Haberin Kapısı
2017-10-29 16:29:30

Hangi Zaviyeden Bakmak -1

Muhammed Yılmazsoy

29 Ekim 2017, 16:29

Barzani ile mevcut hükümetimizin arasındaki ilişkiler, komşuluk ve kardeşlik çerçevesinde iyi gidiyordu. Ortak, siyasi ve ekonomik kararlar alınıyordu. Türkiye Cumhuriyeti, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) ile sıkı ilişkiler içerisinde idi. Türkiye Cumhuriyetini Temsilen Erdoğan hükümeti, bölgenin istikrarının bozulmaması ve güçlendirilmesine yönelik bu coğrafyaların ayrılıklarının, asgariye indirilmesine yönelik gayret içerisinde oldu. Hükümetimiz bu gayretleri, yedi düvel ile hem siyasi hem ekonomik hem de içerimizdeki hainlerle savaş verirken yaptı ve yapmaya devam ediyor.

            Bu coğrafyanın her tarafında kaos kol gezerken müstekbir güçler bu bölgeye yönelik yüz yıllık planlarını uygulamaya geçmiş ve bu bölgenin kalelerini tek tek zapt etmeye başlamışken, Barzani ve ekibi (Kuzey ıraktaki Kürt kardeşlerimin hepsini temsil etmiyor) tam da bu atmosferde çıkıp bağımsızlık davasını ortaya atıyor ve referandum, bu bölgenin hassas dengeleri görmezden gelinerek uygulamaya konuluyor. Hatta Türkiye’den de taraftarlar buluyor.Türkiye’deki batıya çalışan ve milli olmayan partiler, STK’lar ve ajanlar bu bölge ile ilgili planları olan müstekbir güçlerin sözcülüğünü yapanlar da bu durumu Barzani’nin lehine desteklemeye başlıyorlar.Bu durumu yazımızda inceleyeceğiz. Lakin bazı İslami kesimler de bu kervana aynı ağzı kullanarak katıldığı için bu yazı kaleme alındı. Şimdi tarafların durum hakkındaki görüşlerine bakalım.

            BARZANİ-IRAK KÜRT BÖLGESEL YÖNETİMİ (IKBY):

 “Kürdistan dinsel ve mezhepsel bir devlet olmayacaktır. Kürdistan; Arap, Türkmen, Süryani, Asuri ve tüm dinsel ve etnik grupların kardeşçe yaşayacağı bir devlet olacak. Diğer etnik ve dinsel grupların haklarının sağlanması konusunda her türlü güvenceyi vermeye hazırız.

“Referandum sınır çizmek değildir.Su, petrol ve diğer konularda diyalog ve müzakere yapılacak. Kürdistan Bölgesi'nin idaresinin dışındaki bölgeleri zorlamayacağız. Kendi iradelerine göre davransınlar. Sınırlarımızı diyalog ve müzakere yoluyla çizeceğiz

“Peşmerge’nin elindeki silahlarla hiçbir güç, IŞİD gibi bir örgütü yenemezdi. ABD ve koalisyon ülkelerinin yardımlarını hiçbir zaman unutmayacağız”(Özellikle İsrail)

Bağdat Kürtlerin ortaklığını kabul etmedi. Eğer ortaklığı kabul etmiş olsaydılar, bu sonuç ortaya çıkmazdı. Kürdistan halkının ekmeğini kesmekle Kürdistan halkına yeni bir Enfal uyguladılar. Ortaklığı kabul etmediler, biz de köleliği kabul etmiyoruz” diye kaydetti.

“Yalnızca Kürdistan halkı referanduma meşruluk kazandıracak onun dışındakiler değil. O yüzden dayanın ve hiç kimsenin sözünü dinlemeyin! Referanduma gidiyoruz. Gereği neyse yapacağız ve bedeli neyse ödemeye hazırız.”

“Dün ulusal duruşundan dolayı Kerkük Valisi görevinden alındı. Onlara yanıtımız şudur; Irak Parlamentosu’nda çoğunluğun adı altında Kürtlere karşı verilen kararlarınız, Kürdistan’da kabul görmüyor.”

İslami yönden bakan Kürt kardeşlerim, Mevlana Halid i Bağdadi’ye nispet ettiğiniz Barzani ve avanesinin görüşleri yukarıda.

