Şeyh Muhammed Said Ramazan el-Butî Hayatı ve Eserleri

Şeyh Seyda (KS) Halifesi Molla Ramazan el-Butî’nin ikinci çocuğu ve tek erkek çocuğuydu. Butî İslam ilimlerinde akademik basamaklarda daha yükseğe tırmandıkça düşünceleri de o derece bütün İslam ümmetiyle ve modern İslam medeniyetinin teorik öncülleriyle ilgilenmeye yöneldi. Diğer modern müslüman düşünürlerin çoğunun aksine o modernist tartışma olan Batı ilerleyişi (tekaddüm) ve İslami geri kalış (tehallüf) tartışmasını aşar.

BİLİM TEKNOLOJİ 06.10.2021, 17:24 06.10.2021, 19:02 Ramazan Peri
Şeyh Muhammed Said Ramazan el-Butî Hayatı ve Eserleri

‘Benim devamlı yazmamı sağlayan nedir, diye kendime soruyorum. Şöhretimle ilgili olarak diyebilirim ki, umduğumdan daha fazlasını elde ettim. Mülk ve zenginliğimle ilgili diye­bilirim ki, Allah bana ihtiyaç duyduğumdan çok fazlasını ihsan etti. İnsanların saygısı hususunda da layık olduğumdan fazlasını elde ettim. Bütün bunların sonunda farkettim ki, meçhul Müslüman kardeşlerimin benim için yaptıkları ferdi dualar dışındaki her şey faydasız ve zevksiz.’ (Muhammed Said Ramazan el-Butî)

Şeyh Muhammed Said Ramazan el-Butî Hayatı ve Eserleri

Şöhreti ve modern Suriye hayatındaki büyük etkisi ışığında bakıldığında Şeyh Butî’nin eserleri ve düşüncelerinin Avrupa akademik literatüründe oldukça az temsil edilmesi ve neredeyse bilinmemesi şaşırtıcıdır. Televiz­yonda haftalık Kur’an ve Hadis yorumcusu olarak, radyoda sıkça vaiz olarak ve kitapçılarda düzinelerce kitap yazarı olarak o her türlü iletişim aracında görünüyor. O Mevlana Rifai Camii’ndeki Cuma hutbelerinde ve Tengiz Camii’nde haftada iki kez yaptığı vaazlarında her defasında, çoğu cami avlusunda dikilerek hoparlörler vasıtasıyla vaazını dinleyen yüzlerce insana hitap eder. Şam Üniversitesinde bir profesör olarak da Butî ilk ve orta dereceli devlet okullarında din ve hukuk öğretecek gelecek nesil öğ­retmenler üzerinde kayda değer etkide bulunur. Dini prensipleri uygula­mayan insanlar bile fiilen Butî’nin ismiyle karşılaşır ve onun nerede ve ne zaman dinlenebileceğini bilirler. Yine müslüman olmayanlar da bu alimi diğerlerinden ayıran şeyin ne olduğunu araştırmak için Butî’nin faaliyetle­rinden biri veya diğerine katıldıklarını itiraf ederler. Gerçekten de Şeyh Butî manevi liderlikle İslam alimliğini özgün bir şekilde birleştirir. Resmi Baas Partisi çizgisinden farklı bir aleni ifadenin hapse, hatta işkenceye neden olabileceği Suriye siyasi bağlamında onun sadece İslami bilgi ve idealleri popülerleştiren bir Müslüman TV vaizi olarak işlevini düşünün! Şüphesiz dini otoriteler olarak Suriye televizyonunda görünen başka ‘ule­ma’ da vardır. Her Cuma radyoda hutbe, televizyonda haftalık fetva ve Kur’an programları ve Ramazan boyunca günlük iftar konuşmaları yapan Vakıflar Bakanlığı yetkilisi Şeyh Mervan Şeyho gibi. Fakat Butî’nin sabit yayın saati (Çarşamba 19.00) ve seküler hukuk ve toplum ışığında şer’i kuralları doğrulamak için sırat köprüsünde yürüdüğü konulu ders serisi Butî’yi ülkenin en ücra bölgelerindeki Suriye Müslümanlarına dahi Sünni İslam’ın güncel meseleleriyle ilgili tavsiyeler sunan, yaygın kabule mazhar, bazan da acımasızca sorgulanan bir kamusal kuruma döndürmüştür.[1]

Bu makale bir anlamda Butî’nin hayatı ve eserleri ile ilgili daha geniş bir Avrupalı değerlendirmeye yönelik ilk girişimdir. Bu yazı Suriye’de seküler devletin günümüz hakikatleriyle ideal İslam toplumu arasında yerini bulan Sünni İslam’ın (ya da orta yol İslam’ın) çoğunluğunu temsil eden bir düşü­nürün resmini çizecek. Makale ilk olarak Butî’nin hayatı ve onun entellektüel etkisinde kaldığı başlıca insan ve olaylarla ilgili biyografik detayları, sonra da onun eserleri, üslubu ve kişiliğini sunacaktır. İkinci olarak makale onun iki farklı rolde, yani Müslüman alim ve dini lider olarak -ki bu günümüz modern Suriye’sinde benzersiz bir durumdur- yazıp konuştuğu gerçeğini göz önünde bulundurarak Butî’nin başlıca fikir ve görüşlerini inceleyecektir.

