Haberin Kapısı
2016-06-29 14:22:32

Türk ile Kürdün Nikâhı Caiz midir?

Doç. Dr. İbrahim Baz

29 Haziran 2016, 14:22

Güneydoğu Anadolu bölgesinde uzun yıllardır yaşanan ve son dönemde, tarihindeki en şiddetli noktasına ulaşan olayların arka planına dair ilgili-ilgisiz, bilgili-bilgisiz her kes konuşmakta. Hani popüler tabirle “ağzı olan konuşuyor”.

Kimine göre, bu bir demokratik hak mücadelesidir. Başta dil ve kültürel konularda olmak üzere inkâr politikalarına karşı doğuştan gelen ve kimsenin kimseye vermeye yetkili olmadığı hususları elde etme ve yaşama mücadelesidir.

Kimine göre, zulme başkaldırıdır. Bu kişilere göre yüzyıla yakındır Kürt halkı asimile edilmeye çalışılmış ve bütün coğrafyada olduğu gibi Kürtler burada da ümmetin mazlumu haline getirilmişlerdir. Bu nedenle Kürtler bir millet olarak varlıklarını artık ortaya koyma hakkına sahiptirler ve bunun zamanı gelmiştir.

Kimine göre, Kürtler dindar oldukları için bu olaylar başına gelmiştir. Bu kişilere göre devlet, medrese ve dergâhları kapatarak dindar Kürt halkını inancından koparmaya çalışmıştır. Dolayısıyla kimi dindar çevreler de bu nedenle olaylar konusunda aktif rol almıştır.

Kimilerine göre, bölge halkı yabancılar tarafından kışkırtılmış ve kandırılmıştır. Bunlara göre ise bölgede Ermeni devleti kurduramayan egemen güçlerin, sosyalist bir Kürt devleti kurdurma teşebbüsünden başka bir şey değildir.

Kimilerine göre, güçlü ve Sünni bir Türkiye’nin olmaması için bölgede sorunlar çıkarılmakta ve Türkiye’nin kendi iç sorunlarıyla uğraşmaktan daha büyük plan ve projeleri düşünmesine vakit bulamaması planlanmaktadır.

Kimileri göre ise İslam uzun yıllar en güzel ve orta yolu takip eden bir anlayışla Anadolu’da yaşandı. Bunun temel nedenlerinden biri bu coğrafyada yaşana Türk, Kürt ve Araplar başta olmak üzere Sünni ve tasavvufî gelenekten beslenen bir din anlayışına sahip olmalarıdır. Bu ise bazı mezhepler ve dinler açısından potansiyel bir tehlikedir. Bu açıdan bu potansiyel kuvveden fiile geçmemelidir. Plan bunu bozmaktır.

Kimine göre ise batılıların ve kimi doğuluların hala Osmanlı’ korkusu vardı. Bu kale içten fitnelerle yıkılmalıydı.

Yukarda sıralanan “kimilerine göre”yi sayfalarca çoğaltmak mümkündür.

Burada üzerinde durulması gereken husus hiçbirinin tamamen yanlış, ya da hiçbirinin tamamen doğru olmadığıdır. Bir nevi Mevlânâ’nın meşhur körlerin fil tarifine benzemekte bu olay.

Peki, Türkiye üzerine plan yapanlar bu konuda ne düşünüyor. Bir örnek verelim.

Bir süre önce, bir strateji toplantısında İsrailli bir yetkili son dönemde Güneydoğuda artan olaylarla ilgili bir arkadaşımıza, dilinin altındaki baklayı gösterdi. Üstelik Müslümanın din diline sahip, çok önemli bir metafor kullanarak:

“Türkler ile Kürtler kardeştir. Sizin dininize göre kardeşlerin nikahı caiz değildir. Bu nikah kıyılmayacak…”

Şimdi soru sorma zamanı. Niçin mi? Sorun olduğunda soru sormak vaciptir. Sorumluluk üstlenmek de farzdır. Dikkat edilecek olursa sorun, soru ve sorumluluk aynı kökten gelmektedir. Mesele, sual ve mes’uliyet gibi…

Sorumuz şu: Selahaddin’in ordusundaki Türkler, Alparslan’ın ordusundaki Kürtler, Çaldırandaki Kürt Aşiretleri, Birinci dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı’ındaki kardeşlerin din ve vatan müdafaasındaki nikâhı ne olacak…

Milyonları aşan dini nikâhı dile getirmek zaten abesle iştiğaldir…

Gölge oyununa devam edilecekse, sopayı tutan elleri artık tanıma vakti gelmedi mi?

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.