Gaziantep’in dar sokaklarında yürürken, tarih sadece taşların arasında değil, ustaların ellerinde de yaşamaya devam ediyor. Yeni Han’da Fayat Usta’nın kahvesinin kokusu avluyu sarıyor; insanı geçmişe, dededen oğula aktarılan bir emeğin hikâyesine taşıyor. Ama asıl heyecan çarşıda başlıyor: Her köşe, her dükkân, tarihe meydan okuyan el işçilikleriyle dolu.
Bugün rotamız, yok olmaya yüz tutmuş bir zanaata çıkıyor: deri çanta üretimi. 60 yılı aşkın süredir babadan oğula aktarılan bu meslek, modern teknoloji ve gençlerin ilgisizliğiyle sınanıyor. Her çanta, usta ellerinden çıkan benzersiz bir eser; makinenin soğuk üretimiyle kıyaslanamayacak kadar özel.
Ama bu sanatın kayboluşunu hızlandıran şey, yalnızca teknolojinin üretimi kolaylaştırması değil; ekranların kalpleri ve zihinleri esir alması.
3T 1B ve Zihinsel Kodlama
Telefon, tablet, televizyon ve bilgisayar (3T 1B)… Bu dört ekran, sadece zamanı değil; irademizi, düşüncemizi, alışkanlıklarımızı da kodluyor.
Sosyal medya platformları, beynin ödül merkezine sürekli sinyal gönderiyor. Bir bildirim sesi, bir beğeni, bir takip… Beyinde dopamin salgısını artırıyor. Bu mekanizma, tıpkı uyuşturucu madde, alkol ya da kumar bağımlılığında olduğu gibi çalışıyor.
Kişi farkında olmadan şu döngünün içine hapsoluyor:
- Beklenti → Bildirim → Geçici mutluluk → Boşluk → Tekrar arayış.
Bu döngü, bağımlılıkların tamamında görülen kısır zincirin aynısı.
3T 1B’nin Bağımlılık Benzerlikleri
- Madde Bağımlılığı: Sosyal medya ve oyun bağımlılığı, beyinde aynı haz merkezlerini uyarıyor. Bir gencin “yeni takipçi alması” ile bir bağımlının “madde alması” arasında nörolojik açıdan büyük benzerlik var. Haz geçici, boşluk kalıcı.
- Alkol: Ekran karşısında geçirilen saatler, alkolün verdiği “rahatlama”ya benziyor. İnsan gerçek sorunlarından kaçmak için ekrana sığınıyor. Ama tıpkı alkol gibi, bu kaçış bitince geriye daha büyük bir yalnızlık ve boşluk kalıyor.
- Kumar ve Şans Oyunları: Özellikle çevrim içi oyunlardaki loot box’lar (şans kutuları), sürekli değişen ödüller ve anlık sürprizler, beynin kumarda çalışan mekanizmasını bire bir tetikliyor. Genç, ekrandaki her sürprizi piyango kazanmış gibi yaşıyor. Bu ise gerçek kumar alışkanlığının ön kapısı.
- Sigara ve Diğer Maddeler: Ekran bağımlılığı da sigara gibi alışkanlık ve tekrar üzerine kurulu. Kişi farkında olmadan “elini sürekli cebe atıp telefonunu kontrol eden” bir refleks geliştiriyor. Tıpkı sigara bağımlısının istemsiz şekilde çakmağını araması gibi.
- Pornografi ve Sanal İlişkiler: Sosyal medyanın görünmeyen yüzü, gençleri mahremiyetin sınırlarını aşmaya, ölçüsüzlüğe ve ahlaki erozyona itiyor. Bu durum, bağımlılık kadar yıkıcı psikolojik yaralar bırakıyor.
Sosyal Medyanın Ahlaki Çöküşe Katkısı
- Gece Âlemi Özentisi: Eğlence mekânları, içki masaları, sabaha kadar süren partiler… Sosyal medyada parıltılı bir hayatın göstergesi gibi sunuluyor. Oysa bu görüntüler, toplumu özendiren bir zehir.
- Yoksunluk ve Tatminsizlik: Bu sahte ihtişamı gören genç, kendi hayatından utanç ve küçümseme duymaya başlıyor. Bu da ya israfa, kolay paraya, yasa dışı işlere ya da madde ve alkol kaçışına sürüklüyor.
- Toplumsal Kopuş: Gerçek ilişkiler azalıyor, aile bağları çözülüyor. Adab-ı muaşeret, kanaat ve saygı unutuluyor.
Sessiz Bir Neslin Dramı
Eskiden genç, ustasının yanında helal lokmayı sabırla öğrenir, elleri nasır tutar, alnı terlerdi. Şimdi ise ekran başındaki genç, başkasının sahte mutluluğunu izleyerek kendi hayatına küsüyor.
Bir usta, deriyi dikerken “Sabır evladım, sabır” derdi. Şimdi ekran karşısındaki genç, “Bir sonraki bildirim gelsin de mutlu olayım” diyor. İşte dram burada!
Kültürü Yaşatmak Bizim Elimizde
Gaziantep’te bir zanaatın hikâyesi, sadece ürünlerde değil; emekle örülmüş bir kültürde saklı. Bu kültürü görmek, anlamak ve yaşatmak bizim elimizde.
Bugün 3T 1B bizi sadece üretimden değil, ahlaktan, kanaatten, edep ve iradeden de uzaklaştırıyor. Teknoloji, hayatı kolaylaştırmak için vardı; ruhumuzu köleleştirmek için değil.
Ellerimizi ekrandan kurtarıp emeğe, helal kazanca ve insani değerlere çevirir; gözümüzü pikselden değil, alın terinin bereketinden beslersek; işte o zaman kaybolan değerleri diriltir, gelecek nesillere onurlu bir medeniyeti miras bırakırız.