27.12.2023, 18:02

​Yolun yolumuz, davan davamızdır

Geçen hafta Âkif’in doğumuna sevinmiş, çocukluk ve gençlik evresinde yaşadıklarına dair anekdotları aktarmaya çalışmıştık. Bugün ise hüzünle başlayıp mâtemle son bulan olaylara tanıklık edeceğiz.

*

Millî Mücadele savaşı sonuç vermiş, memleket üzerindeki kara bulutlar dağılarak ortalık aydınlanmaya başlamıştır. Ne hazindir ki, “Bırak ihanet tam anlımdan vursun beni, / İsterse karanlık zindanlarda boğsun, / Eğer ölümüm yaşatacaksa Devleti, / Bu canı koruyan nefse yazıklar olsun...” diyerek duasında kendini unutan Âkif, bu dönemde büyük bir hayal kırıklığına uğrar. Birinci Meclis dağıldıktan sonra 1923 Mayıs’ında İstanbul’a döner.

Âkif için artık suskunluk dönemi başlamıştır. Yıllar sonra Sezai Karakoç, Millî Şairin bu suskunluğunu şöyle yorumlayacaktır: “Âkif gibi bir şairin cemiyette oluşan bu değişim karşısında susması, denebilir ki en büyük tepkisi, en güçlü protestosudur”. Yani kıyamı da imanı gibi mukaddestir.

MİLLÎ MÜCADELENİN MANEVÎ LİDERİ

Yeni kurulan devletin çevresini kuşatmaya başlayan zorbalar Âkif’i her geçen gün daha da üzmeye, incitmeye başlar.

Çünkü Millî Mücadele ve Kurtuluş Savaşı’nın manevî lideri olacaksın, sonra da arkana hafiyeler takılacak. Ne kadar tevil edilirse edilsin amaç bellidir. Memleketi millî fikir ve aksiyon adamlarından temizlemek!.. Çanakkale’de feda edilen neslin son kahramanlarını yaşarken kahretmek!.. Evet, hem İstiklâl Marşı gururla okunan, hem de peşine polis hafiyesi takılan Millî Şairimiz Mehmed Âkif Ersoy’dan bahsediyoruz.

Millî Mücadeleden galip çıkan bir ülkenin kahramanlarının en civanmerdi, en vatanperver ferdi olan çilekeş Âkif’e asıl zulüm bundan sonra yapılacaktır. Yazdığı şiir, millî marş olarak kabul edilen şair öz yurdunda bir yabancı gibi duracaktır. Âkif artık istenmeyen adamdır.

ÇANAKKALE DESTANI’NI RUHUNDA YAŞADI...

Yani Çanakkale Destanı’nı görmeden, hissederek yazan adamdan bahsediyoruz. Zaferin haberi gelmeden, Hicaz yolunda, El Muazzama İstasyonu’nda Âkif’le yolculuk eden Kuşçubaşı Eşref Bey anlatıyor: “Ay bedir halindeydi. Çöl gecelerinin parlak yıldızlı semasını, zaferimizin şerefine aydınlatan ayın bu efsanevî ışıkları altında, Mehmed Âkif güneşi unutturacak kadar parlak çöl gecesinde sabahladı. İstasyon binasının arkasındaki hurmalığın içine çekildi. Sadece hıçkırıklarını duyuyorduk. Sabahleyin, vazifesini tamamlamış fanilerin az kula nasip olan rahatlığıyla yüzüme derin derin baktı: ‘Artık ölebilirim Eşref. Gözlerim açık gitmez’ dedi…” (Ölümünün 50. Yıldönümünde Mehmed Âkif Ersoy, Yavuz Bülent Bakiler, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları)

ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE

“Şühedâ gövdesi, bir baksana dağlar taşlar...

O, rûkü olmasa, dünyada eğilmez başlar,

Vurulmuş temiz alnından uzanmış yatıyor,

Bir hilâl uğruna yâ Rab, ne güneşler batıyor!..

*

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!

Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.

Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...

Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi...”

İşte bu ruh haliyle bir destan yazmış adama kalkıp birileri hezeyanlarını kusacak. Çanakkale Zaferi’nin yıldönümünde, şehitleri anma töreninde dönemin meşhur şairlerinden birisi kürsüye çıkıp diyecek ki, “Maalesef, Çanakkale Şehitleri için güzel, şehitlerimizin şanına layık bir Türk şairi tarafından bir şiir yazılamadı. Çanakkale Destanı’nı yazan Türk değildir. Çaresiz Türk olmayan bir adamın şiirini okuyacağız...” (Osman Yüksel Serdengeçti’nin Âkif’in yakın arkadaşı Hasan Basri Çantay’dan nakli) Bu hezeyanları duyan koskoca Âkif çocuklar gibi ağlar.

