20.12.2018, 14:55

Âkif’in Kemikleri Sızlıyor!..

Millî Şairimiz Mehmed Âkif Ersoy’a reva görülen vefasızlığı defalarca kaleme almış, bu yazılar vesilesiyle hem Meclis’te hem kurumlar arası yazışmalarda birtakım girişimler olsa da bir türlü sonuç alınamamıştı.

Dün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe’de Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülleri Töreni’nde yüreğimize su serpti. Erdoğan, “Kültür ve Turizm Bakanlığımız Mehmed Âkif’in vefat ettiği İstiklâl Caddesi’nde bulunan Mısır Apartmanı'nın 4. katındaki daireyi Mehmed Âkif Ersoy Müze Evi’ne dönüştürüyoruz” ifadesiyle sabırla beklenen bir çağrı daha karşılık buldu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın müjdesiyle birlikte bu konuyla ilgili 26 Aralık 2012’de kaleme aldığım “Âkif’in kemikleri sızlıyor!..” başlıklı yazıyı tozlu raflardan indirip tekrar ilginize sunuyorum. Bugün Âkif’in 145. doğum günü olması vesilesiyle bütün okurlardan yazıya başlamadan evvel merhum için birer Fatiha istirham ediyorum.

***

“Mısır da 10 yıllık uzlet günlerini tamamlayan Mehmed Âkif Ersoy, hastalığı ilerlemiş bir halde eşi İsmet hanımla 17 Haziran 1936 yılında İstanbul a döner. Şair vapurla rıhtıma doğru yaklaşırken, şehrin siluetini uzun uzun seyrederek gözyaşları döker. Rıhtıma yanaşıldığında ise Âkif’i sadece birkaç dostu karşılar...

Vefatının 76. sene-i devriyesinin arefesinde İstiklâl Şairi Mehmed Âkif Ersoy’u Edirnekapı Şehitliği’ndeki istirahatgâhında ziyaret edip, son nefesini verdiği mekâna doğru yöneliyorum.

 “Demir tavında dövülür” sözü gereği; güneşin parlak fakat soğuk yüzünü gösterdiği bir günün ortasında dalıyorum yapayalnız sokaklara. Fakat yalnızlığım hususunda yanıldığımı Tarlabaşı Bulvarı’ndan Taksim’e ilerlerken fark ediyorum.

“HAVÂDİS yüz yıl önce”

Tarlabaşı’nda hummalı bir çalışma var. Elleri soğuktan morarmış işçiler ruhunu yitirmiş yapılara ruj sürerek güzelleştirme telaşında. Taksim’deki Maksem Sarnıcı’nda faaliyet gösteren Taksim Cumhuriyet Sanat Galerisi’nin afişini görünce âdeta çarpılıyorum. Hiç tereddüt etmeden galeriyi adımlamaya başlıyorum. Her adımda ayrı bir zamana, ayrı bir olaya tanıklık ediyorum. Yüz yıl öncesinden HAVÂDİS’ler alıyorum. Matbuatımızın tarihçesini tahkik ederken, “Harf Devrimi”nin hafızamıza indirdiği onarılmaz darbeyi bir kez daha iliklerime kadar hissediyorum. Tasvir-i Ahvâl, Servet-i Fünûn, Alemdar, Eşek, Cem, Karagöz’ün orijinal ve tıpkıbasım nüshalarının satırları arasında gezinip; kâh hüzünleniyor, kâh mizah sanatına zirve yaptıran cümleler arasında tebessüm krizine tutuluyorum. 1912’de ülkemiz ve dünyada olun biteni “HAVÂDİS yüz yıl önce” sergisiyle, tarih ve kültürden haberdar olmak isteyenlerin ilgisine sunan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kütüphane ve Müzeler Müdürlüğü’ne teşekkür ediyorum.

