Haberin Kapısı
2020-09-04 19:06:28

İman, Mü’min ve Duruş -1

Muhammed Yılmazsoy

04 Eylül 2020, 19:06

Bismillahirrahmanirrahim.

Salat ve selam peygamber efendimiz Muhammed Mustafa (S.A.V.)’e, Allah yolunda her şeyleriyle gayret eden ve ayrıca kısıtlı imkânlarına rağmen Allah rızası için elindeki az imkânlara rağmen cehd eden mü’minlere olsun.

Lügatte  “güven içinde bulunmak, korkusuz olmak” anlamındaki emn (emân) kökünden türeyen îmân “güven duygusu içinde tasdik etmek, inanmak” demektir.

Kur’ân-ı Kerîm’de iman kavramı 800’den fazla yerde geçer. Bununla beraber, İman etmeyi ve inananları nitelemek için, doğru söylemek anlamındaki sıdk, kalbin iman sayesinde huzura kavuşmasını ifade etmek için, şüpheden uzak olarak bilmek manasında yakn (yakīn) kökünün türevleri ve “huzur bulmak, güven duymak”  anlamındaki itmi’nân kavramı da kullanılır. 

İman esaslarına tabi olan kimseye ise Mü’min denir.

İslam Müslümana değil, İnsana inmiştir. Semavi dinlere ve beşeri dinlere mensup olan tüm insanlara, Allah’ın hükmü ve şeriatı peygamberler vasıtasıyla indirilmiştir. Tabi olanlar, mü’min, inkâr edenler ise kâfir olarak kayda geçmiştir.

Allah‘ın emir ve yasakları ile bağlantısı kopan insan, beşeri yönü öne çıkmak suretiyle her türlü fuhşiyata, zulümata ve haddi aşmaya yönelir. Bu durum kendisini beşeriyet noktasından da aşağı olan hayvanat derekesine düşürür. Allah, emir ve yasaklar göndererek ve kulunun kendisi ile bağlantısını koparmaması (İman ve teslimiyet) müjdesini peygamberleri ve kitapları vasıtasıyla vererek, insanları beşeriyet seviyesinden, İnsaniyet seviyesine Oradan da, Ademiyet (İnsanı Kâmil) seviyesine çıkarır.

İman, tam bir tatmini ve akabinde tam itaatı ifade eder. Bu hal kişiyi, mü’minler safına koyar. Yani iman ehli, kendisini güvende kabul eder ve bu hal, mevcut halin ve istikbalin bilinmezlik korkusundan kişiyi uzaklaştırır. Tam bir itmi’nan.

Yukarıda tanımladığımız çerçeve ideal çerçevedir. Bu hal üzere olanlar emin olanlardır. Peygamberimiz Muhammed Mustafa (S.A.V.) bu makamın en aşkın konumundaydı. Muhammed’ül Emin idi. Mü’min, kâfir herkes peygamberimizin sergilediği bu duruşu ikrar ederdi.

Bu iman ve imanın gerektirdiği duruşa sahip olan Peygamberimiz mevcut hal ve istikbal korkusuna düşmedi. Allah’ın emir ve yasaklarına (Hududullah) tam bir teslimiyet ile çıktığı yolda, önce Medine İslam devletinin kurulmasına, akabinde Mekke’nin fethi ve tüm dünyanın İslam ile şereflenmesine vesile oldu.

 “Andolsun, Allah’ın Resulünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.” (Ahzab -21)

Örnek olarak aldığımız Muhammed Mustafa (S.A.V.) efendimizin sergilediği duruş, bizim başarı kaynağımız, bizim kurtuluşumuz ve ortaya koyacağımız mücadelenin mutlak başarıya ulaşacağının göstergesi değil mi?

Öyle…

Ahir zamanda olan bizlerin, ellerimizde kor ateş olarak tutmaya çalıştığımız, en ufak bir yelde sarsılabilen, dilimizden kalbimize indiremediğimiz imanımız, Peygamberi duruşu göstermemize engel olmakta. Baş üstünde peygamberimizin bizim için en güzel örnekliği durmasına rağmen.

İnsan Allah ile bağlantısını kurup sağlamlaştırırsa, peygamberimizin örnekliğini bir kandil gibi hayatına ışık olarak alırsa şahsiyeti belirgin hale gelir. Silik bir şahsiyetten belirgin bir şahsiyete geçer. Bu hal imani duruşu verir. Beşeriyetin yüzeyselliğinden insaniyetin içselliğine yükselir.

