Haberin Kapısı
2023-04-05 14:21:06

GÖNÜL DAĞI

Doç. Dr. İbrahim Baz

05 Nisan 2023, 14:21

Yorgun argın yürüyen nice insan gördüm yaslanmak için dağ gibi bir gönül arayan. 
Derdine deva ve dost olacak bir gönül dağı…
Bakışlarıyla dinleyen bir gönül gözü…
Dinlerken dinlendiren bir göz ve gönül…
Ancak dertli insanlar bilir kendilerini dinleyebilecek tek şeyin denizler gibi derin ve dağlar gibi yüce bir gönlün olduğunu.
Ehli bilir ki dert derine aittir, devası da derindedir.
Gel gör ki modern insanın en büyük hastalığı, karnını tıka basa doldururken kalbini aç bırakmak oldu. 
Yahut kafasını doldururken kalbini boş bırakmak…
Gönül dağını kuraklaştırmak...
Safiyet ve samimiyet pınarları kurumuş, insanı ısıtan tatlı tebessümlerden uzak bir kalp… 
İsteyen ve alan, vermeyi karşılıklı sanan kalpler.
Dinlemedikleri için bir irfan ehlini; aldıklarında hırsı ve hasetlerinin, verdiklerinde huzurlarının artacağını öğrenemeyen insanlar.  
Eniyle boyu bir insanlarla doldu şimdi şu gelişmiş dünya!
Heyhat ki heyhat!..
Ancak sular yataklarını unutmazlar asla.
Bedeni gereksiz mide ağırlıklarını taşımaktan ve yağlanmaktan yorgun düştüğü gün anlıyor insanlar incelmesi gerektiğini. 
Yani daha zayıf bir bedene sahip olmasının zaruretini. 
Aynalarla yeniden barışmak için bu incelmeye muhtaç olduğunu... 
Gel gör ki bizim kadim kavramlarımızdan biri olan incelmek, esasında bedene ait bir kavram olmaktan ziyade ruha ve kalbi ait bir kavramdır.
Dahası karnını çok doyurup bedenen kalınlaşmak, insanı kalben de kalınlaştırıyor.
Halbuki kalp incelmeli…
Çünkü kalp incelince adı gönül oluyor. 
Gönül, dağa dönüyor.

Kâmil insan incelmiş insandır.
İnsanın kemale doğru attığı ilk adımı, içinde oluşan işte bu incelme arzusudur. 
Zira incelmek, artık kabukta kalmanın kabalığını fark etmiş olmaktır. 
Zarafete yakın bir duruştur. 
İncelen insanın kalbi hassaslaşır, bakışı keskinleşir. 
Ve incelik en çok kalbin rikkati ve gözün dikkatinde belli olur. 
Gözün derinliğinde yani basiretinde…
Menfaatinden önce kendisi için ibret, başkaları için ihtiyaç olanı görür.
Muhtaç olana el uzatmak için…
İncelen insan, dağınıklığını toparlamış kendine yakın insandır.
İncelen insanın alameti incitmekten korkmaktır.
Zira onun alemi derinlerdedir ve içteki kuytu köşelerde incinen duyguların nasıl yıkıcı tufanlara sebep olduğunu iyi bilir. 
İşte bu yüzden inciten insanın aslında incinen insan olduğunu en iyi incelen insan bilir.
Sabır duvarını yıkıp bilmeden ve anlamadan ağızdan çıkan bir sözle kırılan kalpler sözün sahibinden uzaklaşır. 
İşte tam da o anda söz sahibinin varsa vicdanı, bir nedamet yaşar bir dost kaybetmekten ötürü. 
Ve aslında o an kendisi de incinir vicdanının azarını işiterek. 
İçten ve derinden…
Sessiz bir sızıyla…
Ve nihayet incelen insan anlar ki her hayatın bir haysiyeti vardır. 
Hadsiz birinin haksızca dilinden dökülen incitici bir sözün kalbin dehlizlerinde ne derin ve onulmaz yaralar açtığını iyi bilir incelmiş insan. 

