Haberin Kapısı

İşimize Geldiği Gibi Mezhep İmamlarının Arkasına Saklanmak Doğrumu?

İSLAM VE KÜLTÜR

Zekât vermemek için mezhep imamlarının arkasına saklananlar İslam’ın bütün sorunlarını, problemlerini beş-on imamın üzerine yıkıyorlar. Tıbbi konularda böyle, ekonomik konularda böyle, tarımsal konularda böyle, medeni hukukta böyle...

Hocam, bizim köylü pamuk ekiyor. Ama Şafiî’de pamuğun zekâtı yok. Bizim köylü de biber, karpuz, domates, patlıcan, soğan vb. ekiyor. Hanefi mezhebinde ve Şafiî’de bunlarda da zekât yok. Fıstıkta yok, fındıkta yok, balda yok. İmam Şafiî öyle demiş, Ebû Hanife böyle demiş...

İslam’ın bütün problemlerini mezhep imamlarına çözdürmeye çalışmak kadar bir garabet yok. Mezhep imamlarının yaşadığı dönemde karpuz, kavun, biber, soğan, maydanoz gibi sebze ve meyvelerin ticari bir değeri yoktu. İnsanlar yüzlerce dönüm araziye biber, karpuz, maydanoz, nane ekecek imkâna sahip değildiler. Bu ürünleri ekenler lokal anlamda dar bir bölgeye kendi ihtiyaçları için ekiyorlardı. Haliyle birkaç gün içinde tükenmezse bozulacağı için ticari değeri de yoktu. Bugün Şili’den Türkiye’ye üzüm geliyor, Türkiye’den Rusya’ya domates gidiyor.

Mezhep imamları kendi dönemlerindeki tarımsal faaliyetleri göz önüne alarak tarla ürünlerinde zekâtı hesaplarken genelde temel tüketim maddeleri olan buğday, arpa, mısır, nohut, fasulye gibi ürünleri ve kurutulup saklanabilen hurma, kuru üzüm gibi ürünlerden zekât verileceğini söylemişlerdir.

Belki o dönemde radikal bir düşünce olan Ebû Hanife’nin görüşü olan topraktan çıkan yaş, kuru, hububat, sebze, meyve ya da pamuk gibi ne varsa hepsinden zekât verilmesi (öşür) gerektiğini söylemiştir. Belki birçok mezhepte kabul görmeyen bu görüş, Ebû Hanife’nin çağlar sonrasındaki bir problemi de çözmesidir.

Mezhepte esas fetva olmadığı için ya da Şafiî olduğunu iddia ederek binlerce dönüm araziden elde ettiği pamuk, biber, karpuz vb. ürünlerden zekât vermemek, İslam’ı anlamamaktır. Farzı misal hiçbir mezhep imamı söylememiş olsun. Peki, binlerce dönüm arazisi olan biri karpuz vb. ekiyor ama zekât vermiyor, öte yandan iki dönüm arazide buğday eken adam zekât veriyor. İslam bu mudur?

Zekât vermemek için mezhep imamlarının arkasına saklananlar İslam’ın bütün sorunlarını, problemlerini beş-on imamın üzerine yıkıyorlar. Tıbbi konularda böyle, ekonomik konularda böyle, tarımsal konularda böyle, medeni hukukta böyle...

İslam’ın bu gibi konularda fetvaları zamana, mekâna, çağa göre değişikliğe müsaittir. Ama hâlâ göz damlasının fetvası hakkında mezhep imamının görüşü var mı, kasko konusunda mezhep imamı ne demiş, bireysel emeklilik konusunda mezhepte bir nakil var mı, organ nakli konusunda mezhebin müfta bih görüşü hangisi diye arayış yapanlar İslam’ı daraltanlardır. Buna hayvan kesme konusunda ortaya çıkan yeni kesim usullerini de ekleyebiliriz.

Belki en önemlileri arasında olan paranın değer kaybını talep etmeyi bile çözemiyoruz. Neden? Çünkü eski fetvalarda paranın değer kaybı yoktur diye fetva var. Buna şu garip fetvayı da ekleyelim. Kâğıt paralar henüz yaygın değilken kâğıt paradan zekât verilmez, kâğıt paranın faizi yoktur fetvasını da ekleyelim. İslam’ın bütün problemlerini

Ebû Hanife’ye çözdürtmek İslam’ın fıkıh ruhunu anlamamaktır.

Murat Padak

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.