Üniversite Öğrencileri Afrin Harekatını Nasıl Algılıyor
Büyük Ortadoğu Projesinin bir parçası olarak yürürlüğe konulan Ortadoğunun dönüştürülmesi politikasının bir ayağı olan Suriye; tüm öngörülerin üzerinde uzun süren bir çaba ile ülkesini bir arada tutmaya çalışmaktadır.
Dr. Aslan YAMAN
Dönüşüm projesinin diğer ayakları olan Tunus, Libya, Mısır, Irak gibi ülkelerden elde ettiğimiz tecrübeye göre dönüştürme faaliyeti üç aşamada gerçekleştirilmektedir: birinci aşamada ülke içinde karmaşa ve asayişsizlik yaratılmakta, ikinci aşamada işbaşındaki iktidarlar uzaklaştırılmakta ve üçüncü aşamada ülkelere yeniden şekil verilmektedir. Bu dönüşüm süreçlerinin ortaya çıkardığı zenginliklerin el değiştirmesi, yeni nüfuz alanlarının oluşması gibi sonuçları tartışma konusu dışında bırakırsak, Suriye’deki gelişmeler göçmen sorunu ve güvenlik sorunu doğurması noktalarından Türkiye’yi derinden etkilemiştir. Göçmen sorununa uluslararası toplum ile birlikte çözüm bulmaya çalışılırken, güvenlik sorununun ortadan kaldırılabilmesi için de askeri bir adım atma zorunluluğu doğmuştur. Bu çalışma; askeri adımın toplum tarafından büyük çoğunlukla desteklendiği hipotezini test etmeye yöneliktir. Bu amaçla bir toplumsal kesit alınarak (gençlik) İstanbul’daki Üniversite öğrencileri seçilmiştir. Yapılan saha çalışması sonunda askeri adım hakkında hükümet tarafından ileri sürülen gerekçelerin gençler tarafından kabul edildiği ve askeri harekata destek verildiği görülmüştür.
Başkan George W. Bush ile birlikte iktidara taşınan yeni muhafazakarların kendi algıları çerçevesinde dünyaya yeni bir şekil vermek istedikleri ve bu kapsamda liberal islamcıları destekledikleri uzun süredir bir sır değilken şimdi bunun da modası geçmiş, hatta; dünyaya yeni bir şekil vermek üzere ileri sürülen milli devlet düşmanlığı ve emperyal güçlerin ‘inançlı-dev şirketlerden’ oluşmasını öngören küreselleşme fırtınası da yerini glokalizasyon (ne demekse !) ile yeniden milli devlet yaklaşımına bırakıp, milliyetçiliklerin yükselen değer olması zamanını başlatmıştır.
Oysa herşey, Amerikan dışişleri-devlet bürokrasinin yetiştirildiği en prestijli uluslararası ilişkiler okulu olan Georgetown Üniversitesinin derin bir şekilde entellektüel hocalarından ve Devlet Sekreteri Madeleine Albright tarafından, Afganistan’ın Rusya tarafından işgal edilmesi ile desteklenmeye başlanan ve olumlu sonuç verince Çeçenistan’da da yürürlüğe konulan cihatçı islamcılığın “batı” için tehdit oluşturmaya başlayınca, önünü kesmek için ılımlı islamın yeni ideoloji olarak sunulmasının temelleri atılmıştı([i]). Albright’a göre müslüman nüfusun yoğun olduğu laik modele yakın veya nüfuz edilebilir ülkelerdeki hükümetler desteklenerek radikal unsurların ayıklanması sağlanabilir ve cihatçı islamcıların tehdit potansiyeli ortadan kaldırılabilirdi. Soğuk Savaş döneminde Sovyetler Birliği’nin müslüman ülkeler kullanılarak yeşil kuşakla çevrelenmesi tecrübesinin sağladığı insan kaynaklarının hazır kıta olarak tutulmasının, Çeçenistan’daki sonuçları dikkate alınarak bu gruplardan savaşçı bir ekip oluşturulup ülkelerde karışıklık çıkarmak, hükümetleri devirmek ve ülkeleri hatta bölgeleri yeniden şekillendirmek çok kolaylaşmıştı.
