Şeyh Halid-i Cezeri ve Basret Dergahı
Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde bulunan Nehri (Bağlar), Norşin (Güroymak,) Ohin (Koyunlu) ve Arvas (Doğanyayla) gibi irfan merkezleri, Anadolu Nakşibendiliği açısından büyük öneme haizdir.
Bu irfan merkezlerinin hâlen devam eden etkisi açısından en önemlilerinden biri olmakla birlikte en az bilinenlerinden biri Şeyh Hâlid-i Cezerî tarafından kurulan Basret Dergâhı’dır.
Şeyh Hâlid-i Cezerî (ö. 1839), Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî’nin son halifelerinden biridir. Cizre’nin köklü ailelerinden birine mensup olan Hâlid-i Cezerî, medrese tahsilini memleketi olan Cizre’deki Kırmızı Medrese (Medreseya Sor)’de tamamladıktan sonra Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî’nin yanında mânevî eğitimine başlamıştır. Seyr u sülûkunu tamamladıktan sonra “Cizre halkı irşâd olmadan Cizre’den ayrılma”[1] emriyle hilâfet verilerek merkezi Cizre olan Botan bölgesinin irşâdı için görevlendirilmiştir. Şeyh Hâlid-i Cezerî, Cizre’de başlattığı irşâd hizmetlerinin tamamlandığına kanaat getirdiğinde, Gabar Dağı’nın batısındaki Basret (İnceler) köyüne yerleşerek, orada mescid, medrese ve dergâh kurmuş ve böylece tedris ve irşâd hizmetlerini birlikte yürütmeye başlamıştır.
Sıbğatullah-i Arvâsî, Şeyh Hâmid-i Mardinî, Şeyh Sâlih-i Sıpkî gibi Doğu ve Güneydoğu Anadolu ilim ve irfanında iz bırakmış olan birçok âlim ve ârifin yetiştiği bu mâneviyat ocağı, zamanla daha fazla tanınmış ve bu dergâhta görev yapan mürşidler “Basret Şeyhleri” diye meşhur olmuştur. Bu dergâhtan yetişen halifelerle Basret Dergâhı, Şırnak, Siirt, Mardin, Diyarbakır, Bitlis, Batman, Gaziantep ve Irak’ta Nakşbendîliğin Hâlidiyye kolunun özelliklerini taşıyarak hâlen varlığını sürdürmektedir. Basret Dergâhı hakkında henüz ciddi hiçbir çalışma yapılmamıştır. Bölgeyle ilgili çalışmalar yapan Martin van Bruinessen konuya alaka göstermiş, Basret dergâhına bağlı bazı dergâhlarda zikirlere katılmış[2] ve Nakşbendîliğin yayıldığı alanları gösterdiği haritada Tavila, Barzan, Nehri, Hınıs, Norşin ile birlikte en önemli merkezlerden biri olarak Basret’e de dikkat çekmiştir.[3]
Şeyh Hâlid-i Cezerî (ö. 1839) Hayatı
Şeyh Hâlid-i Cezerî, Hz. Ömer devrinde fethedilmiş olması ve içinden geçen Dicle nehrinin şehri bir ada şekline getirmesi nedeniyle[4] Cezîretü ibn Ömer olarak tanınan Cizre ilçesinde doğmuştur. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Cizre’nin köklü ailelerinden biri olan Hacı Zuraf ailesinden olan Şeyh Hâlid-i Cezerî, Hacı Zuraf’ın amcasıdır. Bugün Cizre’de Özkan, Oktaykaan ve Emek soyadını taşıyanlar bu ailenin mensuplarıdır.
Şeyh Hâlid-i Cezerî, ilim tahsiline memleketi olan Cizre’de başladı. O dönemlerde Botan bölgesinin en meşhur medresesi olan Cizre’deki Kırmızı Medrese’de birçok büyük âlimden ders aldı.
Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî, Irak’tan Şam’a geçerken, tarih boyunca bir ilim ve irfan merkezi olan Cizre’ye[5] uğrayarak Nakşbendî tarîkatını anlatmak ve halkı irşâd etmek ister. Cizre’de halkın büyük teveccühü ile karşılanır. Kendisini misafir ve ziyaret eden ilim ehli arasından “Molla Hâlid” olarak tanınan Hâlid-i Cezerî’nin ilmini ve hâlini beğenir ve onu Şam’a davet eder. Bunun üzerine Hâlid-i Cezerî, Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî ile birlikte Şam’a gider ve orada seyr u sülûka girer.[6] Bu sürenin ne kadar olduğu konusunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Hâlid-i Cezerî, şeyhinin yanında büyük bir mahviyet ve tevâzu ile hizmete devam etmiş, onun teveccühüne nâil olmuş[7] ve eğitimini tamamladıktan sonra kendisine tasavvufî icâzet verilerek Cizre, Mardin, Diyarbakır ile Botan bölgesinde bulunan dağlardaki köylerin[8] irşâdı ile görevlendirilmiştir.[9]
Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî’nin önde gelen halifelerinden biri olan Şeyh Hâlid-i Cezerî,[10] şeyhi tarafından özellikle Cizre halkının irşâdı için görevlendirilmiş ve bu vazife tamamlanmadan şehri terk etmemesi istenmiştir. Bu emir üzerine, ilk yıllarda onun faaliyetlerine karşı çıkanlar olmuşsa da[11] o bir yandan müderrislik vazifesi, bir yandan da yoğun bir irşâd hizmeti yürütmüştür. Bu vazifenin Cizre’de ne kadar süre ile devam ettiği tam olarak bilinmemekle birlikte kaynaklarda geçen ve halen Cizre’de ilimle uğraşan hemen herkesin sözlü olarak naklettiği bir olay, Hâlid-i Cezerî tarafından Cizre’deki irşâd hizmetlerinin tamamlandığına bir işâret olarak kabul edilir. Buna göre, şehri çevreleyen Dicle nehrinin iki yakası arasında bir köprü bulunmadığından geçişler ve her türlü taşımacılık “Kelek” adı verilen tahta sallarla gerçekleştirilmektedir. Bir zaman bu tahta sallardan biri üzerinde yolcularca unutulan bir çanta uzun süre orada kalır. Nihayet, çantanın sahibi olmadığına inanılan bir kişi tarafından alınması üzerine şehir halkı bu olaya büyük tepki göstererek çantayı alan kişiyi şehirden çıkarırlar.[12] İşte bu olay üzerine Şeyh Hâlid-i Cezerî, şeyhi Hâlid-i Bağdâdî tarafından verilen Cizre’nin irşâdı vazifesinin tamamladığına kanaat getirir ve kuzeyde bir yere yerleşme arzusu duyar. Bunun üzerine Gabar Dağı’nın batısında bulunan Demirboğaz (Kerhver)[13] köyüne yerleşir. Ancak bir süre sonra Kerhver köyünün doğusunda ve Gabar Dağının zirvesine daha yakın Basret köyüne geçer.
Basret Köyü, içinden geçen bir çay ile batıda Hacıaliye, doğuda ise Derşev aşiretlerinin sınırlarının ortasındadır. O tarihte sıklaşan ve şiddetlenen iki aşiret arasındaki sınır tartışmaları nedeniyle, her iki aşiretin ileri gelenleri bir araya gelerek Kerhver köyünde ikamet eden Şeyh Hâlid-i Cezerî’yi hakem tayin ederler. Ancak yapılan anlaşmaya sadakat konusunda sorunlar devam edince, iki aşiretin arasındaki bu köyün kullanımını Şeyh Hâlid-i Cezerî’ye vermek ve onun ilim ve irfanından istifade etmek konusunda anlaşırlar. Şeyh Hâlid-i Cezerî, kendisine yapılan bu teklifi kabul ederek Eski Basret olarak bilinen yerleşim alanında büyük bir mescid ve buna bağlı bir medrese ve bir dergâh kurarak tedris ve irşad hizmetlerine başlar.[14]
Şeyh Hâlid-i Cezerî’nin tedris ve irşâd hizmetleri arttıkça Hacıaliye ve özellikle Basret köyünün doğusunda ve Gabar Dağı’nın zirvesinde bulunan Derşev Köyü[15] ve Derşev aşireti mensuplarından çok sayıda kişi ona intisap ederler. Medrese ve dergâhta eğitim alan Derşevî ailesine mensup Şeyh Muhammed Nûri ed-Derşevî ve Şeyh Abdulhakîm ed-Derşevî gibi birçok âlim ve ârif yetişir.
