Haberin Kapısı
2021-03-23 17:57:01

Dost-Düşman; Hain-Gafil -5

İbrahim Cücük

23 Mart 2021, 17:57

6. Hâinler ve gâfiller kimlerdir?

Hâin; hıyanet eden, gördüğü iyiliğe kötü karşılık veren, kötülük yapmaktan, zarar vermekten hoşlanan, merhametsiz kimse demektir.

Gâfil; olandan bitenden habersiz olan, olanın bitenin farkına varamayan, dikkatsiz, yaptığı işin önemini kavrayamayan, ihtiyatsız, hazırlıksız kişi demektir.

Hâin, bilerek hainlik yapan kişidir. Hainlik her zaman kötü bir sıfattır.

Gâfillik ise bazen kötü bir sıfat değildir. Örneğin, kendisi aleyhinde söz söylenen, haberi olmadan iftiraya maruz kalan kimse gibi. Bu hal, onun aleyhine olan bir durum değildir.

Hz. Âişe annemize yapılan iftirada onun ne suçu vardı? Suçu yoktu. Ama o suçu bilerek onun aleyhine iftira olarak ortaya atanlar İslam düşmanı ve hâin olan münafıklardı. Bir de o iftiraya uyan, hemen kabullenen gâfiller vardı ki iftira edenler gibi cezaya çarptırıldılar.

Bu gâfiller, Hz. Peygamber (s.a.s.)’in hanımına, mü’minlerin annesine atılan bu iftirayı reddetmeli ve bu apaçık bir iftiradır demeliydiler. İşte düşmanların, hâinlerin oyununa gelen bu gâfiller, kınanan kimselerdir.

Müslüman kişi, lehinde ve aleyhinde olanı bilen; lehinde olana dikkat eden, aleyhine olandan sakınan kimsedir.

Hâin ile gâfil netice itibariyle birdir. Mesela, Hz. Âişe annemize iftirayı atan kâfir hâin münafıklarla gâfil Müslümanlar aynı suçta birleştiler.

Hâin, silah deposunu düşmana teslim ediyor, gâfil olan da uyuyor, düşman gelip silah deposunu soyuyor. Netice itibariyle her iki halde de silah düşmana verilmiş oluyor. İşte böylece hâin ile gâfil cezalandırılan bir suç işlemiş oluyorlar.

Hâinlik eden müslüman da olabilir. Esasında hıyanet, münafıklık alametidir.

Münafıklık, kâfir olan münafıkların alametidir. İşte Müslüman kişiye gereken, kâfirlere amelen de benzememeye çalışmaktır. Bu konuda Müslümanlara hitaben Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Ey iman edenler! Allah'a ve Rasul'e hâinlik etmeyiniz ki, bile bile kendi emanetlerinize hâinlik etmiş olursunuz.”

(Enfâl sûresi 8/27.)

Hamdi Yazır, bu âyet-i kerîmenin tefsirinde sanki bugünleri görerek şöyle demiştir:

“Ey mü’minler! Allah'a ve Rasul’e hıyanet etmeyin, iman zimmetinize verilmiş olan ilâhî hükümlere ve Rasul’ün sünnetine saygısızlık ve riayetsizlik etmeyin. Bunlar size hayat veren hükümlerdir, onlardan dolayı şükretmekten geri kalmayın, nankörlük etmeyin. Onlara sadakat ve bağlılıktan ayrılmayın. Dinde laubali olmayın, dinin emir ve yasaklarına sırf gösteriş olsun diye uymayın, can u gönülden benimseyerek uyun, ganimetten mal kaçırmak veya düşmana gizli sırlar iletmek gibi davranışlarla ahlâkınızı lekelemeyin. Hâsılı, dinî görevlerinizi ciddiyet ve samimiyetle yapın. Allah ve Rasulü'ne hıyanet ederseniz kendi emanetlerinize hıyanet edersiniz. Bir kere Allah ve Rasulü'ne hıyanet etmeye başladınız mı artık kendi aranızda da mala, cana, ırza ve namusa hıyanet etmeye başlarsınız. Hakka, hukuka, vatana ve milli görevlere de hâinlik etmeye başlarsınız. Ve o halde siz bilirsiniz. Bile bile hıyanet edenlerden olursunuz. Bundan dolayı da birbirinize olan güveniniz yok olur. Kimsenin kimseye güvenmediği bir toplum olursunuz. Siz kendinizden emin olamazsanız diğerleri sizden hiç emin olamazlar. O vakit emniyet ve güven büsbütün ortadan kalkar. Başınıza işte o sözü edilen büyük fitneler kopar. Bunun için Allah'a, Rasulü'ne hıyanet edip de kendi kendinize hıyanet edenlerden olmayın. Gerçi mü’min, mü’min olmak bakımından hıyanet etmez, hâinlik ve yalan mü’minde huy haline gelmez. "İki özellik vardır ki, mü’minde huy haline gelmez, bunlar hıyanet ve yalandır" (Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 252.) hadîs-i şerîfinde bu iki hasletin mü’minde huy ve tabiat haline gelemeyeceği haber veriliyor. Ancak mü’min gaflet edebilir, maişet derdiyle, mal ve evlat endişesiyle bazen böyle bir zaafa düşebilir. Böyle bir durumda biliniz ki, mallarınız ve evlatlarınız sırf bir fitnedir, sizin için fitneden başka bir şey değildir. Sizi meftun eder, günaha ve belaya sokabilir. Onlar böyle durumlarda birer dert ve imtihandır.”

(Yazır, Hamdi, Hak Dini Kur’ân Dili, IV, 220-221. (Sadeleştirme, heyet. Azim dağıtım)

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.