Ancak, Amerika’nın dünyayı şekillendirme isteğinin pilot uygulaması olan Büyük Ortadoğu Projesinin gündeme getirilmesine, ilk kez, Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak Beyaz Sarayda görev yapan Condoleeza Rice’in Washington Post’ta yayınlanan ‘Ortadoğunun Dönüştürülmesi’ adlı makalesi ile şahit olduk([ii]). Rice iki sayfalık makalesinde önce, bu adıma neden gerek duyulduğunu açıkladıktan sonra yazısını şu cümlelerle bitirmişti. “Amerika, Orta Doğu halklarının tüm potansiyellerini kullanabilmeleri için onların yanında olmaya azimlidir. Bu doğrultuda çalışacağız, zira, biz bölge insanları için daha büyük özgürlük ve fırsatların olduğu bir dünya istiyoruz. Bu dönüşüm, aynı zamanda dünya ve Amerika için daha çok güvenlik anlamına da gelecek”. Demek ki; yerine gelen Rice ile, Albright’ın ılımlı İslam yaklaşımı değişmiş ve ılımlı İslam modelinin gerektirdiği zaman ve hükümetlerin desteklenmesi için gereken kaynak miktarı BOP’a göre daha maliyetli bulunarak vaz geçilip, BOP’un üstüne birde uluslarası toplumda yeniden güç merkezleri olarak beliren Almanya ve Japonya’nın hizaya getirilmesi amacı oturtulmuştu.
Yeni muhafazakarların başlattığı bu politikaların, neocon olmayan Başkanlar iktidara gelmesine rağmen uygulanmasına devam edilmiş, Afganistan ve ardından Irak’a Amerika tarafından el konulup Mısır, Libya ve Tunus bu dönüşüm uğruna kanlı ve kaotik toplumsal süreçlerden geçirilmiştir. Geçirdiği kanlı ve kaotik sürecin ardından Irak fiilen 3’e bölünürken, ılımlı İslam modeline en yatkın ülke olarak belirlenen Türkiye’de, AKP’nin iktidara gelmesi ve uzun süre iktidarda tutunabilmesi için büyük destek verilmiştir. Türkiye’nin, büyük oyunun küçük ve tamamlayıcı parçası haline getirilerek yeniden düzenlenmesi gereken ülkeler sırasına sokulmasına ramak kala TBMM’nin basiretli tutumuyla Amerikan ordusunun ülkeye girmesi önlenince, Türkiye’nin yerine daha az maliyetli görünen Suriye aşaması yürürlüğe konmuştur. Ne de olsa, Suriye daha küçük ve köksüz bir ülkedir. Heryerde olduğu gibi Suriye’de de yürürlüğe konulan toplumsal karmaşa çıkar, hükümeti değiştir, en sonunda da ülkeyi istediğin gibi yeniden şekillendir programı AKP hükümeti tarafından büyük bir memnuniyetle karşılanmış, Mısır’da Sisi’nin darbe yapmasıyla elde edilemeyen nüfuz alanının Suriye’de ele geçirilme fırsatı zamanın başbakanını çok heyecanlandırmıştı.
projesinde karmaşa çıkarma aşaması başarı ile tamamlanırken, ülkede özgürlük adına siyasal iktidarı değişirmek isteyen aydınlar, muhalifler ve liberaller 3. Aşama olarak planlanan yeninden şekillendirme aşamasından daha erken sonuç alabilmek için ülkeye salınan radikal unsurlar tarafından imha edilmiştir. Aradan geçen 7 yılın sonunda ikinci aşamada başarılı olunamadığı için üçüncü aşamaya geçilememiş teslim olmayan ülke bir harebeye dönüştürülmüştür. Bu başarısızlıkta, Rusya’nın Akdeniz’de sahip olduğu son kale ve son askeri üslerin ülkesi olan ’nin tümü ile Amerikan kontrolüne girmesine izin vermemesinin ne kadar etkili olduğu açıktır.