Şeyh Muhammed Said Ramazan el-Butî Hayatı ve Eserleri

Hayatı

Muhammed Said b. Ramazan Ömer el-Butî 1929’da Doğu Anadolu’da Botan bölgesinde (Ar. Cezire İbn Ömer) ‘yaygın bir cehalete mübtela olmuş, kültür ve bilgiye muhtaç’ (Butî 1995: 14) küçük bir Türk köyü olan Cilika’da doğdu. O bir Kürt alim olan Molla Ramazan el-Butî’nin ikinci çocuğu ve tek erkek çocuğuydu. Ataları çiftçi olan Butî’nin ‘salih ve mutta­ki’ (Butî 1995: 14) annesi tarafından desteklenen babası Molla Butî de çiftçi olmasına rağmen babasının isteğine karşı çıkarak îslami ilimleri öğrenip ailesinin ilim geleneğini kurdu ve bu gelenek Şeyh Butî ve onun oğlu Mu­hammed Tevfik Ramazan el-Butî tarafından devam ettirildi. Butî’nin annesi hakkında bütün bildiklerimiz onun hepsi küçük yaşta vefat eden üç kız çocuğu dünyaya getirdiği, bunun ardından da kensisinin hastalanıp Butî on üç yaşındayken vefat ettiğidir. Bu olay gerçekleştiğinde Butî ailesi yıllardır Şam’da yaşamaktaydı. Onlar 1934 yılında Butî’nin ifadesiyle ‘İs­lam’a saldıran’[2] Kemal Atatürk’ün sekülerleştirme önlemlerinden kaçarak Halvet, Haseke, Deir ez-Zur, Rakka, Hama ve Humus yoluyla Şam’a ulaşıp orada Rükneddin’deki Kürt mahallesine yerleştiler. Butî ilk olarak eski şehir sınırları içindeki Saruce Sokak’taki bir özel okulda dini bilgiler, Arap­ça ve Matematik öğrendi. Daha sonra on bir yaş gibi erken bir dönemde Meydan’da Mancak Camii’nde Şeyh Hasan Habenneke ve Şeyh Mardi- ni’den Kur’an ve Siyer dersleri aldı. Son olarak da bu cami îslami Yönelim Enstitüsü’ne (Mahed et-Tevcîh el-İslamî) dönüştürülünce burada 1953’e kadar tefsir, mantık, hitabet ve fıkıh usulü öğrendi. Fakat bu zamana kadar onun asıl ve en etkili hocası babasıydı.

Butî’nin hatıralarına göre babası oldukça dindar bir insandı. Çağdaşla­rının çoğunun aksine babası, daha öğrencilik yıllarından itibaren îslam’ı duygusallıktan uzak bir akıl yürütme kaynağı olarak değil, sürekli Kur’an tilaveti, gece namazı, zikir ve vird formüllerinin yüzlerce kez tekrarı, Al­lah’a sürekli münacat, vera ve zühd gibi vasıtalarla ruhsal bir yetkinleşme yolu olarak gördü. Hayatı boyunca geçici felce de neden olan bir çok bi­linmeyen hastalığa maruz kalmasına rağmen, babasının düzenli olarak bu yoğun dini ibadetleri yerine getirmesi Butî’nin aile hayatının önemli bir parçasını oluşturur. Her sabah ve akşam Yasin suresi okunurdu; yemek vaktinde çocukların sanki Allah’la beraber yiyorlarmış gibi davranmaları beklenirdi; her Pazartesi ve Perşembe sabahı sabah namazını takiben baba aileyi topluca zikre çağırırdı ve yüzer defa ‘La ilahe İllallah’, ‘Allah’ denirdi; şefaat, övgü ilahileri ve diğer yakarış cümleleri tekrarlanırdı. Bunlar Butî’nin hala günlük olarak devam ettiği zikirlerdir.

1888’de doğan ve 1990’da 102 yaşında vefat eden babasının büyük etkisi Butî’nin dini eğitimiyle de sınırlı kalmamıştır. Babası tek oğlunun hayatı­nın biyografik önem arzeden hemen hemen bütün olaylarına karar vermiş­tir. Butî on sekiz yaşına vardığında babası onu ikinci eşinin kızkardeşi ile evlendirdi. Butî’den oldukça yaşlı olmasına rağmen bu gelin o zaman oldukça fakir olan aile için yine de ‘iyi bir nasip’ idi.[3] Butî’nin bu kadar erken yaşta evlenmeye isteksiz davranması babası tarafından Gazali’nin İhyau Ulumi’d-Dîn de tasvir edildiği üzere evliliğin gerekliliğine atıf yapıla­rak karşılanınca, Butî bu karşı çıkışının babasına karşı bir ‘itaatsizlik ve direnç’ olduğunu farketti ve ‘ikna olmuş olarak’ bu evliliği kabul etti. Baba­sı Butî’nin bütün mesleki hayatına da karar verdi. Ezher’deki üç yıllık eğitimini 1956’da tamamlamasının ardından[4] Butî hukuk öğretmenliği sertifikası ve eğitim diplomasıyla Şam’a döndüğünde Eğitim Bakanlığı’nca yapılan müstakbel hukuk öğretmenlerini seçmeye yönelik yetenek sınavına girmeyi reddetti.[5] Çünkü babasının kamuda dini işlerle ilgili bir kariyeri, yani ‘para için dini her hangi bir meşguliyeti’ büyük bir günah kabul ettiği­ni biliyordu. Fakat ‘izah edilemez’ nedenlerden dolayı ve de Butî’nin ‘bü­yük şaşkınlığına’ rağmen babası bu yarışa katılmasına onay verdi, hatta katılmasını emretti ve yarışta Butî iyi bir derece aldı. Böylece Butî orta dereceli okulda, sonra da Humus’ta Dâru’l-Muallimîn el-lbtidâiyye’de hukuk öğretmeni oldu. Onun akademik kariyeri ise yeni açılan Şam Üni­versitesi Hukuk Fakültesi’ne 1961’de asistan olmasıyla başladı. 1965’te Ezher’de doktorasını tamamlamasını müteakip Şam Üniversitesi’nde karşı­laştırmalı hukuk ve din bilimleri alanlarında dersler vermeye başladı ve bazan da Hukuk Fakültesi’nin dekanlığını yürüttü. Butî İslam Hukuku ve Mezhepleri Bölümü’nde karşılaştırmalı hukuk profesörü olup fıkıh usulü, İslam akaidi ve siyer konularında dersler vermektedir.

