ve tenkit hastalığı varsa, faydalı yönde kullanıyorsa ayrı değerlendirmede bulunulur.

Kumar, içki, zina ve hırsızlık gibi çok fena olan hastalıklı kişiler elbette ayrı değerlendirilir.

“İnsan, alışkanlıklarının çocuğudur.”

İbn-i Haldun

“Alışkanlık, insanın ikinci huyudur.”

Montaigne

d. Alırken, verirken ve hükmederken tavrı nasıldır?

Rasûlullah (s.a.s.) Efendimiz şöyle buyurmuştur:

“Satışta, alışta ve borcunu istemekte kolaylık gösteren kimseye Allah rahmet etsin.”

(Buhârî, Büyû’, 16; İbn Mâce, Ticârât, 28.)

Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Hiç şüphesiz Allah size, emanetleri ehline teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adâletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel bir öğüt veriyor. Şüphesiz Allah (her şeyi en iyi ) işitendir ve (her şeyi en iyi) görendir.”

(Nisâ sûresi (4), 58.)

“Yıllardır gönüller tırmalayan taş oldun; denemek için bir zamancağız da toprak kesil.”

Mevlana

“Ya gülden ayrı yaşamalı yahut dikenin acılarını hoş görmeli.”

Sadi-i Şirâzî

e. Terk ederken ve yaparken tercihleri nelerdir?

İnsanlar, tercihleri ile kendilerini ele verirler.

İnsan, imtihan edilince belli olur.

İbrahim aleyhisselam’a, "Allah seni niçin halil/dost edindi?" diye sorana şöyle cevap vermiştir:

“Allah’ın emrini başkasının emrine tercih ettim, üzerine aldığı rızık konusunda hiç tasalanmadım, sabah-akşam misafirsiz yemek yemedim.”

(İbn Hacer, Askalânî, Münebbihattan)

3. Halka tesir eden "izm"leri öğrenmek

Halka çareyi okumak için halkın tesirinde kaldığı fikir, ahlak, eğitim, dost ve akraba çevresini okumak gerekir.

İnsanı tanımak için insanın derdini dinlemek gerekir.

Konuşturmak, problemlere çözümünü sormak, kişinin kendisini ortaya koymaya vesile olur.

“İnsanlar dilleri altında saklıdırlar, konuşturunuz; kıymetinden neler eksilttiğini görürsünüz.”

Hz. Ali (r.a.)

4. Halkın değer verdiği kimseleri tanımak

Halkın değer verdiği kimseyi tanımakla, o kişilerin ideal model kişisini tanımış oluruz. Bu kişiler müspet iseler, bu kişilerle çok faydalı işler yapmak mümkün olur.

“İnsanların değeri, düşüp kalktığı ve beraber yaşadığı insanlardan anlaşılır.”

Hz. Ali (k.v.)

e) Halka şefkat etmek, halka saygı göstermek ve sevgide ölçülü olmak

1. Halka zarar vermekten sakınmak

Zararsız insanlar sevilirler, faydalı insanlar ise daha fazla sevilirler.

Halka en büyük şefkat, halka doğru olanı göstermek ve doğru örnekliği ortaya koymak; yanlış ortamlardan korumak, daha önemlisi yanlış ortamı ortadan kaldırmaya çalışmak, en azından yanlış ortama imkân vermemektir.

Hz. Peygamber (s.a.s.) Efendimiz şöyle buyurmuştur:

“Müslüman, müslümanların dilinden ve elinden salim/emin olduğu kişidir.”

(Buhârî, Îmân, 4, 5, Rikak, 26; Müslim, Îmân, 64-65; Ebû Dâvûd, Cihâd, 2; Tirmizî, Kıyâmet, 52, Îmân, 12; Nesâî, Îmân, 8, 9, 11.)

2. Halka maddî ve manevî yönden faydalı olmak

Halkın önce maddî problemini halletmek sonra manevî problemini halletmek ve araları bozuk olanların aralarını düzeltmeye çalışmak gerekir.

Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Bir sadaka vermeyi yahut iyilik yapmayı veyahut da insanlar arasını düzeltmeyi emreden(ler)inkinden başka, onların aralarındaki gizli gizli konuşmalarının çoğunda hiçbir hayır yoktur. Kim bunları sırf Allah'ın rızasını kazanmak için yaparsa Biz ona büyük bir mükâfat vereceğiz.”

(Nisâ sûresi 4/114)

3. Halk çeşitlerini olduğu gibi var kabul etmek

Kabul eden kabul görür, dışlayan dışlanır. Hedefte, yolda, prensiplerde, değer hükümlerinde birlik olamadığımız insanlarla, kâfir bile olsalar; insan kardeşlerimiz olduğu için beraber yaşayacağız, iyi davranacağız, bize yakışanı yapacağız, iyilik yapacağız ve en büyük iyi olan Hz. Peygamber (s.a.s.)’in yolunu izleyeceğiz, ilişkiyi kesmeyeceğiz, belki gönlünü kazanacak eserler, iyilikler ve örneklikler sergileyeceğiz.

4. Halka; layık olana layık olduğu için saygılı olmak, layık olmayana da “bize layık olan, saygılı olmaktır” prensibi ile saygılı olmak

“Ey oğul! Ananı, atanı say! Bereket büyüklerle beraberdir.”

Şeyh Edebali (k.s.)

“İdeal insan, özel hayatında ciddi, kendinden üstündekilere saygılı, halkla ilişkilerinde iyiliksever ve âdildir.”

Konfüçyüs

5. Sevdiğimize melek dememek, sevmediğimize de şeytan dememek; insan diyerek zamanla değişebileceği gerçeği ile ölçülü davranmak

Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:

“Sevdiğini itinalı sev, bir gün gelir düşmanın olabilir; düşmanına da itinalı düşmanlık et bir gün gelir dostun olabilir.”

(Tirmizî, Birr, 28/1998).

“Gerçek sevgi, iyilik gördüğünde artmayan, kötülük gördüğünde eksilmeyendir.”

Yahya b. Muaz

“İnsan sadece sevdiği zaman kötülük etmez.”

Anatole France