Taksim’e ma’bed şart

Galeriden çıkıp, sarnıcın arkasına dolanıyorum. Sağa bakıyorum, sola bakıyorum günlerce gündemi yoran “Taksim Camii” inşasına dair en ufak bir emare göremiyorum. (Hamd olsun, artık Taksim de Müslümanların ibadet edebileceği ferah bir ma’bede kavuşuyor.) Mimar Ahmet Vefik Alp’in öve öve bitiremediği ödüllü ve “diyalogcu proje”yi hayallerimin ortasına seriyorum; boşa koyuyorum dolmuyor, doluya koyuyorum almıyor. Bu arada sarnıcın hemen yanındaki “utanç verici teneke minareli cami müsveddesi”nden arş-ı âlâya bir ezan sesi yükseliyor. Mescidde ilk yer tutan imama uyarken, diğerleri yağmura aldırış etmeden sokakta sırasını bekliyor.

Noel’i karşılama yarışına hazırlananlar, menzile varmak için nefes tüketen kalabalıklar İstiklâl Caddesi’nden bendine sığmayan nehirler gibi âleme akıyor. Domino etkisiyle dünyanın dört bir yanına savrulan “Arap Baharı” mağduru turistler, zenci yerliler, küpeli oğlanlar, siyah gözlüklü figüranlar ne zaman biteceği belli olmayan film için rol kesiyor...

 “Ruhumun senden İlahi şudur ancak emeli: / Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli; / Bu ezanlar ki, şehadetleri dinin temeli, / Ebedi, yurdumun üstünde benim inlemeli...” diyen merhum Âkif’in sözleri yerlerde sürünüyor.

“Durun kalabalıklar bu yol çıkmaz sokak”

Cadde-i Kebir, Âkif in Âsım’ından yoksun gençlerle dolup taşıyor. Karşıdan gelenler, karşıya gidenler; akıyor, birbirine karışıyor. İstiklâl âdeta bütün idealist duyguları yutuyor; gününü gün eden insancıklar doğuruyor. Renk cümbüşünün içinde ilerleyen ruhu katranlaşmışlar, bütün güzellikleri bastırıyor.

Köşede duran mahzun bir camii; “durun kalabalıklar bu yol çıkmaz sokak” diye bağırıyor. Fakat sinema gişelerinin önünde kuyruğa girenler; fantastik filmler izlemenin, karnı acıkanlar ise; yemeli-içmeli mekânlarda yer bulabilmenin telâşında.

Bunca dünyevîleşen koşuşturma ve kokuşmanın arasından bir rayiha dağılıyor caddeye. Çağırıyor herkesi ilkbahar tazeliğinde. Buram buram iman kokuyor. Çatlatılmış kubbesinin altında başımı seccadesine koyamamanın üzüntüsünü yaşıyorum. Demirören İstiklal AVM sayesinde cemaatine hasret kalan Hüseyin Ağa Camii’nin bahçe duvarındaki “26 Mart 2010 tarihi itibariyle Vakıflar Genel Müdürlüğü ile imzalanan protokol gereği, Ağa Camii restorasyonu Demirören Holding tarafından yapılmaktadır” ibaresine bakıp, Nâzım Hikmet’in; “Havsalam almıyordu bu hazin hali önce / Ah, ey zavallı cami, seni böyle görünce // Dertli bir çocuk gibi imanıma bağlandım; / Allahımın ismini daha çok candan andım. // Ne kadar yabancısın böyle sokaklarda sen! / Böyle sokaklarda ki, anası can verirken, // En kirlenmiş bayrağın taşıyor gölgesini, / Üstünde orospular yükseltiyor sesini...” dizelerini mırıldanıyorum. Dualarımı, Sadri Alışık Sokak’taki İdris Bey İş Merkezi’nin bodrum katına bırakıyorum.

Sonra Atıf Yılmaz Sokağı, Demirören İstiklal AVM, Halep Pasajı, Atlas Pasajı, Yeşilçam Sokağı ve kalabalığı yara yara ilerleyen nostaljik tramvayın yanından “Mısır Apartmanı”na doğru yol alıyorum. Galatasaray Sultanisi’nin önü her zamanki gibi hareketli. Sahnede “Vegan Özgürlük Hareketi”nin vejeteryan kızları var. Duvar ve yerlere yaydıkları “Şükran günlerimiz hindisiz olsun,”“En büyük ibadet yaşatmaktır” sloganları arasında tir tir titriyorlar. Yaptıkları eylemi “ibadet” gibi gördüklerini hissedince sohbeti kısa kesip hemencecik topukluyorum.