Suriye’de Türk hükümetinin nüfuz alanı ele geçirme heveslerinin gerçekleşmemesi yanında, geçen 7 yıl’da Suriye’den Türkiye’ye kontrolsüz bir şekilde akın eden 4 milyon mülteci, Türkiye’nin etnik ve sosyal yapısını derin bir şekilde değiştirmiş, Milli Kurtuluş Savaşının demografi alanında en önemli hedefi olarak belirlenen homojen nüfus üzerine devlet kurma idealini yerle bir etmiştir. Ülkenin her tarafına yayılan göçmen nüfus; Türkiye’de daha önce sona erdirilmiş özellikle çocuk ölümlerinin baş sebebi olan hastalıkları yaygınlaştırırken, suç oranlarıdaki artışlar ve eğitim çağına gelmiş yüzbinlerce cocuğun eğitim dışında kalması ile toplumsal barışın temeline de tahrip gücü çok yüksek patlayıcılar yerleştirmiştir. Diğer yandan; göçmen nüfusun doğurduğu sosyal ve parasal maliyetler bir yana, uzun süredir ülkenin güvenlik tehditlerinin en üst sırasında duran PKK; kaos ve karmaşa içindeki Suriye’de ciddi bir zemin bulmuş ve Amerika’nın stratejik müttefiki haline gelip dokunulmazlık kazanmıştır. PKK’nın, Suriye’nin kuzeyi başta olmak üzere ülkenin 3’te birini kontrol altına almasıyla, Amerikanın Kuzey Irak’ta Anayasal Federasyonun ayağı olarak kurdurulan Kürt Bölgesel Yönetiminin bir benzeri olmak üzere Suriye’deki Kürt Bölgesel Yönetiminin temelleri atılmıştır.
İşin daha da kötü tarafı ise; kısa süre içinde Türkiye’ye sirayet etmesi muhtemel olan ve hem Amerika, hem Rusya’nın desteklediği bu gidişin durdurulabilmesi için Türkiye’nin askeri adımlar atmak zorunda kalmış olmasıdır. Irak’ın kuzeyinden başlayıp, İran’ın batısını ve Suriye’nin kuzeyini de içine alarak yeni bir alan oluşturmaya ve zaman içinde Türkiye’nin Güneydoğusunu da içine alacak bu yapılanmanın bir devlete dönüştürülmesinin planlandığını anlamak için çok akıllı olmaya veya uluslararası ilişkiler uzmanı olmaya da gerek yoktur.
Araştırmanın Yöntemi ve Ankete Katılanların Genel Yapısı
Aşağıda sonuçları yer alan üniversite gençliğinin sınırötesi harekâtı algılaması, değerlendirmesi ve verdiği/vermediği desteği ölçmeyi amaçlayan saha çalışmasının arka planındaki gelişmeler yukarıda izah etmeye çalışıldığı gibidir. Harekât sırasında ve harekât sonrasında kamu oyu araştırma şirketleri yaptıkları sondajlarda operasyona yüksek oranda halk desteği olduğunu belirlediklerini açıklamıştır. Aşağıda sonuçları verilen saha araştırması 10 Mart tarihinde başlatılarak (ki, bu tarihte harekât devam etmekteydi) Nisan ayının ikinci haftasında sonlandırılmıştır. Ülke içinden ve ülke dışından yöneltilen terörist saldırılar hakkında televizyon programları, filmler, yazılı basın-yayın ve sosyal medya gibi mecralardan bilgi edinme imkanının bulunması, Afrin sürecinde konunun televizyon kanallarında ve hükümet açıklamalarında yoğunlukla yer bulması nedeniyle, üniversite öğrencilerinin bilgi edinme ve kanaat oluşturmalarının mümkün olduğu varsayılarak konudan haberdar olup olmadıkları sorusu anket çalışmasında yer almamıştır.