Şeyh Muhammed Said Ramazan el-Butî Hayatı ve Eserleri

Etkileri

Hayatının erken dönemlerinde Kürt etnik kimlikleri sosyal ve kültürel arka planlarına baskın olmakla beraber, Butî’nin entellektüel gelişimi başladığında ailesi ‘Suriyelileşme’ sürecini artık tamamlamıştı.[6] Buna rağ­men Butî Kürt kimliğini asla reddetmedi ve Kürt dili ve edebiyatına olan ilgisini sürdürdü. Mesela, o dönemde daha yirmili yaşlarında iken Kürt şair Ahmet Hasani’nin Memo ve Zeyn arasında geçen ‘yer yüzünde ekilip, gök yüzünde olgunlaşan’[7] trajik bir aşk hikayesini anlatan eserini Arapça’ya çevirip, şiir formundaki hikayeyi nesir formuna dönüştürmüştür.[8] Yine Anadolu’nun yoksul kırsal çevreleri ve ailesinin fakirliği Butî’de güçlü bir sosyal adalet duygusunun gelişmesine ve onu Suriye toplumunun sosyal, ekonomik ve finansal bozukluklarını sık sık gündeme getirmeye sevketti. Bu ve onun babasının ilk olarak Türkiye’de, sonra da Suriye’de sekülerleşme eğilimlerine karşı hayat boyu karşı durması Butî’yi gelişme çağında siyasi olarak çok güçlü olan Suriye Müslüman Kardeşler’i ile karşı­laştırmış olabilir.[9] Suriye Müslüman Kardeşler’in lideri olan Mustafa Sıbai 1956’da Şam Üniversitesi Hukuk Fakültesi dekanlığına ve İslam Hukuku profesörlüğüne atandı ve 1960’da Butî asistan olarak çalışmaya başladığın­da hala oradaydı. Biyografik kaynaklardan öğrendiğimize göre her iki aile de sık sık birbirlerini ziyaret ediyorlardı ve baba Butî, oldukça fiziksel engellere maruz Müslüman lidere büyük sempati duyuyordu. Ellili yılların başında o zamanlar Suriye Müslüman Kardeşler’i ile yakın ilişkisi olan Râbıtatu’l-Ulemâi’d-Dîmyye tarafından düzenlenen haftalık hitabet prog­ramlarında Butî meraklı bir dinleyici olarak göründü (Butî 1995: 127). Fakat öyle görünüyor ki Butî’nin entellektüel ve kişisel hayatı üzerinde en büyük etkiye Meydan’daki (o zamanlar Müslüman Kardeşler’in merkezi olan) Enstitü’den hocası olan Hasan Habenneke neden olmuştur. Şeyh Habenneke 1964, 1967 ve 1973’teki protestolar boyunca 1963’de iktidara gelen seküler Baas Partisi hükümetine (Bkz. Munson 1988: 89; yine Hassan 1980: 91-108, ve Hinnebusch 1982: 138-169) karşı direniş gösteren önemli alimlerden biriydi. Mesela o Râbıtatu’l-Ulema nın başkanı olarak, 1967’de askeri bir dergide yayınlanan ırkçı ve din karşıtı bir makaleyi protesto için bir gösteri düzenledi (Bkz. Schaikh 1992: 233, Mayer 1983 ve Reissner 1980). Yine o, yasamanın temel kaynağı olmasının dışında İslam’dan hiç bahsetmeyen yeni anayasanın ilk taslağına karşı 1973’te Şam’da protesto gösterisi düzenledi (Bkz. Munson 1988: 88-89 ve Hudson 1983: 82-86). Şeyhe karşı büyük hayranlık besleyen Butî, Şafî olan Habenneke’nin Suriye baş müftüsü olmak için girdiği seçimde onu desteklemek için babasının hayat boyu çekildiği uzlet hayatını aniden nasıl terkettiğini detaylı bir şekilde anlatır. Baba Butî’nin gayreti Habenneke’nin ‘hukuki zekası’ nede­niyle, Hanefi alimin göreve gelmesini gerektiren kuralın kaldırılmasına diğer alimleri ikna etmekti. Buna ilave olarak Butî’nin babası sadece Hasan Habenneke’nin evindeki eğitim halkasına katılmakla kalmadı,[10] ‘Şeyh ciddi şekilde hasta olduğunda halkın huzurunda Habenneke’nin sağlığı için dua edip, bütün gece onunla kalan tek’ alimdi (Butî 1995: 130-132).[11]