Galatasaray Sultanisi’ni geçtikten sonra kalabalık seyreliyor, atmosfer başka bir renge bürünüyor. Soğuğa rağmen yol kenarı müzisyenden geçilmiyor. Gitar sesi saksafona, bağlama sesi darbukaya karışıyor; ziyafeti beğenenlerin bozuk para şıngırtısı cümbüşü habire fişekliyor. Sokağa taşan bu festival tâ Asmalı Mescid’e kadar uzanıyor.

Mısır Apartmanı’nın ilginç sakinleri

Tünel e doğru ilerlerken, Yapı Kredi Yayınları’nın ilerisinde, St. Antuan Kilisesi’nin berisinde 163 kapı numaralı, heybetli, makyajı yerinde, caddenin en gösterişli binalarından olan Mısır Apartmanı’na nihayet ulaşıyorum. Bina, 1910 yılında Mısır Hidivi Abbas Halim Paşa’nın isteği üzerine kışlık konak olarak mimar Hovsep Aznavur’a yaptırılmış. Abbas Halim Paşa’nın ölümünden sonra varisleri tarafından apartmana dönüştürülmüş. Apartman farklı dönemlerde Ziraat Bankası, İlkut Uras, Hayri İpar, Ali İpar, Şair Mithat Cemal Kuntay, Cenap Şehabettin, Süleyman Nazif, Sami Paşazade, Abdülhak Hamid Tarhan, Fuat Şemsi İnan, Atatürk ün dişçisi Sami Günzberg, Faruk Süren in babası dişçi Arşak Sürenyan, Hüsamettin Cindoruk, Koray İnşaat ve İsrail Gizli Servisi MOSSAD gibi birbirinden farklı hayatları misafir etmiş.

Hikâyesi uzun. Benim için önemli olan asıl hikâye, Millî Şairimiz Mehmed Âkif Ersoy’u misafir etmesi.

“Mekânın rûhu” uykuya dalmış

Mısır’da 10 yıllık uzlet günlerini tamamlayan Mehmed Âkif Ersoy, hastalığı ilerlemiş bir halde eşi İsmet hanımla 17 Haziran 1936 yılında İstanbul’a döner. Şair vapurla rıhtıma doğru yaklaşırken, şehrin siluetini uzun uzun seyrederek gözyaşları döker. Rıhtıma yanaşıldığında ise Âkif’i sadece birkaç dostu karşılar. Abbas Halim Paşa’nın ısrarlı daveti üzerine Ersoy, birkaç gün Maçka’daki evde misafir olur. Daha sonra Şişli Sıhhat Yurdu’nda kısa bir süre tedavi görür. Ve nihayetinde Âkif, Mısır Apartmanı’nın ikinci katındaki daireye yerleştirilir. Hizmetine bir hasta bakıcı verilir. Bu dönemde Abbas Halim Paşa, Mehmed Âkif’le çok yakından ilgilenir.

İlgilenenlerden birisi de Âkif’in üç Âsım’ından (Köse Âsım, Hâfız Âsım, Âsım Şakir) biri olan Hâfız Âsım’dır. Mısır dönüşü Üstâd’ı hiç yalnız bırakmaz. Kur’an okuyarak teselli verir, naatlarla coşturur, közlenmiş hâtıraları harlandırır. Üstâd’a belli etmez amma gözyaşlarını yüreğine akıtır.

Üstâd da Hâfız Âsım ı sever amma o ümitlerini başka bir Âsım’a bağlar. O Âsım ki, Asr-ı Saadet’ten Üstâd’a durmaksızın “Âsım’ın Nesli”ni fısıldar...

27 Aralık 1936 Pazar günü, gecenin gündüzü örttüğü saatlerde Mehmed Âkif Ersoy, Mısır Apartmanı’nda son nefesini verir. Buradaki anılar da Âkif’le birlikte gömülür. “Mekânın rûhu” derin bir uykuya dalar. Apartmanda hoyratlıklar, anadan üryan tablolar, şerefe kalkan kadehler birbirini kovalar.