Bir Müslüman bu dünyada kendisini küfür ve imanın mücadelesinin ortasında bulur. Daha doğrusu hayat; iman ve küfrün mücadelesinin sergilendiği alana denir.

Bu mücadele içerisinde küfür kendi araçları ve silahlarıyla mücadele etmekte, İman ise kendi araç ve silahlarıyla mücadele etmektedir.

Küfrün bu mücadelede kullandığı araçların başında insanların şahsiyetini yani duruşunu ifsad etmek geliyor. Şahsiyeti zedelenmeye başlayan bir insan yavaş yavaş hem bu meydandaki ağırlığını hem de varlığını kaybederek silik, hafif insanlar derekesine düşer. Peygamberimizin ifadesiyle “Saman çöpü” derekesine düşerler. Bu duruma gelmiş veya getirilmiş insanlar artık niteliksel açıdan niteliksiz, lakin nicelik açısından ise önünde sıfır olan bir sayı mesabesindedir.

Bu insanlar ile bu durumlarını imar etmedikçe yola çıkılmaz. Bu insanlara dava eri olarak bakılmaz. Bu insanların olması dava erlerinin moral motivasyonunu bozar. En önemlisi senin de gücünün zayıf görünmesine vesile olurlar.  

Omurgasız olurlar. Her tarafa eğilip bükülürler. Benmerkezci, nefis perest ve karıncanın kibri gibi, kendilerini pislik denizinin sultanı ilan ederler. Hem seni hem de davayı satarlar. Hem de hiçbir pişmanlık duymazlar. Aklı olan ve şahsiyet davası güden kimseler bu kişilerden uzak durmalıdır. (Bu durumlarını imar edecek gayret ve çalışmaları elden bırakmadan)

Dikkat ettiyseniz küfür bu durumu elde edebilmek için elindeki araçlardan sadece birisini kullanarak, şahsiyeti (Duruş) yani insanın insaniyetini hedef aldı.

Ne mi oldu?

1,5 milyar saman çöpü…

Kan, gözyaşı, zulüm, Allah’ın huduna tecavüz, ihanet, ah, yetimler,……………………………………………………………………….

Küfrün bu şahsiyeti ifsad edecek aracının içerisinde, neler var bir bakalım. Haz, kadın, para, mal mülk, malayani, kariyer, mevki, ene, gösteriş, v.s.

Bu ifsat unsurları; insanın omurgasını (Duruş) bozup, niteliksel açıdan bakıldığında yok hükmünde olan, niceliksel açıdan bakıldığında ise, önünde sıfır olan bir sayı derekesine düşmüş insanın ortaya çıkmasına, vesile olmuştur.

Yukarıda tespitini yaptığımız şahsiyetin (Duruş) bozulması, tüm ciddiyetiyle ortada. Ulema ve ehliyet sahibi insanlar tedavi yapmadan önce, mevcut hastalığın öncelikle teşhisinin yapılması, akabinde ise, tedaviye ve gerekli önleyici önlemler alınması yolunu takip ederler.

Tespit ettiğimiz ve adını koyduğumuz hastalık ve zayıflığımızı, neticede ortaya çıkan ve çıkabilecek olan durumların vahametini, tüm çıplaklığı ile ortaya koyduk.

Dolayısıyla yaptığımız tespitlerden sonra İmani duruşun hayati öneme haiz olduğu ortaya çıkmaktadır. Öyle ki “Saman çöpü” derekesine düşmek veya Ademiyet makamına yükselebilmek. Daha farklı bir bakış açısıyla, Allah’ın yarattığı her şeyden korkup, Allah’tan korkmayan kullardan olmak ile yalnızca Allah’tan korkup, Allah’ın yarattığı hiçbir şeyden korkmayan kullar olmak…  

İmani duruş, Allah’ın ve Allah’tan aldığı emirler ile peygamberimizin mü’minleri getirmek istedikleri makamdır. Bu makama gelenler her zaman, saman çöpü derekesine düşenlerden az olmuştur. Dava, bunların gayretleri ile yol almıştır. Bu duruşu gösterenler, ifsat ehlinin saldırılarına en şiddetli şekilde uğramış, buna rağmen onlara ve saldırılarına galip gelebilmeyi bilmişlerdir.

Âlimler bu hususta çok yazıp söyledi, lakin yine de inananlar fevç fevç saman çöpü derekesine düşmek için çalışıyorlar hatta bunun için yarışıyorlar.

Bu şahsiyetin bozulmasının nedenlerine yönelik tesbiti yaptıktan sonra ikinci yazımızda da çözümü ele alacağız İnşaAllah.

Selam ve dua ile

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.