Ama gel gör ki her incelik incitilmeye açıktır.
Hele de günümüzde gönül ve incitmek kelimeleri geçmişe ait kavramlar gibi görülürken…
Gönül konulmaktan sakınan insanların inceliğini bir düşünün… 
Bu insanlardan oluşan bir evi, bir mahalleyi, bir şehri…
Modern zaman insanı ne kadar da kaba, sert, haşin ve hoyrat. 
Kıyımlar yapmakta kıymet bilmeden…
Üstelik açıklık ve dobralık sanarak söylediği sözlerle…
Evet hiçbir dağ ve hatta hiçbir taş ve kaya bu dil kadar yaygın, sert ve acımasız olmamıştı şimdiye kadar.
Çünkü nice taşlar vardır ki içinden pınarlar akmaktadır. 
Çağ, öyle çirkef ve çirkin bir dile sahip ki…
 O dili kullanan ağızlardan çıkan nefeslerle kirlenmiş şehirlerden zaman zaman bir dağın eteklerinden tutunarak tabiata sığınmalı insan, temiz nefesler alabilmek için… 
Zira kirli kalplerde kararmış niyetlerin yıkıcı nefesleri sinsi ve zehirli bir gaz gibi sirayet ediyor evlerimizin ve ciğerlerimizin en ücra köşelerine kadar.
Ağır ağır ölüyor insan.
Varlığın, kabalığın ve edepsizliğin altında.

Bir ağacın gölgesinde gölgelenen İbn Arabî’nin yola düşerken ağaca bakıp teşekkür etmesi, köklerine ulaşmayacağını bildiği halde yine teşekkür için bir ibrik su dökmesindeki inceliktir kaybettiğimiz bizim o derin irfanımız…
Yüzyıllar sonra yaşayan Abdurrahim Karakoç da bu ince irfanı şöyle anlatmıştır:
Gölgesinde otur amma
Yaprak senden incinmesin
Temizlen de gir mezara
Toprak senden incinmesin
Sarı çiçeğe anne babasını soran Yunus’un çiçeklerle konuşan çocuklar yetiştirme arzusudur bizim inceliğimiz… 
İnsan incelmeli yeniden güzelleşmek için. 
İncelmiş bir gözün keskinliğine, incelmiş bir dilin yumuşaklığına, incelmiş bir elin merhametine muhtaç insan.
Kabuktan kurtulup hakikati görmek işin…
Kalbe değen bir güzel sözü duymak için…
Gam günlerinde başına dokunan bulut gibi bir elden sağılan sıcacık merhamet yağmurlarıyla ıslanmak için…
Bilge ozan Neşet Ertaş’ın kalplerimizin bam telini titreten Gönül Dağı işte bu inceliği ve güzelliği anlatır:
Gönül dağı yağmur yağmur boran olunca
Akar can özümden sel gizli gizli
Bir tenhada can cananı bulunca
Sinemi yaralar dil gizli gizli

İyilik gizli gizli…
Merhamet gizli gizli…
Muhabbet gizli gizli…
Üstelik yâri davet eden “gel” bile gizli gizli…

Dost elinden gel olmazsa varılmaz
Rızasız bahçenin gülü derilmez
Kalpten kalbe bir yol vardır görülmez
Gönülden gönüle gider yol gizli gizli

Hoyratlar görmeden gel gizli gizli…

Ey arifler söyleyin neredesiniz?
Sesinize ve soluğumuza muhtacız, sözünüze ve sohbetinize açız. 
Çünkü sizden öğrenmiştik evvelce gönül yıkmak günahı kadar ağır günahın olmadığını.
Çünkü siz gönlü Kâbe saymıştınız.
Gönül Hakk’ın evi demiştiniz. 
Ve bu nedenle gönül kırmayı Hakk’ın hatırını yok saymak olarak görmüştünüz.
İşte bu yüzden gönül kıranın ne namazının ne haccının kabul olmayacağını söylemiştiniz.
Hem ne güzel söylemişsiniz Yunus’un dilinden:
Bir kez gönül kırdın ise bu kıldığın namaz değil… 
Bir gönle girenleri ve bir mahzun gönlü alanları o gönülle beraber namaz kılmış, beraber hacca gitmiş saymıştınız. 
Ne güzel bir söz değil mi?
Gönül ziyareti…

Ey Gönül dağının davetini duyanlar!
Aşk ki insanın kalbine yenilmesidir. 
Ve yenilgiler yeniler insanı. 
Sen de kalbine yenilerek sev de bir gör, neler neler oluyor…
Aşk ile dağlanan gönül dağa dönüyor. Gönül dağına…

Yorumlar (5)

. Cihat oğuz 1 Yıl Önce

Her satır mükemmel ötesi ellerinize sağlık değerli hocam..

Adem fırtına 1 Yıl Önce

Emeğine sağlık hocam

Esra Karaduman 1 Yıl Önce

Değerli hocamdan yine güzel cumleler ne güzel ifade etmişsiniz

İsmail Çelik 1 Yıl Önce

Muhteşem bir yakalama, harika bir benzetme, nefis bir anlatım

Serkan 1 Yıl Önce

Kıymetli İbrahim Baz öğretmenim yine gönlümüze dokunmuş. Kaleminize sağlık

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.