Yeri gelmişken, ar damarı çatlamışların kustuğu hezeyanların değinmeden geçmeyelim. 1918’li yıllarda Robert Koleji’nden yetişen bir kızın verdiği konferansta Mehmed Âkif’ten “beyni sağır, gözü kör” olarak bahsetmesi üzerine, Âkif hayasızlara cevap verirken bile ders niteliğindeki şu şiirini yazar:

“Beraber ağlamazsın, sonra, kör dersin, sağır dersin.

Bu hissizlikten insanlık hem iğrensin, hem ürpersin!

Ne ibret, yok mu, bir bilsen kızarmak bilmeyen çehren?

Bırak tahsili, evladım, sen ilkin bir haya öğren!..”

HAFİYELER İSTİKLÂL ŞAİRİ ÂKİF’İN PEŞİNDE...

Âkif’e bühtanlarını kusanlar nefretlerinin dozajını artırmaya başlar. Küstahlıkta sınır tanımayan bir kalemşör yazdığı başmakalede, “Hadi git artık, sen kumda oyna!..” der.

Hicret etmeye zorlanmış, iki dönem mebusluk yaptığı halde maaşına el konmuş, kalan ömrünü yoksulluk içinde geçirmeye mahkûm edilmiş millî bir şair. “Dünyada başka bir örneği var mı?!..” diye sormuyorum. Çünkü yok.

Terk-i vatanı kafasına koyan şairi bu düşüncesinden vazgeçirmeye çalışan yakın arkadaşları Neyzen Tevfik’in kardeşi Şefik Kolaylı’ya ve Prof. Dr. Fazlı Yeğül’e şunları söyleyecektir: “Arkamda polis hafiyesi gezdiriyorlar. Ben vatanını satmış ve memlekete ihanet etmiş adamlar gibi muamele görmeye tahammül edemiyorum ve işte bundan dolayı gidiyorum...”

‘HAİN’ GİBİ TAKİP EDİLMEYİ HAZMEDEMEDİ...

Âkif, bir “hain” gibi takip edilmeyi hazmedemediği için ülkesini terk etme kararı alır. Yaşananlar karşısında her geçen gün biraz daha kırılan Âkif, incinmişliğini dindirmek amacıyla 1925 yılının Ekim ayında Mısır Hidivi Abbas Halim Paşa’nın davetine uyarak ailesi ile birlikte Mısır’a yerleşir.

Ancak Mısır’a gittikten sonra da durum Âkif için pek değişmez. Polis hafiyeleri, adım adım takip ettikleri Âkif’in nerelere gittiği ve kimlerle görüştüğüne dair tuttukları raporları Ankara’ya göndermeye devam eder.

Âkif, Safahat’ın yedinci kitabı olan “Gölgeler”i Mısır’da tamamlar. Bu kitaptaki şiirlerinde yaşadığı kırgınlığı, vatan hasretini aktarır. Şiirler eski harflerle basıldığı ve “muhteviyatının irticai propagandalarla dolu” olduğu bahanesiyle gümrükte tutularak Türkiye’ye girişi engellenir.

SÜKÛT, SÜKÛNET, İTİKÂF VE KUTSAL EMANET

1926 yılında annesi Emine Şerife hanımın 90 yaşında vefat eder. Âkif, bu yılın Ocak ayında Kur’an tercümesi için çalışmaya başlar. Mısır’da kaldığı 11 yıl boyunca “Ehramlara, Firavun heykellerine, sfenkslere bakıp hayatın faniliğini idrak ve varlığın esrarını aramak” için âdeta inzivaya çekilir. Kalabalıklardan kaçar, yalnız bir adama dönüşür. Dehanın beşiği yalnızlıktır. Bu yalnızlıkların en fecisi ise kalabalıklar arasında olanıdır.

Kahire’nin çevre semti Hilvan’da yaşayan Kur’an Şairi Hafız Âkif, meal ile meşgul olduğu bu dönemi “benim Hilvan itikâfım” diye tarif eder. Sükût ve sükûnetle ömrünü üç kutsiyete vakfeder: Beş vakit namaz, tercüme ettiği Kur’an ve tercümeden yoruldukça okuduğu Mesnevî.

Hastalığı ilerlemesine rağmen kemâl-i ihlâsla çalışarak hazırladığı Kur’an tercümesini İstanbul’a dönmeden hemen önce Yozgatlı İhsan Efendi’ye şu vasiyetle teslim eder: “Ben sağ olur da gelirsem noksanlarını ikmal eder, ondan sonra neşrederiz. Şayet ölür de gelmezsem bunu yakarsın.”