Basret Dergâhı kısa sürede bölgede adından çok zikredilen bir irfan merkezi hâline gelir. Bölgenin tanınmış âlimlerinden biri olan Molla Halil-i Siirdî, Şeyh Hâlid-i Cezerî’yi Basret köyünde sık sık ziyaret eder, onun sohbetlerine katılır ve ondan hilâfet alır.[16]
Doğu ve Güneydoğuda irşâd hizmeti yürüten hemen bütün tarîkat şeyhlerinin ortak yönlerinden bir tanesi, her yıl ortalama üç ay kadar kendi çevrelerinde ve halifelerinin bulundukları bölgelerde belli sayıdaki talebesiyle birlikte irşâda çıkmalarıdır. Şeyh Hâlid-i Cezerî de bu çerçevede irşâd faaliyetleri yürütmüştür. Bir seferinde Diyarbakır’a doğru giderken yolları bugün Batman iline bağlı Gercüş ilçesinden geçer. Dönemin Gercüş ağası, kendi adamlarıyla birlikte Şeyh Hâlid-i Cezerî’nin yolunda durur ve ısrarla evinde misafir olmalarını, talebelerine ikramda bulunmak istediğini bildirir. Israr üzerine Şeyh ve yanındakiler o akşam Gercüş ağasının misafiri olurlar. Ertesi gün yola çıkarlar ve yol üzerindeki Hisar köyüne vardıklarında yine aynı şekilde davet alırlar ve misafir olurlar. Bir sonraki gün Diyarbakır’a yaklaşırken Kasrı köyünün ağası, şeyhin diğer ağalara misafir olduğunu haber alır ve kendisi de misafir etmek ister. Kafile köyün içerisinden geçerken konağın balkonundan şeyhi davet eder. Şeyh kabul etmeyince ağa bozulur ve “Neden onlara misafir oldun da bize misafir olmadın, bizim neyimiz eksik?” diye sorar. Şeyh de eksiği olmadığını söyler ve “Aksine, kibriniz onlarınkinden daha fazla, nezaketen bir adamınızı bile gönderip davet etmediniz” şeklinde cevap verir.[17]
Şeyh Hâlid-i Cezerî, kurduğu medrese ve dergâh ile tedris ve irşâd merkezi hâline getirdiği Basret köyünde 1839 tarihinde vefât etmiştir.[18] Kabrinin üzerine Mardinli ustalar tarafından kubbeli bir türbe yapılmıştır. Vefâtından sonra türbesi bölge halkının en önemli ziyaret mekânlarından biri hâline gelmiştir.
Hâlid-i Cezerî’nin erkek çocuğu olmamış,[19] üç kızını üç halifesi veya ailesinden birileri ile evlendirmiştir. Kendisinden sonra Basret Dergâhı’nın postnişîni olan Şeyh Sâlih-i Sıpkî ile Mardin bölgesindeki halifesi Şeyh Hâmid-i Mardînî’nin oğlu damadı olmuştur.[20]
Doç. Dr. İbrahim BAZ
Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
-------------------------------
[1] Muhammed Baki Seydâ el-Cezerî, “Nakşî Hâlidî Seydâî Postnişînler”, trc. İbrahim Öztürk, İnegöl 2008 (Şeyh Abdussamed el-Farkınî, el-Mecmau’l-muannedü’l-kamerî fî tercemeti Şeyh Muhammed Saîd Seydâ el-Cezerî- Mektûbât isimli eserin giriş bölümü).
[2] Martin van Bruinessen, Basret Dergâhı’nın Suriye’deki kolu olan Hilvâ köyündeki Şeyh İbrahim Hakkı Basretî’nin oğlu Şeyh Ulvan tarafından yürütülen zikre katıldığını kaydetmektedir. Bk. Martin van Bruinessen, Ağa, Şeyh, Devlet, trc. Banu Yalkut, İstanbul: İletişim Yay., 2010, s. 360.
[3] Martin van Bruinessen, age, s. 335.
[4] Dicle nehrinin yatağının değişmesi nedeniyle Cizre bugün bir ada görünümünde değildir.
[5] Mezopotamya bölgesinin ilim ve irfan merkezi bağlamında Bağdat’tan sonra en önemli yerleşim merkezlerinden biri kuşkusuz Cizre’dir. Hz. Ömer döneminde fethedilen Cizre’de, Nizamülmülk tarafından kurulan medreselerin devamı sayılabilecek çok sayıda medrese İslâmî ilimlerin hemen hepsinde eserler kaleme alan çok sayıda âlim ve sûfî yetişmiştir. Bunlardan bazıları şu şekildedir: Tecvit ilmininde otoritelerinden biri kabul edilen Muhammed el-Cezerî, el-Kâmil fi’t-Târîh müellifi ibnu’l-Esir el-Cezerî, Ebu’lİzz el-Cezerî, büyük sûfî ve şâir Molla Ahmed Cezerî, Şeyh Ömer-i Zengânî (ö. 1890), Şeyh Abdulhakîm-i Derşevi, Şeyh M uhammed Said Seydâ el-Cezerî (ö. 1968), Şeyh Muhammed Nurullah Seydâ el-Cezerî (ö. 1985), Molla Mahmud Bilge (ö. 1974), Seyyid Ali Fındıkî (ö. 1968).
