Haberin Kapısı

Her şey o'nu tavaf ediyor

İSLAM VE KÜLTÜR

Elektron, atom çekirdeğini tavaf ediyor. Ay Dünya’yı, Dünya Güneş’i, Güneş sistemiyle birlikte Samanyolu Galaksisi, Samanyolu Galaksisi ise bilinmeyen bir merkezi tavaf ediyor. İnsan bedenindeki kan, yürek merkezli bedeni tavaf ediyor. Kanın tavafının durması insanın ölümü, kozmik tavafın durması kıyamet demektir.

Kâbe’nin etrafını usulüne göre yedi defa dönmektir. Tavaf, sözlükte bir şe­yin etrafında dönmek ve dolanmak demektir. Evrende maddenin en küçük parçası olan atomdan, en büyük galaksilere varıncaya kadar herşey tavaf ha­lindedir.

Atomdan gezegene, gezegenden yıldıza, yıldızdan galaksiye, galaksiden galaksiler okyanusuna, mikro âlemden makro âleme kadar herşey tavaf ha­lindedir.

Elektron, atom çekirdeğini tavaf ediyor. Ay Dünya’yı, Dünya Güneş’i, Güneş sistemiyle birlikte Samanyolu Galaksisi’ni, Samanyolu Galaksisi ise bilinmeyen bir merkezi tavaf ediyor. İnsan bedenindeki kan, yürek merkezli bedeni tavaf ediyor. Kanın tavafının durması insanın ölümü, kozmik tavafın durması kıyamet demektir. Kâbe’yi Sidre-i Munteha’ya kadar gökte melekler, yerde insanlar tavaf etmektedirler.

Hz. Mevlâna, bir kuyumcu dükkânında, altın atomlarından yıldızlara kadar bütün mevcudatın bu şekilde dönüşünü görmüş, dönerken, “Yâ Hakîm! Yâ Rahmi!” diye zikredişlerini işitmiş ve aşka gelerek tıpkı onlar gibi dönmeye başlamıştır. Mevlevîlerin dönüşünün sırrı ve hikmeti budur." (Hac ve Umre Âdabı s.31)

Tavaf esnasında mü’minler büyük kâinatın küçültülmüş bir numunesini or­taya koyarlar. Çünkü kâinatta yıldız kümeleri, gezegenler, yıldızlar hatta gü­neş bile kendilerine ait bir yörüngede hareket etmektedirler.

Kâbe’de varlığın sırrı, insanda kâinatın manası, kalbde de ulûhiyetin esrarı gizli olduğuna göre, bu çizgi hakîkati duymanın en kestirme yolu olsa gerek­tir. Kâbe, Allah’ın ebediliğini sembolize eder. Dönen daireler ise, yarattıkları­nın sürekli hareket ve değişimlerini temsil eder.

İşte Hac yolculuğunda Kâbe’yi merkezinize alıp, yürümeye başlıyorsunuz. Kendi iradenizle başladığınız yolculuğun hemen başında, iradenizin hüküm­süzlüğü ortaya çıkıyor. İnsan seline katıldıktan sonra, yürümek ve yürüme­mek arasındaki tercihiniz iptal oluyor. Artık kontrol sizden çıkıyor.

Peygamberimizin tavaf hakkındaki müjdeleri:

“Beyt-i (Kâbe-i Muazzama) kim elli defa tavaf ederse, günahlarından çıkar ve tıpkı annesinden doğduğu gün gibi olur” (Kütüb-i Sitte, c.4-1167)

“Allah bu ev için her gün 120 rahmet indirir. Bunun altmışı tavaf eden­ler, kırkı namaz kılanlar, yirmisi de O’na bakanlar içindir” (Heysemî, 3, 292) buyurmuşlardır.

Ayrıca Kâbe’nin örtüsüne dikkatlice bakınca bazı yazılar fark edeceksiniz. Kâbe örtüsünde “Lâ ilâhe illallah” “Sübhanellâhi Vebi Hamdihî, Sübha- nellâhil Azîm” “Ya Hannân, Ya Mennân” yazılıdır. Tavaf esnasında bu tesbihatı tekrar edebilirsiniz.

Tavafı bir an önce bitirmek için acele etmemeliyiz. Kendimizle beraber gökte meleklerinde tavaf ettiğini düşünerek, bu tavafın kabul olması için dua etmeli, gözlerimizi Kâbe’ye, kalplerimizi Yaratana çevirerek, O’nun rahmet denizine dalmalıyız. Kemiyyetten ziyade keyfiyetle meşgul olmalı, tavaf sayı­sından çok ihlas ve samimiyetimizi artırmalıyız. Tavaf, bir ibadet olduğu için tavaf esnasında mecbur kalmadıkça dünya kelamı konuşmamalı ihlasımızı bozacak davranışlardan uzak durmalıyız.