Bu dönemde Butî’nin hayatına yön veren diğer bir entellektüel ve ma­nevi figür ortaya çıktı: Bediüzzaman Said Nursî. Osmanlının son dönemi­nin ve Türkiye Cumhuriyeti döneminin en etkili dini ve siyasi propaganda­cısı ve entellektüel-dini bir hareket olan Nurculuk’un kurucusu olan Said Nursî hem Osmanlı hem de Cumhuriyet hükümetlerince defalarca tutuk­lanıp yasaklandı (Bkz. Mardin 1982: 65-79; EI1, c. 7. s. 143). Said Nursî’nin 1958’de yayımlanan otobiyografisini Kürtçe’den Arapça’ya çevirdikten sonra Butî ‘Said Nursî: Türkiyede’ki İslami devrimin mucizesi’ adlı bir makale yayımladı. Aşağıdaki paragraf sadece onun Said Nursî’nin davasına olan hayranlığını göstermiyor, aynı zamanda o dönemde kendisinin istek­lerini de yansıtıyor:

Onun hayatını şu bir kaç sayfaya yazmak için kalemi elime aldığımda içimin derinliklerinde harekete geçen büyük bir heyecan hissediyorum. Bu kelimeleri yazdığımda îslami inancına sadık bir müslümanın, davasıyla barışık bir vaizin, eserlerine kendini adamış bir alimin hayatının gerek sosyal açıdan, gerek siyasal açıdan, gerek ahlaki açıdan ve gerekse diğer açılardan nasıl olması gerektiğini gösterdiğimi hissediyorum... Fakat bu büyük dava adamının hayatını anlatırken büyük bir heyecan ve mutluluk hissetmemin tek nedeni bu değildir. Bu neden belki de günümüzün diğer îslam alimlerinin ve vaizlerinin bir çoğunun hayatında artık bulamadığımız ithaf, samimi gayret ve diğergamlık vasıflarıyla ayırdedilebilecek hayatı onun hayatında bulmamdır. Benim Bediüzzaman’ın hayatını yazarken duyduğum mutluluk ücra bir çölde ciğeri susuzluktan kurumuş ve susuz­luktan ölmek üzere olan birinin Fırat suyunun parıltısını gördüğü andaki mutluluğundan daha fazla olduğunu söylemek abartı değildir (Butî 1972a: 240).

Şeyh Butî’nin yaşayan ve siyasi şuura sahip bir îslami hareketin amacına duyduğu sempati kayda değer görünüyor. Fakat Müslüman Kardeşlerin bazı ideallerine sempati duymak, askeri eylemlere gelince işbirliği veya suç ortaklığı ile aynı anlama gelmez. O artan muhalefetle Müslüman Kardeşler ve diğer küçük îslami grupların mensupları tarafından önde gelen Alevilere suikast düzenlenmesi, hükümet ve Baas Partisi ofisleri, polis istasyonları ve askeri birliklere saldırılar düzenlenmesine şahit oldu. Haziran 1979’da Halep Topçu Okulu’nda 83 alevi askerin vurulmasından sonra Butî, En­formasyon Bakanlığı’nın isteği üzerine televizyonda bu öldürmelerin meşru olmadığını ilan etmişti.[12]

Bu olay toplumsal bir figür ve yüksek dereceli bir alim olarak Butî’nin hayatında bir dönüm noktası olarak kabul edilebilir. Sadece bir kaç yıl sonra, 1982’de bütün Suriye’yi saran şiddetli ayaklanmaların doruğa çıktığı bir dönemde ondan yeni asrın (onbeşinci hicri asrın) gelişi vesilesiyle bir konuşma yapması, İslamcıların savaşındaki resmi hedefi olduğu bir dö­nemde Suriye Devlet Başkanı Hafız Esed’e itaatkar hitap etmesi istenmiş ve Şeyh kabul etmişti (Butî 1995: 140-141). Bir kaç yıl sonra Hükümet İslami yayınlara uygulanan sıkı sansürü, dini televizyon yayınlarının tamamen yasaklanışını ve kamu kuruluşlarında hicap ve nikap gibi kadın örtülerinin giyilmesinin yasaklanmasını ortadan kaldırdığında Butî ‘bu başarıların gizli mimarı’ Başkan Esed’e televizyondan teşekkür etme davetini kabul etmişti (Butî 1995: 141).