[6] Muhammed Şefik Zibârî, el-Ahvâlu’d-dürriyye ve’l-ahbâru’l-miskiyye fi’s-silsileti’z-Zibârîyye, Musul 1935, s. 25.
[7] Özellikle Güneydoğuda birçok şeyhin başlarına örttükleri Taylasan adı verilen örtünün, Hâlid-i Cezerî’nin simasının güzelliği nedeniyle Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî tarafından halifesinin başına örtmesini tavsiye etmesiyle başladığı kabul edilmektedir. Hâlid-i Cezerî’ye Cizre ve çevresinde Şeyh Hâlid el-Cezerî, Sahibu’l-Vechu’l-Kamerî denilmiştir.
[8] Bazı kaynaklarda, (Bk. Abdurrahman Memiş, Hâlid-i Bağdâdî ve Anadoluda Hâlidîlik, İstanbul: Kitabevi Yay., 2000, s. 133) Mardin’e döndüğü ve irşâd hizmetlerini yürüttüğü kaydedilmektedir. Bunun nedeni, o dönemlerde Cizre’nin Mardin iline, Şırnak’ın ise Siirt iline bağlı olmasıdır.
[9] Muhammed Baki Seydâ el-Cezerî, “Nakşî Hâlidî Seydâî Postnişînler”, trc. İbrahim Öztürk, İnegöl 2008, s. 7-8 (Şeyh Abdussamed el-Farkınî, el-Mecmau’l-muannedü’l-kamerî fî tercemeti Şeyh Muhammed Saîd Seydâ el-Cezerî- Mektûbât isimli eserin giriş bölümü); Heyet, Evliyalar Ansiklopedisi, İstanbul: Türkiye Gazetesi Yay., 1993, XI, 252-253.
10] Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî, Şemsu’s-Şümûs (Risale-i Hâlidiyye ve Mecd-i Tâlidile birlikte), trc. Yakup Çiçek, İstanbul: Sey-Taç Yay., 2004, s. 399; Abdurrahman Memiş, Hâlid-i Bağdâdî ve Anadoluda Hâlidîlik, İstanbul: Kitabevi Yay., 2000, s. 128; Muhammed Sadık Hamidi, “Mardinli Şeyh Hamid ve oğlu şeyh Abdurrahman Zihni Efendi”, Makalelerle Mardin IV-Önemli Simalar ve Dini Topluluklar, haz. İbrahim Özcoşar, İstanbul: Mardin Tarihi İhtisas Kütüphanesi Yay., 2007, s. 40. Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî, Şeyh Ebu’l-Hayr’a bir mektup yazarak halifesi Şeyh Hâlid-i Cezerî’nin yanında hatme-i hâcegânâ girmesine izin verdiğini beyan etmiştir. Bk. Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî, Mektûbât-ı Mevlânâ Hâlid, trc. Dilaver Selvi - Kemal Yıldız, İstanbul: Sey-Tac Yay., 2008, s. 277; Abdulcebbar Kavak, Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî ve Hâlidî Tasavvuf Geleneğinin Tarihi Gelişim Süreci, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), AÜSBE, 2013, s. 117, 119.
[11] 1935 yılında kaleme alınan el-Ahvâlu’d-dürriyye ve’l-ahbâru’l-miskiyye fi’s-silsileti’z-Zibârîyye isimli eserde onun kendi memleketinde zulüm gören Hz. Peygamber (s.a.) gibi davrandığını ve nihayet irşâd hizmetlerini tamamladığına kanaat getirdiği anda Basret köyüne hicret ettiği, bu yönüyle Şeyh Hâlid-i Cezerî’nin Hz. Peygamberin kademi üzere bir veli olduğu yazılmıştır. Bk. Muhammed Şefik Zibârî, age, s. 26.
[12] Muhammed Baki Seydâ, “Nakşî Hâlidî Seydâî Postnişînler”, s. 5. Ayrıca 26 Mart 2010 tarihinde Gaziantep’te yaşayan 1922 doğumlu Cizre’li Şeyh Ahmet Munis ed-Derşevî’yi ziyaretmizde yaptığımız mülâkatta, bu olayı nakletmiştir.
