Haberin Kapısı
2016-08-14 14:43:05

Darbeden İlk Kurtarılacaklar

Doç. Dr. İbrahim Baz

14 Ağustos 2016, 14:43

Anlatacağı olmayanların konuşması uzun sürer. Zira boş söz kısa olmaz. Boş konuşanların karşıdakilere vermek istediği tek mesaj kendisinin de var olduğunu hatta yalnız varlığının bile ne kadar önemli olduğunu anlatmaktır. Bilinen tabirle kerameti kendinden menkul olmaktır.

Hâlbuki anlamak daha ziyade susmayı ve dinlemeyi, zamanı ve yeri geldiğinde konuşmayı zorunlu kılar. Anlamak, insanın derdini ve derinliğini artırır. Bu nedenle konuştuklarında derinden konuşurlar ve dertlerini dillendirirler. Yani anlatacakları bir konuları vardır. Anlattıkları, içlerinden süzülerek dökülür dillerinden. Her cümleyi yaşayarak anlattıklarından sözleri tesir eder karşısındakilere. Zira sözleri ile davranışları uyum içersindedir.

Şimdi öyle bir zamanda yaşıyoruz ki insanların konuştuklarını yahut anlattıklarını yaşantıları yalanlamaktadır. Halleri ile dilleri arasında uzun mesafeler bulunmaktadır. Bu nedenle kelimeler ancak ağzından çıkmaktadır. Omzuna aldığı tabutta kendini göremeyen kişi, henüz kabir hesabını anlayamamış, hayatı ölüm sonrasına ulaşamamış ve dünyayı hayat kılmıştır.

Bu insanların konuşması Anadolu’lu, sohbeti sahabe devrinden, yaşantısı ise Avrupa’lıdır. Bırakın ait olduğu medeniyetin kelime ve kavramları ile bunların anlam derinliğini, bizzat ağzından çıkanı dahi anlamaktan uzaktırlar. Konuştuğu kelimeleri yaşarken yalanlayan bir neslin evlatları bunlar. Bu, yalnız seküler bir durum değil, bireysel ve toplumsal anlamda zihni, kalbi ve kalıbı birbirinden ayrılmış, parçalanmış ve yaralanmış bir bilincin ifadesidir. Görünen bedende birlik olmadığı için dirlik de yoktur. Bu bireylerin oluşturduğu toplum da benzer şekilde yaralı ve parçalanmış haldedir.  

Peki, yine serzenişte mi bulunacağız “dilimizi ve kültürümüzü bozdular, bizi dinimizden uzaklaştırdılar” diye. Hep suç ötekin de mi?

Kendini bir kliğin, grubun, cemaatin içerisine kilitleyen ve dünyaya yalnız ondan ibaret sananların hiç mi suçu yok! Unutulmamalıdır ki, her patika, ulaştığı ana yola göre kıymet kazanır. Çıkmaz sokaklar kör kuyular gibidir.

İşte tam da bu günler de fiziki olarak birliği yaşarken, bireysel ve toplumsal anlamda iç dünyamızdaki dağınıklığımızın, parçalanmışlığımızın ve kavramlarımızın üzerinde yeniden durmamız gerekiyor.

Zira Fetö, hizmeti, himmeti, bağışı ve bursu din adına toplayıp, iktidar ve ihanet adına dağıttı. Bu nedenle belki de en fazla kelime ve kavramlarımızın katili. Cemaat ve hocaefendi kavramları hasta yatağında. Şimdi bu yangından kavramlarımızı anlatarak değil, yaşayarak kurtarma zamanıdır.

Zira kavramlar bizim şeârimizdir. Safa ve Merve gibi. Şeâir, simge ve sembol anlamına gelen şiâr kelimesinin çoğuludur. O da hissetmek anlamına gelen şiir ve bilinç haline ermek anlamına gelen şuur ile aynı köktendir.

Görüldüğü gibi şiârımız olan kavramları katletmek, şiir ve şuurumuzu da yaralamaktadır.   

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.