İSRAİL:

Öncelikle, tahrif edilmiş olan Tevrat’ta kendilerine vaad edilmiş topraklar (Arz-ı Mev’ud) anlayışı Siyonist İsrail’in kurulmasının en önemli maddesidir. Bu vesile ile 1.dünya savaşından sonra farklı anlaşmalarla Osmanlı imparatorluğunun elinde bulunan topraklar  cetvelle çizilerek küçük devletçikler oluşturdular.

“günde Rab, Abraham'la ahdedip dedi: Mısır ırmağından büyük ırmağa, Fırat ırmağına kadar bu diyarı, Kenileri ve Kenizzileri ve Kadmonileri ve Hittileri ve Perizzileri ve Refaları ve Amorileri ve Kenanlıları ve Girgaşileri ve Yebusileri senin zürriyetine (soyuna) verdim”. TEVRAT, Tekvin, Bab-15

Theodor Herzl'in 1897 yılında İsviçre'nin Basel şehrinde yapılan I. Dünya Siyonist Kongresi'nde yaptığı konuşmada sarf ettiği; "Kuzey sınırlarımız Kapadokya'daki (Nevşehir çevresi) dağlara kadar dayanır. Güneyde de Süveyş Kanalı'na dayanır. Sloganımız David ve Salamon'un (Davud ve Süleyman) Filistin'i olacaktır” şeklindeki cümleler Türkiye üzerindeki hedeflerini de ortaya koymaktaydı. Yine İsrail'in Başbakanlarından Ben Gurion'un 1948'de İsrail devletini ilan ederken yaptığı konuşmada söylediği; "Filistin'in bugünkü haritası İngiliz manda yönetimi tarafından çizilmiştir. Yahudi halkının, gençlerimiz ve yetişkinlerimizin yeniden çizmesi gereken bir başka harita vardır ki, o da Nil'den Fırat'a kadar olan bölgeyi kapsamaktadır” 1974 yılında zamanın İsrail Savunma Bakanı Ariel Sharon; "Türkiye de alaka alanımız içindedir”demişti. //dunyatimes.com/yazarlar/yazi/turkiyenin-guneyinde-adim-adim-arz-i-mevuda-y-18628.html

Devlet Başkanı Simon Peres: “Irak’ta savaşan gruplar birleşemeyecek ve Kürt devleti fiili olarak kurulmuştur”.

Orada bir büyükelçiliğimiz, normal ilişkilerimiz olsun isterdik ama onlar öyle istediği için gizli tuttuk.” Mossad’ın eski Kuzey Irak istasyon şefi Eliezer Tsafrir 26 Haziran 2014’de Reuters’

Türkiye, Irak Kürtlerine karşı tavrını değiştirdi. Dolayısıyla Kuzey Irak ile ilişkileri nedeniyle İsrail’in Türkiye’nin tepkisine neden olmaktan çekinmesine gerek kalmadı.”İsrail Dışişleri Bakanlığı eski müsteşarı Alon Liel

Eminim ki [Kürt lider Mesut Barzani] bağımsızlık ilan ettiğinde, bu ilişkilerin bütünü açık hâle dönüşecek.Ortak düşman, 1968-2003 yılları arasında Irak’ta hüküm süren Baas Partisi'ydi. Ama aslında Kürtlerle ilişkiler, Baas Partisi'nden önce de kurulmuştu. Bunun altında İsrail’in 1950’lerde benimsediği ‘yakın çevre’ stratejisi var. Bu stratejiye göre, İsrail yakın çevresinde Arap olmayan bütün unsurlarla ve azınlıklarla iyi ilişkileri içinde olmalıydı.” Tel Aviv Üniversitesi Irak uzmanı Ofra Bengio’

Abdulhamid’ten, Filistin’de toprak karşılığı, ödeyeceği bedeli belirten Teodor Herzl:“Bu talebim kabul edilirse cemiyetim ve onu destekleyenler Zat-ı alilerinin belirleyecekleri bir meblağı İmparatorluk Hazinesi'ne bağışlayacaklardır.” //www.yenisafak.com/aktuel/abdulhamitin-siyonistlere-cevabi-433910  

Teodor Herzl Siyonist bir Yahudi devletinin Filistin’de kurulması için,tüm imkanlarını seferber etmişti. Neden Filistin? Çünkü arzı mev’ud inancının merkezi olduğu için. İlk adımı gerçekleştiren İsrail, yayılmacı politikalar izleyerek bölgeyi istikrarsızlaştırmaya başladı.