[13] Demirboğaz Köyü, Şırnak ili Güçlükonak ilçesine bağlıdır. İlçeye Uzaklığı 36 km’dir.
[14] Muhammed Şefik Zibârî, el-Ahvâlu’d-dürriyye ve’l-ahbâru’l-miskiyye fi’s-silsileti’z-Zibârîyye, Musul 1935, s. 25; Muhammed Baki Seydâ, “Nakşî Hâlidî Seydâî Postnişînler”, s. 5.
[15] Derşev Köyü’nün şimdiki ismi Alkemer olarak değişmiş olup, 1983 sonrası bölgede yaşanan olaylar nedeniyle köy boşaltılmış ve hâlen iskâna kapalıdır. Köyün 1990 seçimlerindeki nüfusu 1273’dür.
[16] Muhammed Şefik Zibârî, el-Ahvâlu’d-dürriyye ve’l-ahbâru’l-miskiyye fi’s-silsileti’z-Zibârîyye, s. 18, 29.
[17] Muhammed Baki Seydâ, “Nakşî Hâlidî Seydâî Postnişînler”, s. 8.
[18] Abdurrahman Memiş, Hâlid-i Bağdâdî ve Anadoluda Hâlidîlik, s. 133; Abdulkadir Bingöl, Kulilken Baxe Botan, İstanbul: Enstituya Kurdi ya Amede, 2008, s. 179-180.
[19] Muhammed Şefik Zibârî, el-Ahvâlu’d-dürriyye ve’l-ahbâru’l-miskiyye fi’s-silsileti’z-Zibârîyye, s. 29.
[20] Muhammed Baki Seydâ el-Cezerî, “Nakşî Hâlidî Seydâî Postnişînler”, s. 6.
İmsak | 06:40 | ||
Güneş | 08:12 | ||
Öğle | 13:02 | ||
İkindi | 15:22 | ||
Akşam | 17:43 | ||
Yatsı | 19:09 |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Galatasaray | 14 | 38 |
2. Fenerbahçe | 14 | 32 |
3. Samsunspor | 15 | 29 |
4. Eyüpspor | 15 | 26 |
5. Beşiktaş | 14 | 25 |
6. Göztepe | 14 | 24 |
7. Başakşehir | 14 | 22 |
8. Konyaspor | 15 | 19 |
9. Rizespor | 14 | 19 |
10. Gaziantep FK | 14 | 18 |
11. Sivasspor | 15 | 18 |
12. Antalyaspor | 14 | 18 |
13. Trabzonspor | 14 | 16 |
14. Kasımpasa | 14 | 16 |
15. Kayserispor | 14 | 15 |
16. Alanyaspor | 14 | 14 |
17. Bodrumspor | 14 | 11 |
18. Hatayspor | 14 | 8 |
19. A.Demirspor | 14 | 2 |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Kocaelispor | 15 | 32 |
2. Bandırmaspor | 15 | 31 |
3. Erzurumspor | 15 | 28 |
4. Karagümrük | 15 | 27 |
5. Keçiörengücü | 15 | 24 |
6. Ankaragücü | 15 | 23 |
7. Ahlatçı Çorum FK | 15 | 23 |
8. Ümraniye | 15 | 22 |
9. Igdir FK | 15 | 22 |
10. Pendikspor | 15 | 22 |
11. Gençlerbirliği | 15 | 22 |
12. Boluspor | 15 | 21 |
13. Amed Sportif | 15 | 21 |
14. İstanbulspor | 15 | 20 |
15. Esenler Erokspor | 15 | 18 |
16. Şanlıurfaspor | 15 | 18 |
17. Manisa FK | 15 | 17 |
18. Sakaryaspor | 15 | 17 |
19. Adanaspor | 15 | 8 |
20. Yeni Malatyaspor | 15 | -3 |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Liverpool | 14 | 35 |
2. Chelsea | 15 | 31 |
3. Arsenal | 15 | 29 |
4. M.City | 15 | 27 |
5. Nottingham Forest | 15 | 25 |
6. Aston Villa | 15 | 25 |
7. Brighton | 15 | 24 |
8. Bournemouth | 15 | 24 |
9. Brentford | 15 | 23 |
10. Fulham | 15 | 23 |
11. Tottenham | 15 | 20 |
12. Newcastle | 15 | 20 |
13. M. United | 15 | 19 |
14. West Ham United | 15 | 18 |
15. Everton | 14 | 14 |
16. Leicester City | 15 | 14 |
17. Crystal Palace | 15 | 13 |
18. Ipswich Town | 15 | 9 |
19. Wolves | 15 | 9 |