İstanbul’da ünivesiteye devam eden öğrencilerin araştırma evreni olduğu kabul edilmiştir. Yüksek Öğretim Kurulu’nun 2017 yılı istatistik bilgilerine göre ülkedeki tüm üniverstelerde 7.200.000 öğrenci fiili olarak eğitim görmekte, İstanbul’un da yer aldığı Marmara Bölgesinde 1.368.614 öğrenci üniversitelere devam etmektedir. Marmara Bölgesinde yer alan İstanbul’da ise en az 4 yıllık eğitim veren 9 Devlet ve 40 Vakıf Üniversitesinde yaklaşık 1.000.000 öğrenci öğrenim görmektedir. Saha araştırmasında bu sayının 1/2.500’ünün toplamı temsil edecek miktarda olduğu kabul edilerek çekilen kura ile anket uygulanacak üniversiteler belirlenmiş ve belirlenen üniversitelerde anket uygulanacak deneklerin üniversitelerindeki toplam öğrenci sayılarının belli oranda ankete yansıtılmasına özen gösterilmiştir. Bu yaklaşımla; öğrenci sayılarına paralel olarak anket uygulanan en kalabalık öğrenci gurupları İstanbul ve Marmara Üniversitelerinin öğrencileridir. İstanbul’da eğitim faaliyetlerine devam eden 49 üniversiteyi temsilen 13 Üniversite belirlenmiş ve bu Üniversitelerde tesadüfi örnekleme ile seçilen 398 öğrenciyle yüz yüze görüşmeler yapılıp anket ve amaçları hakkında tam ve açıklayıcı bilgi verilmesini takiben anket formlarının kendileri tarafından doldurulması sağlanarak anket uygulaması tamamlanmıştır. Anketi uygulayanlar yine üniversite öğrencileridir. Anket uygulayacak öğrenciler pilot araştırmanın denekleri olmuş ve kendilerine uygulanan ankette süre ve soruların anlaşılabilirliği denetlenmiş ve sorular yeniden düzenlenerek son hale getirilmiştir. Bu aşamada anketi uygulayacak anketörlerin eğitimi tamamlanmıştır. Anketin uygulanması sırasında tesadüfen seçilen deneklerin bir kısmının ankete katılmayı reddetmesi üzerine, yeniden denek belirleme zorunluluğu doğmuştur. Ankete katılmayı reddeden deneklere reddetme sebepleri sorulduğunda, ankete katılmaları nedeniyle ileride problem yaşama riskini göze almak istememek ve mevcut durumda idari veya adli kovuşturma ihtimali ile yüzyüze kalma riskinden kaçınmak istendiği belirtilmiştir.
Yaş Dağılımı
Ankete katılan öğrencilerin yaşlarının araştırma konusunu ele almalarını etkileyeceği varsayımı ile deneklerin yaşı açık uçlu soruyla sorulmuş elde edilen cevaplar üç guruba ayrılarak değerlendirilmiştir. Ağırlıklı yaş aralığının 18-22 olması, lisans düzeyindeki evrensel eğitim çağı aralığını teyit etmektedir. Yapılan ölçümlemelerde bu aralıktaki yaştan daha yukarıdaki yaş guruplarının sonuçlar üzerinde belirleyici bir etkisi olmadığı görülmüştür.
Cinsiyet Dağılımı
Türkiye genelinde üniversite öğrencilerinin % 44’ünü kız öğrenciler, % 55’ini erkek öğrenciler oluşturmaktadır. Bu oranlar Istanbul için de aynıdır. Yapılan çalışmada cinsiyet dağılımının eşit olmasına özel bir önem verilmiş olmakla birlikte, bu araştırmadaki denek sayılarının öğrencilerin cinsiyet dağılımı ile aynı oranlarda olması sağlanamamıştır. Çalışmadaki cinsiyet dağılımı oranları aşağıdaki gibidir.
Bilim Disiplini Olarak Öğrenim Bilgileri
alınan disiplinler aşağıdaki tabloda gösterildiği şekli ile sorgulama konusu edilmiştir. İstanbul’da eğitim fakültelerinden, ilahiyat fakültelerine kadar, edebiyat, hukuk, siyasal bilimler, iktisadi ve ticari bilimler gibi sosyal bilimler alanlarının en çok öğrencinin kayıtlı olduğu disiplinler olduğu görülmüş ve uygulanan ankette bu durum göz önünde bulundurulmuştur.
Kimlikler
Üniversitelerin belli bölgelerden öğrenci kabul etmek gibi bir politikaları olmadığından, İstanbul’da okuyan öğrencilerin, ülke genelindeki üniversitelerde okuyan öğrencileri temsil temsil ettiği söylenebilir. Kimlik ve kimlik kabullerinin anlaşılabilmesi için oluşturulan sorular; benimsenen kimlik ve sahip olunan etnik köken sorularından oluşmuştur. Benimsenen kimlik ve ait olunan etnik köken sırasıyla subjektif ve objektif kimlikler olarak ifade edilmiştir. Yine de belirtmek gerekir ki objektif ve subjektif kimlikler arasında kesin çizgileri belli, net bir ayırım olmamakla birlikte Türk kimliğinin hem objektif kimlik olarak kabul edildiği, hem de subjektif kimlik olarak benimsendiği gözlenmiştir. Anketin diğer/cevapsız kısmında yer alan 8,4 oranı deneklerin insan ve sanatçı gibi cevaplar vermesinden kaynaklanmıştır. Kimlik kabullerinin bir sonraki bölümde sonuçları verilen ideolojik yönelimlerle doğrusal ilişkisi olduğu gözlenmiştir.
