Haberin Kapısı

İslam Neden 80 Gram Altın Üzerinden Zekât Alıyor?

İSLAM VE KÜLTÜR

İslam neden 80 gram altını (37.000 TL civarında) birikmiş ve üzerinden bir yıl geçmiş paradan zekât alıyor da 250.000 liralık evi olan ya da 250.000 liralık arabası olan ama 80-100 gram altını olmayan kişiden zekât almıyor? Eğer İslam'da zekât sistemi işletilirse o ülkede fakirlik sıfıra düşer.

Bu sistem hakkıyla işletilseydi sosyalizm veya kapitalizm gibi sistemler asla ve asla İslam ülkelerine girmezdi. Yine bu sistem işletilirse bencillik, mal sevgisi, tamahkârlık ve materyalist düşünceler bir Müslümanda asla yer edinemezdi.

İslam, bir insanın bir yıl boyunca yanında tutabileceği para miktarını (altın ve para cinsi her şey) 80 (bazı alimlere göre 100) gram altın ile sınırlamıştır. Yani bu kadar altın veya buna tekabül eden paranız varsa bunu yanınızda, evinizde, iş yerinizde sadece bir yıl boyunca ücretsiz bir şekilde tutabilirsiniz.

Ancak bir yıl geçtikten sonra bu paranın zekâtını vermek zorundasınız. Yani 80-100 gram altın veya değerindeki parayı yanınızda bir yıl tuttuktan sonra sizin zekât vermeniz farz oluyor. İşte tamda burada şunları söylemek istiyorum:

Mesela üzerinden bir yıl geçmiş 37.000 (80 gram altın) liranız varsa zekât vermek zorundasınız. Hatta eviniz olmasa da arabanız olmasa da zekât vermelisiniz. Ama bir eviniz ve arabanız olsa fakat 37.000 lira paranız olmasa, zekât vermek zorunda değilsiniz?

Şimdi buna sadece yüzeysel baktığımızda bu ne kadar adil bir sistemdir?

İslam, parayı şahıs malı olarak görmez. Parayı; içinde “kamunun da hakkı olan şahıs malı” olarak görür. Kamu hakkının bulunduğu bir malın saklanması İslam'a göre doğru değildir. Ancak bir yıl yetecek kadar ya da olağanüstü durumlarda lazım olacak kadar para biriktirme hakkınız var. Bu da 20 dinar yani yaklaşık 80-100 gram ağırlığında altın değeridir. Bundan fazlası zekata tabidir.

Bir kişi, tüm toplumun hakkı olan bir parayı (37.000) bir yıl boyunca elinde tutarsa, bir yıl sonra o paranın zekâtını vermelidir. Zira bir yıl boyunca tüm millete ait bir parayı kendi menfaati için hapsetmiş oluyor.

Peki, 37.000 lirayı hapseden adam kamuya ne zarar vermiş olur ki? Evet, bir kişi ile zarar olmaz. Ama milyonlarca kişi bu kadar parayı evinde hapsedince tüm insanlar bundan etkileniyor. Piyasada yeteri kadar para dönmediği zaman fiyatlar da ona göre etkileniyor, piyasada parasızlık hali oluşuyor ve paranın olmadığı piyasalarda ekonomik bozulmalar oluyor.

Ancak farzı misal toplam değeri 300.000 lira olan ev ve araba sahibi olan kişi ise bu kadar parayı kendinde tutmak yerine sahip olduğu parayı piyasaya sürmüştür. Yani parayı kendisinde saklamamıştır. Ev ve araba ise kamu malı değil, şahıs malıdır. Yani parasının tamamını veya büyük miktarını piyasaya sürmüştür.

Bu nedenle İslam'a göre kiralık evde oturan ama bir yıldan fazladır 37.000 lira parayı veya bu değerde altını yanında hapseden kişi, zekât vermelidir. Öte yandan kendi evinde oturan kişinin ek bir geliri yoksa, fakirse, yoksulsa, borçluysa vb. zekât alabilir. Kimden mi? Kirada oturduğu halde evinde nisap miktarı kadar parayı yanında hapseden kişiden. İşte burası önemlidir. Zira ev sahibi olan kişi, elindeki parayı piyasaya sürmüş ve bunun karşılığında oturmak için ev almıştır. Ama kirada oturan kişi ise o veya bu nedenlerden dolayı parayı yanında tutmuş ve ev ihtiyacını da kira yoluyla da olsa karşılamıştır.