Butî daha fazla toplumsal bir figür oldukça devrimci gücünü daha az muhafaza edebildi. Daha önce kendini devletin İslami muhalefete karşı takındığı sert tepkiden uzak tutması nedeniyle büyük saygı görüyordu. 1979’dan sonra artan bir oranda Başkan Esed’in ihsanına mazhar olması ve özellikle de Başkan’ın Suriye televizyonunda düzenli olarak konuşma yapması için ona yaptığı teklifi kabul etmesiyle Butî güvenilirliğini büyük oranda kaybetti. Birçok sünni müslüman ondan yayınlarda İslami eleştiri­lerin sözcüsü olmasını bekledi, fakat onu oldukça tedbirli ve diplomatik bulunca büyük hayal kırıklığı yaşadı. Bununla beraber onun etrafındaki eleştirel seslere karşı oldukça duyarlı olduğu görülüyor. İşte Benim Babam adlı biyografisini okuyanlara devamlı verilen izlenim, Butî’nin kendisinin devlet yetkililerinin resmi görevlerini yerine getirmek konusunda gönülsüz, hatta isteksiz olduğudur. Butî, bunları yapmasını tavsiye eden, hatta onu zorlayan ya da daha iyi bir ifadeyle isteyenin hep babası olduğunu göster­meye çalışır. ‘Gerçekte o zaman söylediğim her şey babam tarafından yönlendirilip emredildi, Allah’ın rahmeti üzerine olsun’ (Butî 1995: 140).

Şeyh Muhammed Said Ramazan el-Butî Hayatı ve Eserleri

Eserleri

Butî’nin eserleri çok ve çeşitlidir. Her şeyden önce otuz yıl kadar önce Butî’nin ilk eserinin yayımlanmasından sonra yirmiden fazla hacimli eser yayımlandı. Bunun dışında son yirmi yıl boyunca İslam dünyasındaki krizler üzerine yayımladığı (şimdiye kadar on) kitapçıktan oluşan bir serisi vardır. Bunlar Zirve Analizleri (Abhâs fî’l-Kımme)[13] adlı biraz tuhaf başlık altında çıkar ve müslümanlar arasında oldukça popülerdirler. Bu A6 boyu­tundaki kitapçıklarla Butî ‘müslümanların problemlerinin çözümüne dair en etkili ilacı vermeyi’ amaçlar ve şayet bazı insanlar dünya problemlerini kavrayamazlarsa, Butî devam eder, onlara ‘onların bu ilaca muhtaç olduk­larını’ gösterecektir (Butî 1972: 2). Buna ilaveten cami önlerinde bunları binlerce kişiye satan bir grup genç müslüman tarafından düzenli olarak kasete kaydedilen onun camide verdiği yüzlerce dini konuşma, ders ve hutbesi vardır.[14] Mesela hukuk öğrencilerinin çalışma odasında öğrencile­rin bir servet harcaması gereken (L1080)[15] İslam akaidine dair 27 parçalık bir ders serisi ve buna ilave olarak Nevevi’nin Riyâzü’s-SâHhîni üzerine bir çok bölümden oluşan şerh gördüm. Ocak 1990’dan itibaren tıbbi ve bilim­sel dergi Tabîbuk, Şeyh Butî’den ara sıra, özellikle de ibadet ve muamelat konularında fetvalar yayımladı (örnek olarak ibadet erkanıyla ilgili kurallar, sünnet olma problemi, kızlık zarı delinmesi, homoseksüellik, masturbasyon, AIDS ve benzeri konularda) (Bkz. Houot 1996). Son olarak onun şimdi kitap olarak da mevcut olan (Butî 1970, 1968a, 1965, 1975a ve 1994a) mukayeseli İslam hukukuyla ilgili dersleri, video kasetleri, televiz­yondaki dini konuşmaları ve İctihâd ve en-Nehcü’l-İslamî gibi dergilerde çıkmış bir çok makalesi vardır.[16]

Butî’nin eserlerinde konu sunırlaması görmek neredeyse imkansızdır. Akademik ve toplum hayatında daha yüksek makamlara çıkaran basamak­ları tırmanmış bir İslam alimi ve bir çok Suriye’li müslüman için modern hayatla ilgili İslam’daki bir çok entellektüel tartışmada önde gelen dini otorite olarak Butî, zamanının en ilgili ve tehlikeli konularına dair görüşle­rini ifade etti. Bunlar kölelik, kadının örtünmesi, kadın işçi, eğitim, İslami tebliğ, diriliş, radikalizm ve reformizm, cihat, sekülarizm, Marksizm, milli­yetçilik ve benzeri konularla ilgili (Butî 1978, 1993, 1990a, 1969 ve 1988) ‘İslam ... konusunda ne der?’ formunda yayımlandı. Onun eserleri kürtaj, kitle iletişim, makro ve mikro ekonomi ve Arap edebiyatı gibi konularla ilgili görüşler dahi içerir (Butî 1976b, 1972a, 1993 ve 1958). Onun konu seçimi tutarlı bir yapı takip etmez ve hiç bir yerde aynı soruya aynı kesin cevap verilmez. Onun yayınlarının çoğu belli bir zamanda tartışılan konu­larla ilgili geçici görüşler veya muhalifleriyle yaptığı tartışmaların kitaplaş­tırmasından ibarettir (Butî 1990b, 1994c ve 1994d). Mesela Yevme İnhadara’l-Cemâl mine’s-Sâkıfe diye yazan Nebil Feyyaz’ın oldukça tartış­malı mülakatı (Feyyaz 1995; Daha fazla detay için bkz. Wörtz ts.), kitabın yazarına göre Butî’nin Başkan Esed’i ziyareti ardından Suriye’de yasaklan­mıştır.