Daha önce yapılan pek çok araştırmada dinsel kimlik mutlak üst kimlik olarak gözlemlenirken bu çalışmada hakim üst kimlik olarak Türk kimliğinin ön plana çıktığı görülmüştür. 2018 yılında Bilgi Üniversitesinin yaptığı araştırmada da, bizim araştırmamızda elde edilen sonuçlara benzer sonuçlar elde edilmiş, dinsel kimliğin üst kimlik olma özelliğini yitirdiği ve üst kimlik olarak Türk kimliğinin öne çıktığı gözlenmiştir ([iii]) Bilgi Üniversitesi çalışması Türkiye genelini konu edindiğinden Türk kimliği oranları bizim çalışmamızda elde ettiğimiz oranlar kadar yüksek olmamasının nedenini eğitimin hakim kimliği inşa etme ve toplumu homojenleştirmedeki açık etkisine bağlayabiliriz.
İdeolojik Yönelimler
İdeolojik yönelimlerin belirlenebilmesi için siyasal/ideolojik görüşler 180 derece açı oluşturan bir eksen üzerinde sorgulanmıştır. Bu eksenin iki ucunda ideolojik yönelimler olarak Faşizm ve Komünizm yer almış, diğer görüşler eksen üzerinde uçtan merkeze doğru yerleştirilmiştir. Bu eksenin hazırlanması ile ayrı ayrı her görüşü tanımlamak yerine uçta yer alan görüşe göre merkeze yakınlık ve uzaklık noktasında deneklerin bir kerterize sahip olması amaçlanmıştır. Elde edilen sonuçlar anketin basılı formatında olduğu şekli ile aşağıdaki gibidir. Merkezden sağa doğru ve merkezden sola doğru oranlar ayrı ayrı toplandığında, bu görüşleri öne çıkaran siyasal partilerin seçimlerde aldığı oy oranlarına yakın sonuçların elde edildiği gözlenmiştir. Sol eksenin oranı 33,67 ve sağ eksenin oranı 66,42’dir. Seçimlerin sonuçları ile bu çalışmada elde edilen ideolojik yönelimler karşılaştırıldığında ise, ilerleyen yaşlarda merkeze doğru bir harketlenme olduğu görülmektedir. Faşist, Komünist, Milliyetçi/Toplumcu ve Sosyalist görüşler daha merkeze doğru yönelmektedir. Bu hareketlenmenin teyit edilmesi bakımından seçim sonuçları üzerinde yapılan çalışmada uçlarda yer alan görüşleri ideolojik temel olarak belirleyen partilerin bu çalışmada elde edilen sonuçlara yakın oy oranlarına sahip olduğu hiçbir zaman görülmemiştir.
Bireyselci/Ortaklaşacı (Kollektivist) Özellikler
Frederick Fray’ın Turkish Political Elites kitabını yazarken 1958 yılında o zamanki adı Robert Kolej olan Boğaziçi Üniversitesinde yaptığı araştırmadan beri Türk insanın bireyselci mi ortaklaşacı mı (kollektivist) olduğu ölçümleri yapılmaktadır. Fray’ın 1958 yılında yaptığı araştırmada Türklerin çok yüksek oranda ortaklaşacı olduğu gözlenmişti. (% 76 ortaklaşacı % 24 Bireyselci) Fray’ın yaptığı çalışmadan beri bu konuda yapılan ölçümlerde öğrenci deneklere aynı tür sorular sorulmuştur: alınan eğitimin niçin alındığı ve sağlayacağı yararın kime ait olması gerektiği. Bu çalışmada da benzer şekilde deneklere alınan eğitimin kişinin kendisi için mi, yoksa ailesi ve toplumu için mi olacağı sorulmuştır. Yakın zaman önce (2012) Türkiye’nin Değerler Atlası çalışması için bu ölçümlemeyi Yılmaz Esmer de gerçekleştirmiş Fray kadar yüksek olmasa da toplumun çoğunlukla ortaklaşacı olduğu sonucunu elde etmiştir([iv]).