Kâbe’nin Etrafında Niçin Yedi Defa Dönüyoruz?

Öncelikle, sayılarda sebep aranmaz. Hikmetinden sual olunmaz. Ama yine de biz kullar merak edip dururuz. Belki yapılan bazı izahlar aşkımızı daha da artırır. Kâbe’yi tavaf etmeye başlayan mümin her bir dönüş (şavt) ile geçmi­şini sorgular. Çünkü tavafta Kâbe’yi sol tarafımıza almak vaciptir. Mantıken sağımızda olması gerekir. Soldan başlayan bir dönüş geri gitmek demektir. Bu da her dönüşte maziye gidip yapılan hata ve günahların gözden geçirilmesi, makbul bir tövbenin oluşması için önemli bir fırsattır.

Tavafa Kâbe sola alınarak başlanır. Bunun da simgesel bir anlamı vardır. Nazargâh-ı İlâhi olan insanın kalbi, tavafta “Beytullah” yani Allah’ın eviyle karşılaşır. Allah, insanın şekline, malına mülküne değil, kalbine bakar. Bu yönüyle Kâbe ile insan kalbi arasında dikkat çekici bir ilgi vardır. Bu sebeple tavafta kişinin kalbi Kâbe tarafında yer alır. Burada aynı zamanda tavafın ne kadar kalpten ve gönülden yapılması gerektiğine de bir işaret vardır. Kâbe’nin etrafında mü’min olmanın ayrı bir zevki ve gururu yaşanır. Allah’a yakın ol­manın tattırdığı bu zevki, bir başka yerde bu kadar canlı ve bu kadar coşkulu bir şekilde yaşamak çok zordur.

Birisinin etrafında dönmek, âdeta onun etrafında pervane kesilmek, sembo­lik olarak yürekten bağlılığı ve onun için her şeyini feda edebileceğini gös­teren bir harekettir. Kâbe Allah’ın evi, kalpler de O’nun nazargâhıdır. Kul sürekli Kâbe’ye bakar, onu seyreder, onun yüceliğini temaşa eder. Allah da daima kulun kalbini gözetir, onu dikkate alır. (Haccı Anlamak, s.22)

Hacı, her şavtta biraz daha geri giderek ta “elest bezmine” kadar ulaşır. Böy- lece sâfi tertemiz bir hale gelerek günahlarından arınır. “Hacer’ül-Esved” kulun bu tövbesi için bir şahittir. O kıymetli cennet taşı orada adeta bir ka­mera görevi görmektedir. Kendisini selamlayan her ziyaretçiyi kayda geçirir. Nitekim bu hususta Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır: “Bu taşın bir lisanı, iki de dudağı vardır. Kendisine hak üzere istilamda bulunanlar lehinde kıyamet günü şahitlik yapacaktır.” (Kütüb-i Sitte, c.4, s. 374 )

“Kim Haceru’l-Esved’e yönelirse, şüphesiz Rahman olan Allah’a yönel­miş olur.” (Kütüb-i Sitte, c.17, Had. No.

6891)

“Haceru’l-Esved Allah’ın yeryüzündeki sağ elidir. Onunla kullarıyla musafaha eder.” (Kütüb-i Sitte, c.4, s.374)

“Bu siyah taş, yeryüzünden kaldırılmadan önce ondan istifade edin. Çünkü cennetten çıkmıştır. Cennetten çıkan bir şeyin kıyamet gününden önce ona dönmemesi gerekir.” (Kütüb-i Sitte, c.4, Had. No.1339)

Yine Beytullah’ı tavaf eden mümin, döndüğü her bir şavt ile nefis merdiven­lerini bir bir çıkmış olur. Bu zor ama bir o kadar da feyizli yolculuk sonunda öyle bir dereceye ulaşır ki, işte o zaman yaptığı ibadetlerden lezzet almaya başlar. Nefsin yedi derecesi ise şunlardır: l.Emmare, 2. Levvame, 3. Mülhi- me, 4. Mutmainne, 5. Radiye, 6. Mardiye, 7.Safiye (Bkz. Mehmet ILDIRAR, Nefis Terbiyesi.) Mutasavvıflar Nefs-i Sâfiye’ye ulaşan kalbi şöyle açıklıyor­lar: Bu makamda nefis artık sâfileşmiş, süzülmüş, vücudun en kötü yeri olabi­lecek iken en iyi yeri olmuş, yani taş iken elmas olmuştur.

Bünyamin Albayrak

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.