Haberin Kapısı

Oruç, Mideyi Değil, Nefsi Terbiye Etmektir

İSLAM VE KÜLTÜR

Ağızdan girenler orucu bozuyor değil mi? Yalan ağızdan girmiyor mu? Gıybet ağızdan girmiyor mu? Dedikodu, kötü söz, hakaret, iftira ağızdan alınmıyor mu? Nefsi, nefsin en çok sevdiği şeylerle terbiye etmektir. Canım çekti, şunu yiyeyim demeye geçici olarak müdahale etmektir.

Ey iman edenler, sizden öncekilere oruç farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki, sakınırsınız.

Her ibadetin bir amaç ve hikmeti vardır. Örneğin hac ibadetinde tüm dünya Müslümanlarının bir buluşması, birbirini sevmesi, Allah'a ibadet için maddi masrafa ve bedeni zahmete girme, ibadetleri ifa ederken sabır ve başka bir çok hikmet ve amaç vardır.

Mesela namaz, günün her vaktinde Allah'ın huzuruna çıkmaktır. Günde beş defa çıkan biri hâl ve hareketlerine çeki düzen verir; içki, kumar ve zina gibi büyük günahlardan uzak durur ve dünya meşgalesi arasında ahireti hatırlar, Rabbini hatırlar ve dünyanın fani olduğunu bilir...

Mesela zekât, nefsin cimriliğine engel olmaktır. Bencilliği öldürmektir. Dayanışma ve yardımlaşmadır. Malın tekelciliğine karşı durmaktır. Açlığın olduğu bir dünyada tokluğun olmayacağını hatırlatmaktır. Fedakarlık ve merhamettir...

İşte Ramazan orucu da bir çok hikmet barındırır. Bunların en başında ayetin sonunda da geçtiği üzere takvalı olmaktır. Sakınmaktır. Günahlardan kaçınmaktır.

Bu ibadet, helal ve meşru olanı, nefse hoş ve güzel olanı, nefsin her an istediği şeyleri terk etmekle gerçekleşir. Her gün yediğin yemeği kısıtlamaya tabi tutmaktır. Her gün kana kana içtiğin suyu kısıtlamaktır. Eşine karşı duyduğun nefsi duyguları kısıtlamaktır. Bunu canı gönülden yapmaktır.

Oruç, nefsi terbiye etmektir. Nefsi, nefsin en çok sevdiği şeylerle terbiye etmektir. Canım çekti, şunu yiyeyim demeye geçici olarak müdahale etmektir. Canım çekti, şunu içeyim demeyi bırakmaktır.

Orucun esas gayesi, nefsin hastalıkları olan yalan söylemeyi, gıybeti, çirkin işleri terk etmektir. Zira Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Her kim yalan söylemeyi ve onunla amel etmeyi terk etmezse Allah'ın onun yemesini ve içmesini terk etmesine ihtiyacı yoktur.

Buhari 1903.

Allah'ın hiçbir ibadete ihtiyacı yoktur. Buradaki ihtiyaç istemesi demektir. Yani Allah ondan aç kalmasını ve susuz kalmasını istememiştir. Onun açlık ve susuzluğunun sevabı yoktur demektir. Düşün ki, bir ay boyunca bir adam her gün 15-20 saat ibadet kastıyla aç ve susuz kalıyor ama 30 gün sonra eline bir tane sevap geçmemiş. Niye? Çünkü midesini terbiye etmiş ama nefsini terbiye edememiş.

Oruç geldi. Sahurlarda öyle yiyeceğiz ki, gün içinde ne açlık ne de susuzluk hissetmeyeceğiz. Ama nefsimizin hoşuna giden sadece yemek ve içmek midir?

Ağızdan girenler orucu bozuyor değil mi? Yalan ağızdan girmiyor mu? Gıybet ağızdan girmiyor mu? Dedikodu, kötü söz, hakaret, iftira ağızdan alınmıyor mu?

Ağızdan girip mideye ulaşan şeyler orucu bozuyor da ağızdan girip kalbe ulaşan şeyler orucu bozmuyor mu?

Su ve ekmek orucun zahirini bozduğu gibi, yalan ve kötü söz de orucun maneviyatını bozuyor.

Kurban ibadeti ile ilgili ayette Rabbimiz şöyle demiştir: Onların ne etleri ne de kanları Allah'a ulaşır. Ancak sizin takvanız ona ulaşır. Hac Sûresi 37.

Yani kurban zahiri ibadettir. Esas olan zahir değildir. Esas olan, zahir olan ile elde edilen maneviyattır.

Oruçta da ne açığımız ne susuzluğumuz murattır. Murat olan, nefsin takvalı olmasıdır. Nefsi ıslah etmektir. Sadece mideyi ıslah değildir. Bu nedenle orucun me açlığı ne de susuzluğu Allah'a ulaşır. Bilakis bununla elde edilen takva Allah'a ulaşır.

Oruç, mideyi değil, nefsi terbiye etmektir.

Rabbim, oruçlarımızı kabul eylesin!

Murat Padak

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.