Maksatları Filistin’de ufak bir toprak parçası olmuş olsa idi, o toprak parçasına sahip olduktan sonra neden o toprak parçasıyla iktifa etmediler de, tüm Ortadoğu hatta tüm dünyanın başına bela oldular ve olmaya devam ediyorlar.

AMERİKA :

Ortadoğu’ olarak adlandırılan coğrafya; Türk- İran havzası (Türkiye, İran, Afganistan) Arap Yarımadası (Suudi Arabistan, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt, Umman, Katar, Yemen) Bereketli Hilal diye tabir edilen bölge (Irak, İsrail, Ürdün, Lübnan, Suriye) ve Afrika kıtasındaki Mısır‘dan müteşekkildir. Orta Doğu, oldukça geniş bir alana sahip ve barındırdığı petrol rezervleri sebebiyle büyük devletlerin ilgisini daima üzerine çekmiş bir bölgedir.

1920’ler, Amerika’nın Ortadoğu zenginliklerinin peşine düşmeye başladığı yıllardır.Zengin enerji kaynakları,stratejik konumu, medeniyetlerin beşiği konumunda bulunması ve Özellikle ilahi dinlerin merkezi olması Amerika’nın emperyal iştahını cezb etmişti. Lakin  Amerika bu yıllarda istediği imkanlara sahip değildi.Hülasa Amerika,2. Dünya savaşından sonra İngiltere’nin Ortadoğu’dan çekilmesiyle kendi emperyal emellerini gerçekleştirmek  ve Ortadoğu’nun jeopolitik konumundan çıkar sağlayıp bu coğrafyanın Sovyetler birliğine bırakılmaması için bölgede çalışmalarına hız verir.  1956 Yılında Süveyş krizi ortaya çıkar ve Sovyetler Birliği’nin bölgedeki nüfuzu artmaya başlar.İki kutuplu bir dünyada Amerika’nın Düşman gördüğü Sovyetler Birliğinin bölgedeki etkisini kırmak için, Eisenhower Doktrini olarak adlandırılan bir politika gütmeye başlamışlardır.1956’dan,1960’lı yılların sonuna kadar devam eden bu politika ile Amerika: Komünizmle yönetilen bir devletin herhangi bir Ortadoğu devletine saldırması durumunda, askeri güç kullanımı ve askeri yardımlar da dahil olmak üzere her şekilde savunulacağı kararı alınmış ve Amerika Ortadoğu’ya güçlü bir şekilde dahil olmuştur. 

1969 ‘da Nixon Doktrini,1980’de Carter Doktrini’ni takip etti. Amerika, Ortadoğu politikalarını bölgedeki gücünü arttırmak yönünde revize ederek yıllar içerisinde pekiştirdi.

Bu bölgedeki en büyük destekçisi İsrail ise, Amerika’nın  desteğiyle bölgede Amerika’nın bir ileri karakolu vazifesini üstlendi. Demokrasi getirmek için Irak’a girdi. Ha keza Afganistan’ı işgal eden Sovyetler birliğini bahane ederek Afganistan’a müdahale etti.

Osmanlı imparatorluğunun vilayetleri olan şimdinin Ortadoğu ülkeleri, Sykes-Picot (1916) anlaşmasıyla küçük devletçiklere bölündü. Şimdilerde bölmüş oldukları devletleri daha da küçülterek bu bölgenin kontrolünü tam manasıyla ele alarak planlarını hayata geçirmeye gayret ediyorlar.

Amerika emperyal emellerini hayata geçirirken, bölgeyi istikrarsızlık bataklığına sürükledi.Bu istikrarsızlıklardan kendi emelleri doğrultusunda maksimum istifade etti ve etmektedir.

Amerika’nın Ortadoğu’daki 2 büyük amacı bulunmaktadır.

  1. Ortadoğu’nun zenginliklerini sömürüp, jeopolitik konumunu denetlemek.
  2. Amerika’daki İsrail lobilerinin yönlendirmesiyle, Ortadoğu’da Büyük İsrail yani Arz ı Mev’ud ‘u gerçekleştirmek.

CIA, Dünya’nın birçok yerinde, halkları kışkırtarak ülkelerde darbeler tertip ederek, kendilerine itaat edecek yönetimleri başa getirmiştir. Mesaisini bu doğrultuda yapmaya devam etmektedir. 

Selam ve dua ile…

Devam edecek

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.