Haberin Kapısı
2016-02-20 13:25:35

Tarikat-ı Aliye’de Adabı Güzide -1

Ferhat Fidan

20 Şubat 2016, 13:25

Bilindiği gibi Allah'a cc kavuşma yolları çoktur.Tarikat da bu yollar arasında büyük önem taşır.Tarikat çeşitlerinden olan ve büyük zatlar tarafından da dile getirildiği üzere Sünneti Seniye uymak fazileti ile en çok ön plana çıkan tarikat Nakşibendi Tarikatıdır.Nakşibendi Tarikatında kamil bir mürşide bağlanıp onun terbiyesi altına giren müridin birçok faydalara ve hakiki muradına kavuşması için riayet etmesi gereken edebler söz konusudur.Bu Tarikatı Aliyyedeki riayet edilmesi gerekli edebleri konu olan çokça eserler yazılmıştır.Bunların içinde öz ve kısa olarak yazılmış olup okuyup anlamaya çalışıldıktan sonra riayet edildiğinde müthiş istifadelere vesile olacak olan eser Nakşibendi Meşayıhı Gavse Sakaleyn  Hz Mevlana Şeyh Halidi Zülcenahayn'nin k.s eseri Risalei Halidiyye'dir.Bu eserden alıntılar yaparak 5 ana ilke ve birkaç yardımcı ilke ile kamil mürşidden tam istifade etmenin yollarını inşallah yazarak anlamayı ve riayet etmeyi Rabbimizden niyaz ederiz.Burada geçen meselelerde aklın kavrayamadığı konularıda olduğu gibi kabul edip itikad etmelidir.Umulur ki Allah cc tarikatla iç içe oldukça anlaşılmayan konulardaki hikmetleri de bizlere açar.
 

1-)Mürid inanarak demelidir ki benim mürşidim tektir!


''Avârif isimli kitabın mütercimi: Şeyhini tek bilmek (benzeri olmadığına inanmak) vaciptir.Tek bilmemekle bir şey hasıl olmaz (ortaya çıkmaz) demiştir.
Ve gizli olmaya ki şeyhini tek ve benzersiz bilmek bir şeyi istediği gibi yapabilen şeyhler hakkında lazım olup şeyhlik taslayanlar hakkında lazım değildir.Nitekim şartlardan habersiz olan câhillere bağlanan ve onlarla arkadaşlık eden tevehhüm içinde bulunur.
Mürid şeyhinden zikrinin (dersinin) değiştirilmesini ve rüyâsını tabir etmesini istememelidir.Tarikat hallerinden de anladığı, idrak ettiği şeyi yahut kendisi için güzel olan rüyâyı şeyhinden gizlememeli ve kalbiyle şeyhine yakardığı halde şeyhin huzurunda kendisini aşağı etmelidir.Şeyhi kendisinin karşısında durmasını çirkin göreceği vakit şeyhin yanına gitmemelidir.''(1)

2-)Sadık mürid bilmelidir ki kendisinin Allah'a cc kavuşması mürşidinin kendisini sevip razı olmasında, felaketinin ise mürşidinin kendisinden nefret etmesindedir!

''Müridin ihlası öyle olmalı ki mürşidini, Resûlullah’ın (s.a.v.) vekili ve âlemde Allah’ın halifesi olduğunu bilip, mürşidinin kendisini red etmesini Allah ve Resulünün reddetmesi, kabul etmesini de aynı şekilde Allah ve Resulünün kabul etmesi olduğuna inanmalıdır.
Ve yukarıda geçtiği şekilde bir müridi şeyh reddederse şeyhinin şeyhi de kabul etmeyip tâ ki Resûlullah’a (s.a.v.) kadar silsiledeki şeyhlerden hiç birinin kabul etmeyeceğini bilmelidir. Mürşidde öyle bir ruhaniyet vardır ki; bütün hallerde müridinden ayrılmaz. Hatta, ihvanımızdan bazıları mürşidin ruhaniyetinin üzerlerinde hazır ve kendilerine baktığını gördükleri için uykuda bile ayak uzatmazlar.
Eğer bu mürid bu hali görmezse, görüyor gibi inansın. Çünkü bu inanç gereği edeplendiği için şeyhinin kendisine baktığını gören mürid ile feyzde eşittirler. Bilakis mürşidinin ruhaniyyeti, mürid can çekişirken ve kabir suali zamanında müridin yanında hazır olur ve münker ve nekir isimli meleklere cevap vermekte yardım edip teselli verir ve şeytan o müridden kaçar, uzaklaşır. Çünkü (daha önce) anlatıldığı gibi ruhaniyet için perde, madde, müddet yoktur. İhvanımızdan bazıları vefat etmiş olan ve Allah’a yaklaşmış müridin kabrine kalben baktıklarında keşif yoluyla mürşidin ruhaniyetini kabirde görüp, ona yardım ettiğini, teselli verdiğini ve ziyade korku ve heyacanını yatıştırdığını. görmüşlerdir.''(2)

Bu iki ana ilkeye ilave olarak şu yardımcı ilkeyi de ilave ederek bu yazımızı bitiriyoruz.Diğer yazılarımızda bu konuyu devam ettireceğiz inşallah.Allah cc bizlere bu edeblere tam riayet etmeyi fazlu keremi ile ihsan etsin ve mürşidimize karşı cümle edebsizliklerden, sui zanlardan vesair feyz yolunu kapatacak her türlü münkerattan bizleri korusun inşallah.

a-) Feyzin hasıl olması için kalbi hazırlamak!

''Feyzin hasıl olması için kalbi hazırlamaya gelince: Fikrini ve duygularını dünyadan, âhiretten ve bütün iç hallerinden bilakis vücudundan kesip Allah’tan başka bütün her şeyi unutmuş gibi olmalıdır.
Mürşidinin kalbinden feyzi ilahiyi isteyici, talep edici olduğu halde bakışını kalbinin derinliklerine atıp, çevirip, kalbini mürşidin kalbine bitişik ve feyzi kendine doğru çekiyor olduğunu düşünmelidir. Feyzi çekmesi ise şöyle olmalıdır: Zâtı Mukaddes Celle Şânühü’den bir an bile gafil olmayıp, (Mevla’yı unutmayıp, hatırından çıkarmayıp) son derece susuzluk (Allah aşkı), Mevla’yı taleb etme, isteme, yalvarma ve muhabbet (Allah sevgisi) ile bekleyici olmalıdır. Ve kalbi açıldığında (Kalbinin kapısını mürşidine açtığında) feyzi ilahinin denizler gibi kalbe doğru hareket ettiğine (aktığına) inanmalıdır. Her ne kadar (feyzin) kalbine aktığını anlamasa, hissetmese de öylece inanmalıdır.

Çünkü feyzin geldiğini anlamak feyzin gelmesi için şart değildir.
Bilakis şart olan feyzi istemek, talep etmek ve o an feyzin geldiğine kesin olarak inanmaktır. Hakk Celle ve Alâ 'Ben kulumun zannı indindeyim (zannı üzereyim)' buyurmuştur. (Yani Mevla’dan feyiz geldiğini zan ettiğinde, düşündüğünde feyiz gelir) Allah dilediğini doğru yola hidayet eder.

--------------------

KAYNAKÇA

(1,2,3) Mahmud Efendi HZLERİNİN Risalei Halidiyye Tercümesi

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.