Bizim yaptığımız ölçümlemede elde edilen sonuçlar aşağıdaki şekildedir. Soruya diğer olarak cevap veren 3,8 oranındaki deneklerin yaptıkları açıklamalar farklı noktalardan hem ortaklaşacı hem de bireyselci özellikler göstermekte olduğundan ayrı bir kategoride değerlendirilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre ilk kez, bireyselciliğin, ortaklaşacılığın önünde olduğu gözlenmiştir. Başta; büyük hedefler için toplumsal adanmışlık kaybının etkilerinin araştırılma zorunluluğu olmak üzere, bu dönüşümün nedenleri üzerinde önemle durulmalıdır. Diğer yandan çalışmada çok miktarda tutumlar arası çelişki gözlenmiştir. Örneğin; Sosyalist ve Milliyetçi/Toplumcu görüşte olduğunu belirten deneklerin önemli bir kısmının bireyselci seçeneği işaretlediği görülmüştür.
Üniversite Gençliğinin Gelecek Beklentileri
Son yıllarda yapılan pek çok tartışmada üniversitelerde okuyan gençlerin karamsar olduğu ifade edilmektedir. Bu çalışmada gelecek beklentilerinin belirlenmesi için “Kendiniz ve ülkeniz için gelecek günlerin nasıl olacağını düşünüyorsunuz” sorusu sorulmuştur. Elde edilen sonuçlar aşağıdaki gibidir.
Bu araştırma sonucunda da üniversitede okuyan gençlerin ileriye doğru olumlu beklentilerinin düşük olduğu sonucu elde edilmiştir. Gelecek beklentilerindeki karamsarlıkta belirsizlik en büyük sorun olarak görünürken, bu sonuçlar, öğrencileirn aldıkları eğitimin sonuçlardan emin olmadıklarına da işaret etmektedir. Belirsiz ve kötü seçeneklerini işaretleyen deneklerin karamsar tarafta yer aldığını kabul edersek, gençlerin % 61,7’sinin kendilerinin ve ülkenin geleceğine dair ne kadar umutsuz olduklarını görmüş oluruz. Nitekim bir önceki bölümde sorulan neden üniversite eğitimi almaktasınız sorusuna, seçenekler arasında yer almayan “ülkeden gidebilmek için” cevabının verilmesi çok çarpıcıdır.
Üniversitede Okuyan Gençlerin Afrin Harekâtını Algılaması ve Değerlendirmesi
Bu bölümde 4 soruya yer verilerek üniversite öğrencilerinin Afrin harekâtı hakkında algı ve değerlendirmeleri ölçümlenmiştir. Harekâtın başlaması ve devamı sırasında yapılan kamu oyu araştırmalarında harekâtın % 90 oranlarında toplum desteği aldığının gözlendiği şeklinde idi. Nitekim harekât süresinde ve sonrasında harekât aleyhinde sanal dünyadaki bireysel tepkilerin dışında toplumsal bir tepki gösterildiğine tanık olunmamıştır. Bu çalışmada da toplumsal desteğe, harekatın amacına, verilen veya verilmeyen desteğin şiddeti ve harekatın sonuçlarına yönelik sorular sorulmuştur.
Harekata destek :
Deneklerin harekâtı kararlılıkla onaylayıp onaylamadıkları ölçümlenmiş, kamuoyu araştırma şirketlerinin verileri kadar yüksek oranda olmasa da üniversite gençlerinin de askeri harekâtı olumlu buldukları görülmüştür. Yapılan değerlendirmelerde kararsız deneklerin hem destekleyen ve hem de desteklemeyen tarafta değerlendirilmesi mümkün olmakla birlikte destekleyenlerin oranı tartışma gerektirmeyecek oranda yüksek olduğundan diğer sorulara verilen cevaplarla ilişkilendirilerek (örneğin harekat hakkında kararsız olduğunu belirten bazı denekler, diğer sorularda destek olduklarını gösteren cevaplar vermiştir) destek ölçümü yoluna başvurulmamıştır. Kimlik kabulleri ile askeri harekâtı onaylama arasında çok keskin olmamakla birlikte bir ilişki vardır. Araştırmaya katılan ve Kürt kimliği ile kendisini kimliklendiren 17 denekten 10’u harekâtı onayladığını ifade ederken 7 denek onaylamadığını ifade etmiştir. Onaylamayan 7 denek % 1,8 oranını temsil etmektedir.
Harekâtın Neden Yapıldığı Algısı:
Afrine yapılan askeri harekat başlamadan önce hükümet tarafından askeri harekatın teorik ve pratik güvenlik tehdidi nedeni ile yapılmak zorunda kalındığına dair geniş bir bilgilendirme kampanyası yapılmıştır. Araştırmada elde edilen sonuçlar hükümet tarafından açıklanan güvenlik tehdidi gerekçesine üniversite öğrencilerinin katıldığını göstermektedir.