İslam, nizam ve kanun olarak muazzam faydalar taşır. Eğer İslam'da zekât sistemi işletilirse o ülkede fakirlik sıfıra düşer. O ülkede para, müebbet hapis cezasına çarptırılmış cani gibi evde hapsedilmez. Aksi halde zekât her sene ondan bir pay alır ve yıllar sonra onu tüketir. Bir adamın farzı misal 200 gram altını olsa her sene zekât verse ilk sene 5 gram altını zekât olarak verir. Böylece yanında 195 gram kalır. Ertesi sene yaklaşık 5 gram kadar daha zekât olarak verir. Bu sefer de 190 gram kalır. Uzun yıllar sana adamın elindeki altın miktarı 80 grama kadar eriyip gider. Zekât onun parasını tüketir. Ama parası ile ev, araba, arsa, bahçe, eşya vb. şeyler almış olsaydı, parası kaybolmazdı.

Ev veya araba konusunda şunu unutmayalım. Ahmet’ten 150.000 liralık araba veya 250.000 liralık ev aldım. Bunun zekâtı nasıl olur?

Eğer ticaret amacıyla aldım ise araba da ev de zekâta tabidir. Bir sene geçtikten sonra bunların değeri de zekâta ilave edilir. Ama ticaret amacıyla değil de oturmak ve binmek için aldıysam, ev de araba da nami olmayan yani gelir getirmeyen mülk sayılır. Bu nedenle de zekâta tabi olmaz.

Ahmet’e 150.000 lira para vermiş ve ondan bir ev almıştım. Ahmet bu parayı yanında en fazla bir kameri yıl (354 gün) tutabilir. Bir yıl elinde tutarsa zekât verecek. Ama parayı elinde tutmayıp mesela Ali’den bir araba alırsa, elindeki parayı Ali’ye verdiği için Ahmet bu paranın zekâtından muaf olur. Bu sefer sıra Ali’ye geldi. Ali bu parayı bir yıl yanında tutabilir. Yanında tutarsa, zekât verecek ama piyasaya sürerse zekât vermekten muaf olacak. Zincir böyle devam ediyor. Dikkat ederseniz İslam, evde bir yıl bekletilen ya da ticarette gelir getiren her şeyi zekât kapsamına alıyor. Bu, muazzam bir sistemdir... Yani bu para kimdeyse, o para bir sene sonra zekâta tabi olacaktır. Zekâta tabi olmaması için de piyasaya girmesi gerekiyor.

Bir kimse bir evi veya arabayı kar etmek niyetiyle alırsa bu mal ticaret malı grubuna girer. Bunun da zekâtı verilir. Yani ticaret yapmak için bir araba, arsa, ev ve benzeri bir şey alırsa zekât verecek. Ama oturmak için alırsa, aldığı ev nami olmayan bir özelliğe girdiği için zekât vermesi gerekmez. O para eve hapsedilse ya da ticarete sürüldüğü sürece zekâta tabidir...

Zekat vermek için ev sahibi olmak, evli olmak, ev almaya niyet etmiş olmak gibi şartlar yoktur. Zira bir kimse çok pahalı bir evi almak yerine kirada da oturabilir. Nitekim birçok iş yeri sahibi bunu yapıyor. Normalde evi yok ama bu kişi parasızlıktan değil, parasını iş yerine yatırdığından dolayı ev almamıştır. Buna zekat verilmez. Bu kişinin zekat vermesi de gerekir.

Zekât, kişilerin insafına bırakılmayacak kadar önemli bir ibadettir ve kamu sorumluluğudur. İslam'da Hazreti Peygamberin vefatının ardından açılan ilk savaş, fakirlerin hakkı olan zekâtı vermek istemeyenlere karşı açılmıştır.

Dünyada fakirlerin hakkı için zenginlere savaş açan hiçbir nizam, hiçbir kanun, hiçbir anayasa yoktur.

İslam'daki zekât sistemi bile sadece tek başına tüm sosyalizmi bitirecek hikmetlere sahiptir.

Rabbim bizlere İslam'ın hakkını verecek güç versin!

Murat Padak

Şanlıurfa Diyanet Eğitim Merkezi Eğitim Görevlisi

Yorumlar (1)

Konyalı 3 Yıl Önce

Allah razı olsun. Çok güzel açıklamış sınız.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.