Âkif bir daha Mısır’a dönemeyecek, vasiyet ise yerine getirilmeyecektir.

SÜKÛTU ŞİİRLERİNDE ÇIĞLIĞA DÖNÜŞTÜ

“Konuşmak bir mânâ ise susmak bin bir mânâ. Herkes konuşmasına konuşur lâkin sükût yürekli olana” diyen Âkif’in sükûtu şiirlerinde çığlığa dönüşür.

“İstiklâl Marşı” ve “Çanakkale Şehitleri” bu haykırışın en etkileyici örneklerindendir.

Âkif, eserine koyduğundan fazlasını yaşayan yani sadece eserleriyle değil, hayatıyla da örnek bir insandır. Âkif’in hayatı eserleri kadar büyüktür, hatta hayatı eserlerinden daha büyüktür. İstiklâl Marşı’nı Safahat’a almaması da bunun kanıtıdır.

En önemli iki eserleri “İstiklâl Marşı” ve şiirlerini 7 kitap halinde topladığı “Safahat”tır. (1-Safahat, 2- Süleymaniye Kürsüsünde, 3- Hakkın Sesleri, 4- Fatih Kürsüsünde, 5- Hâtıralar, 6- Âsım, 7- Gölgeler)

HASTALIĞI İLERLEYİNCE İSTANBUL’A DÖNDÜ

Ömrünün 11 yılını Mısır’da geçiren Mehmed Âkif, hastalığı ilerleyince eşi İsmet hanım ile birlikte 1936 yılında İstanbul’a dönmeye karar verir.

Mısır’dan deniz yoluyla İstanbul’a dönerken güvertesinde bulunduğu vapur Çanakkale’den geçerken ve İstanbul’un camilerini görünce gözyaşlarını tutamaz. 17 Haziran 1936 Çarşamba günü İstanbul Galata Rıhtımı’nda yakınları ve birkaç dostu tarafından karşılanan Âkif, Abbas Halim Paşa’nın kızı Emine Abbas Halim’in ısrarı üzerine önce Maçka’daki evine misafir olur.

Merhum Abbas Halim Paşa’nın Alemdağ’daki çiftliğinde 3 ay kaldıktan sonra, tedavi için İstanbul’a geliş-gidiş esnasında zorluklar yaşamaya başlar. Bunun üzerine Beyoğlu’nda Paşa ailesine ait olan Mısır Apartmanı’nda kendisi için hazırlanan bir daireye yerleştirilir. Kendisine refakat etmesi amacıyla bir yardımcı görevlendirilir.

EMANETİ MISIR APARTMANI’NDA TESLİM ETTİ

Ömrünün son günlerinde dostları, öğrencileri, her sınıf ve meslekten hayranları sürekli Mehmed Âkif’i ziyaret eder. Şairin sevdiği hafızlar Mehmed Âkif Ersoy’a Kur’an-ı Kerim okur.

İlgilenenlerden birisi de Âkif’in üç Âsım’ından (Köse Âsım, Hâfız Âsım, Âsım Şakir) biri olan Hâfız Âsım’dır. Kur’an okuyarak teselli verir, na’tlarla coşturur, közlenmiş hâtıraları harlandırır. Üstâd’a belli etmez amma gözyaşlarını yüreğine akıtır.

Üstâd da Hâfız Âsım’ı sever amma, ümidlerini başka bir Âsım’a bağlar. O Âsım ki, Asr-ı Saadet’ten Üstâd’a durmaksızın “Âsım’ın Nesli”ni fısıldar...

Ömrünün son günlerini İstanbul’da Mısır Apartmanı’nda geçiren Mehmed Âkif Ersoy(63), 27 Aralık 1936 Pazar günü akşam 19.45’te Hakkın rahmetine kavuşur.

MİLLÎ ŞAİR DEĞİL, FUKARA GİBİ DEFNEDİLDİ

Âkif’in ölümü üzerine en yakın dostlarından olan Mithat Cemal Kuntay cenaze merasiminde şahit olduklarını tarihe şöyle not düşer:

“Cenaze Beyâzıd’tan kalkacak. Oraya gittim. Kimseler yok; bir cenazenin geleceği belli değil. Çok sonra birkaç kişi göründü. Biraz sonra üstünde örtü olmayan bir tabut geldi. ‘Bir fukara cenazesi olmalı’ dedim. O anda Emin Efendi Lokantası’nın sahibi Mahir Usta elindeki Türk bayrağını tabuta sardı. Sebebini anlayamadım. Yine o anda yüzlerce genç peyda oldu. Onlar da üniversitenin büyük sancağını tabuta sardılar. Ellerimi yüzüme kapadım. Cenazeyi tanımıştım.”