20. Southampton | 15 | 5 |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Barcelona | 17 | 38 |
2. Real Madrid | 16 | 36 |
3. Atletico Madrid | 16 | 35 |
4. Athletic Bilbao | 17 | 32 |
5. Villarreal | 15 | 26 |
6. Real Sociedad | 16 | 24 |
7. Osasuna | 16 | 24 |
8. Mallorca | 17 | 24 |
9. Girona | 16 | 22 |
10. Celta Vigo | 16 | 21 |
11. Real Betis | 16 | 21 |
12. Rayo Vallecano | 15 | 19 |
13. Sevilla | 16 | 19 |
14. Las Palmas | 16 | 18 |
15. Getafe | 16 | 16 |
16. Deportivo Alaves | 16 | 15 |
17. Leganes | 16 | 15 |
18. Espanyol | 15 | 13 |
19. Valencia | 14 | 10 |
20. Real Valladolid | 16 | 9 |
1-Şeyh Halid’i Cezeri 3 kız babasıdır. Büyük kızı ilimde Salih-i Sıbki de 2. kızı Muhammed Mardini de 3. kızı da Şeyh İbrahim ile evlidir.
2- Şeyh Halid’i Cezeri hazretleri Bağdat’ta sülüke girmiştir, Şam’da girmemiştir.
3- Mevlana Halid-i Bağdadi hazretleri Bağdattan Şam’a hicret ettiğinde halifesi Şeyh Halid-i Cezeriyi ziyaret edip bir müddet burada kalmıştır. Birlikte gitmemişlerdir. Bu vesile ile Mevlana Halid-i Bağdadi Hazretleri 1.400 halifesi içerisinde ziyaret ettiği tek halifesi Şeyh Halid-i Cezeri Hazretleri olmuştur.
4- Molla Halid Siirdî hazretleri, üstadı Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri vefat ettikten sonra sohbet dinleyecek alim bulamayınca Şeyh Halid-i Cezerinin sohbetlerini dinlemek için yanına talebesi olan Şeyh Hasan-ı Nurani yi de alarak Basret köyüne gidip sohbetinde bulunmuştur. Molla Halid Siirdî, Şeyh Halid-i Cezeri’den icazet almamıştır, halifesi değildir. Çünkü Molla Halid Siirdî hazretleri, İbrahim Hakkı Hazretlerinin halifesidir.
5-Molla Halid Siirdî hazretlerinin yanında gelen Şeyh Hasan-ı Nurani, Molla Halid-i Siirdi’den ilmini aldıktan sonra Şeyh Halid-i Cezerinin yanına gelerek tarikata girerek amel etmeye başlamıştır.
6- Şeyh Seyyid Sıbğatullah-i Arvasi Hazretleri, Şeyh Halid-i Cezeri Hazretlerinin yanında zahiri ve batini ilimleri tamamladıktan sonra amcası Seyyid Taha Hazretlerinin yanına göndererek Seyyid Taha’dan icazet almasını söylemiştir. Şeyh Halid-i Cezeri hazretleri sülüke koymamış, icazet ve halifelik vermemiştir.
7- Şeyh Salihi-i Sıbki Hazretleri ile Seyyid Taha Hazretleri Şeyh Resul-i Sıbki hazretlerinin ilim talebisidir, ancak Seyyid Taha Hazretleri icazetini Mevlana Halidi Bağdadi hazretlerinden, Şeyh Salihi Sıbki Hazretleri de Şeyh Halidi Cezeri hazretlerinden icazet almışlardır.
8- Şeyh Halid-i Cezerinin halifelerinden olan damadı Şeyh Salih-i Sıbki Hazretleri, talebelerinden hilafete hak kazanan aynı zamanda Şeyh Halid-i Cezeri’nin damadı da olan Şeyh İbrahim, Şeyh Hasan-i Nurani ve Şeyh Hamid-i Mardini’ye der ki; “Siz hilafete hak kazandınız ancak edeben gidin üstadım olan Şeyh Halid-i Cezeri’den hilafeti alınız!” demiştir ve bu üç zat da gelip Şeyh Halid-i Cezeri’den hilafet almışlardır.