Üslup ve Kişilik

Butî’nin akademik üslubu ile ilgili kayda değer şey onun kişisel tonudur. O Michael Gilsenan’ın otoritesini kişisel karakteriyle değil sadece elde ettiği bilgiyle tanımladığı ve genellikle kişisel ilişkilerin kesilip objektifleştirilmiş bir eğitim sürecinden geçmiş ‘ideal tip’ alimine hiç benzemez (Gilsenan 1982: 31-32). Buna karşın Butî, îslami bilgeliğini, babasının biyografisinden de görülebileceği gibi sadece hayatının en özel alanlarını açıklayarak değil, aynı zamanda dikkat çekici bir kişisel tonla da sunar. Onun kitaplarının girişleri de oldukça kişiseldir. Hutbenin veya duanın ortasında çoğunlukla hıçkırarak ağlama ve gözyaşlarıyla biten kendinden geçmeleri bir tarafa, onun duygusal taşkınlıkları herkes tarafından bilinir.[17] Butî’nin açık ko­nuşması, hazır cevaplılığı, hışırtılı sesi, canlı jest ve mimikleri takdir edilir. Onun Arapçası gerçekten de sade edebi Arapça’dır. Bununla birlikte onun Levanten diyalekti kullanması kayda değerdir. Mesela o neredeyse sistema­tik olarak daha formel soru edatları olan ‘mam’, ‘hel, ‘men huve’ edatları yerine ‘şu, ‘ma’ ‘meen edatlarını veya ‘fakat’ ve ‘izen gibi edatların yerine ‘bes’ ve ‘teeb’ gibi edatları kullanır. Butî’yi mülakat yaptığım diğer Şam merkezli alimlerden ayıran şey onun içe bakış yeteneğidir. Butî toplumsal bir figür olarak konumu ve çevresindekiler üzerindeki etkisinin farkında­dır. O îslam’ın içindeki farklı akım, grup ve takipçiler arasında ayırım yapabilecek güçte olup onlarla etkileyici ve cedeli bir yöntemle tartışır. Onun kitapları, konuşmaları ve hutbeleri Butî’nin ‘yeni yayımlanmış bir eserle’, ‘dikkatsiz birileri tarafından yazılmış bir kitapla’, ‘dün telefonda kendisine sorulan tuhaf bir soruyla’ veya ‘benim son kitabıma karşı verilen cevapla’ meşgul olduğu sonu gelmez tartışmalar gibi görünür. O farklı görüşlerle uğraşır, bazan diğerlerinin ‘kesin olarak yanlış olduğunu’ veya ‘tamamen bilimsellikten uzak olduğunu’ ispatlar. Bazan onlara yalancılar ve aptallar diye hitap eder; hatta diğer yazarlarla ilgili bazan da ‘Batılı’ veya ‘Yahudi’ arka planlarından dolayı ayrımcılık bile yapar. Özet olarak dene­bilir ki Butî’nin her ne pahasına olursa olsun muhaliflerine üstün olma gayretiyle belirgin olan hitabet üslubu ‘rekabetçi akademisyenlik’ olarak isimlendirilebilir.

Şeyh Muhammed Said Ramazan el-Butî Hayatı ve Eserleri

Modern Müslüman düşünürlerinin birçoğunun aksine Butî şer’i bilim­lerde, özellikle de onların temel disiplini olan fıkıh usulünde uzmanlaşmış­tır. O İslam fıkıh usulünün bütün kaynaklarıyla ilgili derin bilgiye sahiptir ve bu bilgi tartışmada muhalifine karşı ona büyük bir avantaj sağlar. Onun argümanları ve görüşlerinin çoğu geleneksel hukuk bilim geleneği çerçevesi içinde ifade edilmiş olup, sıkça Kur’an ayetlerine, Peygamber’in hadislerine ve önde gelen klasik otoritelerin, özellikle de İmam Nevevi, İbn Arabi, Gazali ve Şafi’nin görüşlerine atıf içerir. Branşı olması nedeniyle Butî, İslam hukukunu İslam dininin özü olarak görür; İslam’dan bahsettiği her yerde o şeriatın prensiplerini, emirlerini ve pratik imalarını kasteder. Hukuki meselelerle ilgili konuşurken o vardığı sonuçların orjinalliğine asla aşırı vurgu yapmaz, fakat insanlara dikkatlice inşa edilmiş hususları değiştirmek istemediğini söyler. “Allah’ın kanununun yeniden düzenlenmesi onun kötüye kullanılmasından başka bir şey değildir, öyle değil mi?” (Butî 1994d: 63). Fakat aynı zamanda Butî İslam hukukunu farklı açılardan değerlendi­rerek, klasik hukuki akıl yürütmenin sınırlarını aşmaya da ilgi gösterir. O İslam fıkhının felsefi, kozmolojik ve tarihi temelleri üzerine yazılar yazar (Butî 1968b, 1992 ve 1994b). O detaylı karşılaştırmalar için seküler pozitif hukukun bazı alanlarıyla da ilgilenir (Butî 1976b). Bir çok modern alim gibi, o da farklı fıkhi görüşlere özel ilgi duyar ve karşılaştırmalı fıkha dair kitap ve derslerinde bu görüşleri savunur (Butî 1970, 1968a, 1965, 1975 ve 1994a). Bu açıdan Butî Şafi arka planına bağlı kalmayıp, her hangi bir mezhebi taraf tutmaksızın modern dönem öncesi fıkıh usulü kitaplarında bulunan önde gelen fıkıh alimlerinin görüşlerinin ve katkılarının dengeli bir değerlendirmesini sunar (Bkz. Kemali 1991: xıv).