Türkiye’ye yönelik güvenlik tehdidinin ortadan kaldırılması için yapıldığı algısı toplumun geneli tarafından paylaşılmaktadır. Suriye’den göç eden yaklaşık 4 milyona yakın mültecinin ülkelerine geri dönmesi güvenlik sorunundan daha önemsiz bulunmaktadır. Harekâtın amacının diğer nedenler olduğunu belirten 13,8 oranındaki denekler özellikle politik nedenleri öne çıkararak hükümetin Suriye’ye asker sevketmesinin dış politika hatalarını örtmeyi amaçladığını ifade etmişlerdir.
Harekata Desteğin Şiddeti:
Harekata ilişkin destek ve karşı oluşun şiddetini ölçmek için aktif ve pasif destek ölçütleri kullanılmıştır. Parasal destek vermek en zayıf destek, fiilen savaşa iştirak etmeye gönüllü olmak en şiddetli destek olarak kabul edilmiştir. Karşı oluşta da pasif ve aktif karşı oluş olarak iki ayrı kategori elde edilmiştir.
Yukarıda belirtildiği üzere deneklerin 66,8’i harekat yapılmasını onaylamaktadır. Bu onayın şiddetini ölçmek üzere sorulan aktif ve pasif destek seçeneklerine işaretlenmesi onayın çok farkında olunarak verildiği yorumunu doğrulamaktadır. Mali destek, destekleyici toplantılara ve gösterilere katılmak ve gönüllü olmak toplam 65,8 oranındadır. Aradaki bir puanlık fark harekâtı olumlu bulmakla birlikte bu harekât ile kendini özdeşleştirmeyenlerin oranıdır. Kararsızların büyük bir kısmı da bu savaşla kendisini birlikte düşünmeyenlerin oranını ifade etmektedir. Yine bu harekâtı onaylamayanlar da bu bölümde “bu savaşın benim savaşım olmadığını düşünüyorum” şıkkını işaret ettikleri gözlenmiştir.
Harekat Açıklanan Amaçlarına Eriştikten Sonra Ne Yapılmalıdır:
Harekâtın algılanması ve deseklenmesi ile ilgili olarak üzerinde en çok durulması gereken sonuç bu kısımda elde edilen sonuçlardır. Harekatı onaylayan denek oranı 66,8 ve destekleyenlerin oranı 65,8 iken deneklerin 53,8’i yukarıda belirlenen (güvenlik tehditinin ortadan kaldırılması) amaçlara erişildikten sonra Suriye’de asker bulundurulmasını gereksiz görmektedir. Bu sonuç; geçmişte yaşanan tarihi travmalar da dahil olmak üzere Suriye’de kalıcı olmaya neden bu kadar karşı olunduğunun detaylı bir araştırmasını gerekli kılmaktadır. Yine de, bu sorudaki cevaplar arasında yer alan Suriye’de kalıcı olmak ve alınan toprakların ilhak edilmesine ilişkin tutum sahibi olma ornanının da 41,5 gibi yüksek bir değerde olduğu da gözden kaçırılmamalıdır.
Sonuç
Başlangıcından 17 Martta bitirildiği tarihe kadar 57 gün sürmüş olan Suriye/Afrin harekatı içerdiği bir kısım sembollerin yanında, hükümet tarafından açıklanan Türkiye dışından yöneltilen terörün sona erdirilmesi amaçlarına ulaşılması açısından başarılı bir askeri adım olarak nitelendirilebilir. Türkiye, uluslararası topluma da Suriye’de kendi rızası dışında atılan adımlara razı olmayacağını ve askeri seçenekler de dahil her türlü yolla kendine tehdit olabilecek bütün gelişmeleri önleyeceğini göstermiş ve Suriye’nin yeniden oluşturulması noktasında belirleyici olmak istediğini ifade etmiştir. Bu çalışma ile Suriye’ye yönelik askeri harekatın toplum nezdinde sahip olduğu desteğin Üniversite düzleminde de var olduğu hipotezinin test edilmesi amaçlanmış ve elde edilen sonuçlardan Üniversite öğrencilerinin bu harekâtı desteklediği sonucu elde edilerek hipotez doğrulanmıştır. Bunun yanında yukarıda sosyalist/bireyselci ikileminde görüldüğü üzere kimi tutumların birbirleri ile çeliştiği de gözlenmiştir.