Âkif, ahde vefa bekliyor

Hâlâ Mısır Apartmanı’nı çevreleyen ışıldaklardan zevksizlik fışkırıyor. Işıkların arasından dışarıya hoyrat sesler dökülüyor. Merdivenlerin basamaklarındaki izler apartmanın sakinlerini ele veriyor. Eğlence düşkünü kalabalıklar; basamaklardan bir iniyor, bir çıkıyor. Yorgunluklar, merhum Mehmed Âkif’in hasta yattığı odada kadehlerle unutuluyor!. Arsızlıktan çatlamış dudaklar, “Makber”i terennüm ediyor!.. “Cay-ı dilber”le son bulan dizeler; loş ışıkların, fasıl gruplarının, tangoların, oriental showların, sarhoş kahkahaların arasında kirleniyor!.. Ve bütün bunlar oluyorken, dünya gündemini iPad’ından izleyen nesil, ne yazık ki Âkif’in bu apartmanda son nefesini verdiğinden bîhaber yaşıyor!..

Dün olduğu gibi bugün de Âkif in buradaki kederli sessizliği hâlâ devam ediyor.

Açıkçası devletlilerin Millî Şairi’ne sahip çıkıyormuş gibi göründüğü bir ülkede, bu sahneler insanın çok da zoruna gitmiyor!..

Hülasa; Âkif in gözlerini kapadığı Mısır Apartmanı’nın müzeye dönüştürülmesi, bir “ahde vefa”nın, bir “borç”un ödenmesi için “devlete külfet” olmasa gerek. Âkif’in hayallerini yaşatmak, Âkif’i yaşatmaktır. Âkif’i yaşatmak; bazen de onun ağladığı, güldüğü hatta öldüğü mekânları yaşatmaktır.”

Yorumlar (0)
15
açık
Namaz Vakti 05 Mayıs 2024
İmsak 04:11
Güneş 05:51
Öğle 13:06
İkindi 16:58
Akşam 20:11
Yatsı 21:44
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 34 93
2. Fenerbahçe 34 89
3. Trabzonspor 35 58
4. Beşiktaş 35 54
5. Başakşehir 34 52
6. Alanyaspor 35 49
7. Kasımpasa 34 49
8. Rizespor 35 49
9. Sivasspor 34 48
10. Antalyaspor 34 45
11. A.Demirspor 35 44
12. Samsunspor 35 42
13. Kayserispor 35 41
14. Ankaragücü 35 39
15. Karagümrük 35 37
16. Konyaspor 34 36
17. Gaziantep FK 34 34
18. Hatayspor 34 33
19. Pendikspor 34 30
20. İstanbulspor 35 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 33 72
2. Göztepe 33 69
3. Sakaryaspor 32 57
4. Kocaelispor 32 55
5. Ahlatçı Çorum FK 32 55
6. Bodrumspor 32 53
7. Boluspor 32 50
8. Bandırmaspor 32 47
9. Gençlerbirliği 32 47
10. Erzurumspor 32 44
11. Keçiörengücü 32 39
12. Manisa FK 32 37
13. Ümraniye 32 37
14. Şanlıurfaspor 32 34
15. Tuzlaspor 32 34
16. Adanaspor 32 33
17. Altay 32 9
18. Giresunspor 32 7
Takımlar O P
1. Arsenal 36 83
2. M.City 35 82
3. Liverpool 35 75
4. Aston Villa 35 67
5. Tottenham 34 60
6. Newcastle 35 56
7. M. United 34 54
8. Chelsea 34 51
9. West Ham United 35 49
10. Bournemouth 36 48
11. Wolves 36 46
12. Fulham 36 44
13. Brighton 34 44
14. Crystal Palace 35 40
15. Everton 36 37
16. Brentford 36 36
17. Nottingham Forest 36 29
18. Luton Town 36 26
19. Burnley 36 24
20. Sheffield United 36 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 34 87
2. Girona 34 74
3. Barcelona 34 73
4. Atletico Madrid 34 67
5. Athletic Bilbao 34 61
6. Real Sociedad 34 54
7. Real Betis 33 49
8. Valencia 33 47
9. Villarreal 33 45
10. Getafe 34 43
11. Osasuna 33 39
12. Deportivo Alaves 33 38
13. Sevilla 33 38
14. Las Palmas 34 37
15. Rayo Vallecano 33 34
16. Mallorca 34 32
17. Celta Vigo 33 31
18. Cadiz 34 26
19. Granada 33 21
20. Almeria 33 14
Günün Karikatürü Tümü