Onun öğretim üslubu çekici, mantıklı ve didaktik olup kitaplarının içe­riği de açıkça yazılmıştır. Onun kitaplarını okuyan veya derslerini dinleyen kişinin devamlı olarak onun argümanının mantığını, fıkhi kaynakları kullanma yöntemini takip etmesi ve dolayısıyla da belli bir hükme ulaşıl­manın aşamalarını yakalaması istenir. Bu onun İslam hukuku ile ilgili yazı ve derslerinin, müslüman halkı şeriatın genel prensipleriyle ilgili eğitmek olan nihai gayesini de ifade eder. Butî’ye göre İslam hukukunun kural ve gereklerini bilmeden İslam dinine yönelmek bir anlam ifade etmez. Onun gayreti insanlara ictihad sürecinin (şer’î kaynaklardan hukuku çıkarmak için akıl yürütme) temel prensiplerini anlama şansı vermektir, fakat takip­çilerin İslam fıkhının teknik terminolojisini bilmelerini ve böylece yeterin­ce uzmanlaşmamış birinin kendisi için fıkhi akıl yürütme yapabileceği imasından kaçınmaları gerektiğini bilmelerini talep eder. ‘İslam’ın ve İslam hukukunun bir kaç basit kuraldan ibaret olduğunu iddia etmek tamamen saçmalıktır!’ (Butî 1969: 42)

Andreas CHRISTMANN/ Çev. Muammer İSKENDEROĞLU

----------------------

[1] 1995 ve 1996’nın Ramazan aylarında Şam’da yaptığım alan çalışması sırasında Butî’nin büyük önem ve şöhretini öğrendim. Şam’daki alimlerden hangisi en iyi Ramazan vaazı verir? diye sorduğumda, herkes beraberce Şeyh Butî diye cevap verdi. Suriye’de İslam ve sosyal değişim ilişkisi ile ilgili hangi alimlere danışmam gerektiğine dair görüş sordu­ğumda yine Butî’ye yönlendirildim. Bana ‘ilk olarak onunla konuş’ denildi. ‘Başka biri­sini görme gereği duymayacağını farkedeceksin!’ Butî’nin Suriye’nin manevi hayatındaki öncü konumunu farkedince, onunla kişisel olarak buluşmak istedim. Butî ile 1995’te sadece bir vaazdan sonra kısa bir karşılaşmam oldu, fakat 1996’da üniversitedeki ofisin­de onunla mülakat yapmayı başardım.

[2] Hepsi ‘İngiliz egemenliğinin baskısı sonucu yapılmış tehlikeli sabotaj eylemleri’ olan Arapça ezanın yasaklanması, Arap alfabesinin Latin alfabesiyle değiştirilmesi, Kur’an’ın alenen okunmasının yasaklanması, Kur’an’ın Türkçe’ye çevrilmesi, Avrupalılar gibi elbi­seler giyilmesinin emredilmesi ve kadınların hicap ve nikap gibi şeyleri giymelerinin ya­saklanması gibi bu önlemlerle ilgili olarak babanın çok öfkeli olduğu tasvir edilir. Butî 1995: 29-32.

[3] Ailenin fakirliği nedeniyle (babası mesleği olan el-Herat el-Cedide mahallesindeki Rifai Camii’nin iman-hatipliğini yürütmeye ilave olarak, genelde Kürt Cezire bölgesinden getirdiği İslami kitapların ticaretiyle de meşgul olmak zorundaydı) babası kendi kitapla­rının çoğunu satmak zorunda kalmıştır. Aksi takdirde düğün merasimini yapamayacak­tı. Butî 1995: 62.

[4] Butî Suriye Ordusu’na çağrılmaktan lise öğrencisi olarak kurtuldu. Çünkü ellili yıllarda ailenin tek erkek çocuğunun askerlikten muaf tutulmasına dair kanun henüz kabul edilmemişti. Butî 1995: 63.

[5] Eğitim Bakanlığı sınavda başarılı olanların listesini oluşturmaya çalışıyordu. Buna göre mezunlara öğretmenlik listedeki sıralarına göre veriliyordu. Listenin sonuna doğru yer bulan adayların iş bulma şansı yoktu, bu nedenle de bir sonraki yıl tekrar sınava girme­leri gerekiyordu.

[6] Butî’nin din alimleriyle karşılaşması münhasıran Molla Abdülmecid, Molla Ali, Mu­hammed Cezu, Molla Said, Molla Abdülcelil ve Molla Halid gibi Kürt alimleriyle idi

[7] Bu Memo ve Zeyn kitabının alt başlığıdır. (Butî 1958)

[8] Diğer çalışmaları arasında Nehcü’l-Enân (dini ve ahlaki adap külliyatı) ve Nu Bahr (fıkıh terimleri sözlüğü) tahkikleri vardır. Bu detaylar için Sandra Houot’a minnettarım.

[9] Kardeşler Şam’daki meclis sandalyelerinin 1949’da %23, 1954’te %19, 1961’de %18’ini kazandı. Bkz. Batatu 1982: 17; Abdullah 1983: 88-95; Kleidar 1974: 16-22).