------------------------
Dr. ALBRIGHT Madeleine, Tanrı ve Güçlü Amerika, Tanrı ve Dünya İlişkileri Üzerine Düşünceler. Tercüme: Sevda Kubilay, Truva Yayınları İstanbul, 2007
Dr. RICE Condeleeza, Transforming of Middle East, The Washington Post August 7,2003
Türkiye’de Kutuplaşmanın Boyutları, İstanbul Bilgi Üniversitesi Araştırması 5 Şubat 2018
ESMER, Yılmaz Değişimin Kültürel Sınırları Türkiye Değerler Atlası, Bahçeşehir Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2012
İmsak | 05:35 | ||
Güneş | 06:59 | ||
Öğle | 12:57 | ||
İkindi | 16:10 | ||
Akşam | 18:45 | ||
Yatsı | 20:04 |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Galatasaray | 8 | 22 |
2. Samsunspor | 8 | 18 |
3. Beşiktaş | 7 | 17 |
4. Fenerbahçe | 7 | 16 |
5. Başakşehir | 7 | 14 |
6. Göztepe | 7 | 12 |
7. Eyüpspor | 8 | 12 |
8. Konyaspor | 8 | 11 |
9. Bodrumspor | 8 | 10 |
10. Trabzonspor | 7 | 9 |
11. Alanyaspor | 8 | 9 |
12. Kasımpasa | 8 | 8 |
13. Sivasspor | 8 | 8 |
14. Antalyaspor | 8 | 8 |
15. Rizespor | 8 | 7 |
16. Gaziantep FK | 7 | 5 |
17. Kayserispor | 7 | 4 |
18. Hatayspor | 7 | 3 |
19. A.Demirspor | 8 | 1 |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Kocaelispor | 8 | 16 |
2. Karagümrük | 8 | 15 |
3. Erzurumspor | 8 | 15 |
4. Manisa FK | 8 | 14 |
5. Ümraniye | 8 | 14 |
6. İstanbulspor | 8 | 13 |
7. Keçiörengücü | 8 | 13 |
8. Esenler Erokspor | 8 | 12 |
9. Bandırmaspor | 8 | 12 |
10. Amed Sportif | 8 | 12 |
11. Igdir FK | 8 | 11 |
12. Gençlerbirliği | 8 | 11 |
13. Ahlatçı Çorum FK | 8 | 10 |
14. Ankaragücü | 8 | 10 |
15. Pendikspor | 8 | 10 |
16. Şanlıurfaspor | 8 | 10 |
17. Boluspor | 8 | 9 |
18. Sakaryaspor | 8 | 7 |
19. Adanaspor | 8 | 6 |
20. Yeni Malatyaspor | 8 | 0 |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Liverpool | 7 | 18 |
2. M.City | 7 | 17 |
3. Arsenal | 7 | 17 |
4. Chelsea | 7 | 14 |
5. Aston Villa | 7 | 14 |
6. Brighton | 7 | 12 |
7. Newcastle | 7 | 12 |
8. Fulham | 7 | 11 |
9. Tottenham | 7 | 10 |
10. Nottingham Forest | 7 | 10 |
11. Brentford | 7 | 10 |
12. West Ham United | 7 | 8 |
13. Bournemouth | 7 | 8 |
14. M. United | 7 | 8 |
15. Leicester City | 7 | 6 |
16. Everton | 7 | 5 |
17. Ipswich Town | 7 | 4 |
18. Crystal Palace | 7 | 3 |
19. Southampton | 7 | 1 |
20. Wolves | 7 | 1 |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Barcelona | 9 | 24 |
2. Real Madrid | 9 | 21 |
3. Atletico Madrid | 9 | 19 |
4. Villarreal | 9 | 17 |
5. Osasuna | 9 | 15 |
6. Athletic Bilbao | 9 | 14 |
7. Mallorca | 9 | 14 |
8. Rayo Vallecano | 9 | 13 |
9. Celta Vigo | 9 | 13 |
10. Real Betis | 9 | 12 |
11. Girona | 9 | 12 |
12. Sevilla | 9 | 12 |
13. Deportivo Alaves | 9 | 10 |
14. Espanyol | 9 | 10 |
15. Getafe | 9 | 8 |
16. Real Sociedad | 9 | 8 |
17. Leganes | 9 | 8 |
18. Valencia | 9 | 6 |
19. Real Valladolid | 9 | 5 |
20. Las Palmas | 9 | 3 |