Haberin Kapısı
2015-11-27 19:35:00

Tarikat-ı aliyyede adabı güzide

Ferhat Fidan

27 Kasım 2015, 19:35

Bilindiği gibi Allah'a cc kavuşma yolları çoktur. Tarikat da bu yollar arasında büyük önem taşır. Tarikat çeşitlerinden olan ve büyük zatlar tarafından da dile getirildiği üzere sünneti Saniye’ye uymak fazileti ile en çok ön plana çıkan tarikat Nakşibendi Tarikatıdır. Nakşibendi Tarikatında kâmil bir mürşide bağlanıp onun terbiyesi altına giren müridin birçok faydalara ve hakiki muradına kavuşması için riayet etmesi gereken edepler söz konusudur. Bu Tarikatı Aliye’deki riayet edilmesi gerekli edepleri konu olan çokça eserler yazılmıştır. Bunların içinde öz ve kısa olarak yazılmış olup okuyup anlamaya çalışıldıktan sonra riayet edildiğinde müthiş istifadelere vesile olacak olan eser Nakşibendi Meşayıhı Gavse Sakalaeyn Hz Mevlana Şeyh HaLidi Zülcenahayn'nin (k.s) eseri Risale-i Halidiyye'dir. Bu eserden alıntılar yaparak 5 ana ilke ve birkaç yardımcı ilke ile kamil mürşitten tam istifade etmenin yollarını inşallah yazarak anlamayı ve riayet etmeyi Rabbmizden niyaz ederiz.Burada geçen meselelerde aklın kavrayamadığı konuları  da olduğu gibi kabul edip itikat edilmelidir. Umulur ki Allah cc tarikatla içiçe oldukça anlaşılmayan konulardaki hikmetleri de bizlere açar.

1-Mürit inanarak demelidir ki benim mürşidim tektir!

''Avârif isimli kitabın mütercimi: Şeyhini tek bilmek (benzeri olmadığına inanmak) vaciptir. Tek bilmemekle bir şey hasıl olmaz (ortaya çıkmaz) demiştir.

Ve gizli olmaya ki şeyhini tek ve benzersiz bilmek bir şeyi istediği gibi yapabilen şeyhler hakkında lazım olup şeyhlik taslayanlar hakkında lazım değildir. Nitekim şartlardan habersiz olan cahillere bağlanan ve onlarla arkadaşlık eden tevehhüm içinde bulunur.

Mürit şeyhinden zikrinin (dersinin) değiştirilmesini ve rüyasını tabir etmesini istememelidir. Tarikat hallerinden de anladığı, idrak ettiği şeyi yahut kendisi için güzel olan rüyayı şeyhinden gizlememeli ve kalbiyle şeyhine yakardığı halde şeyhin huzurunda kendisini aşağı etmelidir. Şeyhi kendisinin karşısında durmasını çirkin göreceği vakit şeyhin yanına gitmemelidir.''(1)

2-)Sadık mürit bilmelidir ki kendisinin Allah'a cc kavuşması mürşidinin kendisini sevip razı olmasında, felaketinin ise mürşidinin kendisinden nefret etmesindedir!

''Müridin ihlası öyle olmalı ki mürşidini, Resûlullah’ın (s.a.v.) vekili ve âlemde Allah’ın halifesi olduğunu bilip, mürşidinin kendisini red etmesini Allah ve Resulünün reddetmesi, kabul etmesini de aynı şekilde Allah ve Resulünün kabul etmesi olduğuna inanmalıdır.

Ve yukarıda geçtiği şekilde bir müridi şeyh reddederse şeyhinin şeyhi de kabul etmeyip tâ ki Resûlullah’a (s.a.v.) kadar silsiledeki şeyhlerden hiç birinin kabul etmeyeceğini bilmelidir. Mürşide öyle bir ruhaniyet vardır ki; bütün hallerde müridinden ayrılmaz. Hatta ihvanımızdan bazıları mürşidin ruhaniyetinin üzerlerinde hazır ve kendilerine baktığını gördükleri için uykuda bile ayak uzatmazlar.

Eğer bu mürit bu hali görmezse, görüyor gibi inansın. Çünkü bu inanç gereği edeplendiği için şeyhinin kendisine baktığını gören mürit ile feyzde eşittirler. Bilakis mürşidinin ruhaniyeti, mürit can çekişirken ve kabir suali zamanında müridin yanında hazır olur ve münker ve nekir isimli meleklere cevap vermekte yardım edip teselli verir ve şeytan o müritten kaçar, uzaklaşır. Çünkü (daha önce) anlatıldığı gibi ruhaniyet için perde, madde, müddet yoktur. İhvanımızdan bazıları vefat etmiş olan ve Allah’a yaklaşmış müridin kabrine kalben baktıklarında keşif yoluyla mürşidin ruhaniyetini kabirde görüp, ona yardım ettiğini, teselli verdiğini ve ziyade korku ve heyecanını yatıştırdığını. Görmüşlerdir.''(2)

Bu iki ana ilkeye ilave olarak şu yardımcı ilkeyi de ilave ederek bu yazımızı bitiriyoruz. Diğer yazılarımızda bu konuyu devam ettireceğiz inşallah. Allah cc bizlere bu edeplere tam riayet etmeyi fazlu keremi ile ihsan etsin ve mürşidimize karşı cümle edepsizliklerden, sui zanlardan vesaire feyz yolunu kapatacak her türlü münkerattan bizleri korusun inşallah.

a-)Feyzin hâsıl olması için kalbi hazırlamak!

''Feyzin hâsıl olması için kalbi hazırlamaya gelince: Fikrini ve duygularını dünyadan, ahiretten ve bütün iç hallerinden bilakis vücudundan kesip Allah’tan başka bütün her şeyi unutmuş gibi olmalıdır.

Mürşidinin kalbinden feyzi ilahiyi isteyici, talep edici olduğu halde bakışını kalbinin derinliklerine atıp, çevirip, kalbini mürşidin kalbine bitişik ve feyzi kendine doğru çekiyor olduğunu düşünmelidir. Feyzi çekmesi ise şöyle olmalıdır: Zâtı Mukaddes Celle Şânühü’den bir an bile gafil olmayıp, (Mevla’yı unutmayıp, hatırından çıkarmayıp) son derece susuzluk (Allah aşkı), Mevla’yı talep etme, isteme, yalvarma ve muhabbet (Allah sevgisi) ile bekleyici olmalıdır. Ve kalbi açıldığında (Kalbinin kapısını mürşidine açtığında) feyzi ilahinin denizler gibi kalbe doğru hareket ettiğine (aktığına) inanmalıdır. Her ne kadar (feyzin) kalbine aktığını anlamasa, hissetmese de öylece inanmalıdır.

Çünkü feyzin geldiğini anlamak feyzin gelmesi için şart değildir.

Bilakis şart olan feyzi istemek, talep etmek ve o an feyzin geldiğine kesin olarak inanmaktır. Hak Celle ve Âlâ 'Ben kulumun zannı indindeyim (zannı üzereyim)' buyurmuştur. (Yani Mevla’dan feyiz geldiğini zan ettiğinde, düşündüğünde feyiz gelir) Allah dilediğini doğru yola hidayet eder.

---------------------------

KAYNAKÇA

(1, 2, 3) Mahmut Efendi HZLERİNİN Risalei Halidiyye Tercümesi

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.