[10] Butî toplantılarda bulunamadı, fakat katılanları hatırlar: Babası, Hasan Habenneke, Ahmet el-Dakar, Abdülkerim Rifaî, Emin el-Mısrî. Okunan eserler ise İmam Şafî’nin Risale’si, İmam Nevevî’nin el-Mecmu su. Butî 1995: 130.

[11] Benim Butî ile konuşmamda, Butî onu yumuşak kalpli ve kendisinin ve diğer öğrencile­rin üzerinde büyük etkisi olan müttaki bir öğretmen olarak övmekten çekinmedi. Haya­tına baktığında Butî İslami bilgiyi temelde ‘iki öğretmen ve manevi liderden’ aldığını zikreder: Babası ve Hasan Habenneke el-Meydanî. Butî 1995: 62.

[12] O suikastin ne ‘irtidat sebebiyle öldürme’, ne ‘kısas sebebiyle öldürme’, ne ‘savaş veya soygun nedeniyle öldürme’ olduğunu iddia eder. Butî 1995: 140; bkz. Binswanger 1981.

[13] (i) Butî 1971; (ii) Butî 1973b; (iii) Butî 1972b; (iv) Butî 1975b; (v) Butî 1973a; (vi) Butî

1973c; (vii) Butî 1976a; (viii) Butî 1977; (ix) Butî ts. (x) Butî 1994b.

[14] Bunlar şu marka altında satılırlar: Tescîlat el-Hâfız.

[15] 1996’da bir kaset 40 Suriye lirasına satılıyordu. Bu da dini içerikli bir kitabın dötte bir fiyatıdır.

[16] Butî’nin kitaplarının çoğu şimdi dördüncü, beşinci veya iki kitapta sekiz ve onuncu baskılarını yapmışlardır. Arap dünyasında her baskıda az sayıda kitap basıldığı göz önünde bulundurulsa bile, bu kitaplar şimdiye kadar yüzbinlerce nüsha satılmış ol­malıdır. Butî’nin muazzam üretkenliği Arap kitapçıları hala şaşırtmaktadır. Birine Butî’nin hangi kitaplarının mevcut olduğunu sorduğumda kitapçı onun eserlerinin büyük bir stoğuyla karşılaşınca bu adam deli diye haykırdı.

[17] Christian’ın (1982) Hristiyanlıkta da gösterdiği gibi dini konuşmalar esnasında ağlamak tarihsel olarak yaygın bir fenomen olup dinleyicileri duygulandırmaya yönelik bir hita­bet vasıtası olarak görülebilir.

Yorumlar (0)
15
açık
Namaz Vakti 26 Nisan 2024
İmsak 04:25
Güneş 06:02
Öğle 13:07
İkindi 16:55
Akşam 20:02
Yatsı 21:32
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 34 93
2. Fenerbahçe 33 86
3. Trabzonspor 33 55
4. Beşiktaş 33 51
5. Başakşehir 33 49
6. Rizespor 33 48
7. Kasımpasa 33 46
8. Antalyaspor 33 45
9. Alanyaspor 33 45
10. Sivasspor 33 45
11. A.Demirspor 34 41
12. Samsunspor 33 39
13. Ankaragücü 33 37
14. Kayserispor 33 37
15. Konyaspor 33 36
16. Gaziantep FK 33 34
17. Hatayspor 33 33
18. Karagümrük 33 33
19. Pendikspor 33 30
20. İstanbulspor 33 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 31 69
2. Göztepe 31 63
3. Ahlatçı Çorum FK 31 55
4. Sakaryaspor 31 54
5. Bodrumspor 31 52
6. Kocaelispor 31 52
7. Bandırmaspor 31 47
8. Boluspor 31 47
9. Gençlerbirliği 31 47
10. Erzurumspor 31 42
11. Ümraniye 31 37
12. Manisa FK 31 36
13. Keçiörengücü 31 36
14. Şanlıurfaspor 31 34
15. Tuzlaspor 31 33
16. Adanaspor 31 32
17. Altay 31 15
18. Giresunspor 31 7
Takımlar O P
1. Arsenal 34 77
2. M.City 33 76
3. Liverpool 34 74
4. Aston Villa 34 66
5. Tottenham 32 60
6. M. United 33 53
7. Newcastle 33 50
8. West Ham United 34 48
9. Chelsea 32 47
10. Bournemouth 34 45
11. Brighton 33 44
12. Wolves 34 43
13. Fulham 34 42
14. Crystal Palace 34 39
15. Brentford 34 35
16. Everton 34 33
17. Nottingham Forest 34 26
18. Luton Town 34 25
19. Burnley 34 23
20. Sheffield United 34 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 33 84
2. Barcelona 32 70
3. Girona 32 68
4. Atletico Madrid 32 61
5. Athletic Bilbao 32 58
6. Real Sociedad 33 51
7. Real Betis 32 48
8. Valencia 32 47
9. Villarreal 32 42
10. Getafe 32 40
11. Osasuna 32 39
12. Sevilla 32 37
13. Las Palmas 32 38
14. Deportivo Alaves 32 35
15. Rayo Vallecano 32 34
16. Mallorca 32 31
17. Celta Vigo 32 31
18. Cadiz 32 25
19. Granada 32 18
20. Almeria 32 14
Günün Karikatürü Tümü