KABRİNİ ÖĞRENCİLER YAPTIRDI

Gazeteler bu hazîn ölüm haberine çok kısa yer verir. Ankara’dan gönderilen emirle üniversite ve resmi yetkililerin tören yapma ve cenazeye katılmaları engellenir.

Merhumun Kâbe örtüsü ve Türk bayrağına sarılı cenazesi İstiklâl Marşı’nı okuyan yüzlerce gencin tekbir sesi arasında dostu Babanzâde Ahmed Naîm’in yanına defnedilir. Bir toprak tümsekten ibaret olan mezarı, vefatının ikinci yılında üniversiteli gençlerin kendi aralarında topladıkları parayla yaptırılır. Âkif’in kabri, yol inşaatı sebebi ile 1960 yılında Edirnekapı Şehitliği’ne naklolunur.

İstiklâl Şairimiz Mehmed Âkif Ersoy, sağında Süleyman Nazif, solunda ise Babanzâde Ahmed Naîm ile âlemi berzahta da dostluğunu sürdürüyor.

Âkif, vuslatının üzerinden 87 yıl geçmesine rağmen yaşantısı ve eserleri hâlâ “Âsım’ın Nesli”nin ruhunu besliyor. İstiklâl ve İstikbâl Şairi Mehmed Âkif Ersoy’u bir kez daha rahmet ve minnetle yâd ediyoruz.

Mekânı Cennet, makâm âlî olsun.

Yorumlar (0)
15
açık
Namaz Vakti 07 Aralık 2024
İmsak 06:37
Güneş 08:08
Öğle 13:01
İkindi 15:22
Akşam 17:43
Yatsı 19:09
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 13 35
2. Fenerbahçe 13 32
3. Samsunspor 14 29
4. Göztepe 14 24
5. Eyüpspor 14 23
6. Beşiktaş 13 22
7. Başakşehir 13 19
8. Konyaspor 15 19
9. Rizespor 13 19
10. Sivasspor 14 18
11. Antalyaspor 14 18
12. Trabzonspor 14 16
13. Kasımpasa 14 16
14. Gaziantep FK 13 15
15. Alanyaspor 13 14
16. Kayserispor 13 12
17. Bodrumspor 14 11
18. Hatayspor 13 8
19. A.Demirspor 14 2
Takımlar O P
1. Kocaelispor 15 32
2. Bandırmaspor 14 28
3. Erzurumspor 15 28
4. Karagümrük 14 27
5. Ahlatçı Çorum FK 15 23
6. Igdir FK 14 22
7. Keçiörengücü 14 21
8. Boluspor 14 21
9. İstanbulspor 14 20
10. Ankaragücü 14 20
11. Ümraniye 14 19
12. Gençlerbirliği 14 19
13. Pendikspor 14 19
14. Esenler Erokspor 14 18
15. Şanlıurfaspor 14 18
16. Amed Sportif 14 18
17. Manisa FK 15 17
18. Sakaryaspor 14 17
19. Adanaspor 15 8
20. Yeni Malatyaspor 15 -3
Takımlar O P
1. Liverpool 14 35
2. Chelsea 14 28
3. Arsenal 14 28
4. M.City 15 27
5. Aston Villa 15 25
6. Brighton 14 23
7. Fulham 14 22
8. Nottingham Forest 14 22
9. Bournemouth 14 21
10. Brentford 15 21
11. Newcastle 15 21
12. Tottenham 14 20
13. M. United 14 19
14. West Ham United 14 15
15. Everton 14 14
16. Crystal Palace 15 13
17. Leicester City 14 13
18. Ipswich Town 14 9
19. Wolves 14 9
20. Southampton 15 5
Takımlar O P
1. Barcelona 17 40
2. Real Madrid 15 33
3. Atletico Madrid 15 32
4. Athletic Bilbao 16 29
5. Villarreal 14 26
6. Mallorca 17 24
7. Osasuna 15 23
8. Girona 15 22
9. Real Sociedad 15 21
10. Celta Vigo 16 21
11. Real Betis 16 20
12. Sevilla 15 19
13. Las Palmas 16 18
14. Rayo Vallecano 14 16
15. Leganes 15 15
16. Deportivo Alaves 15 14
17. Getafe 15 13
18. Espanyol 14 13
19. Valencia 13 10
20. Real Valladolid 16 9
Günün Karikatürü Tümü