Haberin Kapısı
2022-05-31 15:41:05

ERDEMLİ İNSANLARIN BAZI GÜZEL VASIFLARI/3

İbrahim Cücük

31 Mayıs 2022, 15:41

10. Dünyaya, sevgi ve şehvetle değil ibretle bakarlar

Bazı kimseler Hâtimü’l-Esam’dan (rh.a.) “Bizden biri ne zaman ve nasıl dünyaya ibret gözü ile bakanlardan olabilir?” diye sormuşlar. O şu cevabı vermiştir:

“Dünyada her şeyin sonunun harap, her şahsın gideceği yerin de türab/toprak olduğunu gördüğü zaman! Bir kimsenin evinden veya yakınından bir cenaze çıkar da o kimse bundan ibret almazsa, ona ne ilmin, ne hikmetin, ne de va’z u nasihatin bir faydası dokunur!.”

11. Bir hata veya unutkanlık neticesinde kendilerinde görülen yanlışlara uyulmaması gerektiği uyarısında bulunurlar

Sâlih el-Merrî (rh.a.), bir gün nasihat esnasında: “Kul, kapıyı çalmasını bilir ve devam ederse, çok geçmeden Hakk’ın kapısı ona açılacaktır!” demiş. Bir kadın söze karışıp: “Ey sâlih kişi! Hakk’ın kapısı kapalı mı ki? O’nun kapısı hiçbir zaman kapanmış değildir!” diyor. O da şu karşılığı veriyor: “Şu kadının akıllılığına, şeyhin de cahilliğine bakınız!”

Basra’nın büyüklerinden, fakîhlerinden, ulemasından ve kâdîlerinden olan Ubeydullah b. el-Hasene’l-Anberî’nin (ö.168) talebesi Abdurrahman b. Mehdî diyor ki: “Bir cenazede idik, ona bir mesele sordum. O bu meselede yanıldı. Ben ise gencim ve ona: “Allah sana iyilik versin, bu böyle değil, bu konuda hüküm şöyle şöyledir” dedim. O bir an başını eğdi sonra başını kaldırdı ve şöyle dedi: “Ey genç! Senin söylediğin doğru ve senin sözüne uyarak senin dediğine dönüyorum. Hakta kuyruk olmam, batılda baş olmamdan bana daha sevimlidir.”

(İbn Hacer el-Askalânî, Tezhîbü’t-Tehzîb, VII, 7; Ebû Nuaym el-İsfehânî, Hılyetü’l-Evliyâ, IX, 6.)

Gerçekten cevabın büyüğü, büyüğün cevabıdır. Büyük de olsa yanılabilir ve hata edebilir. Ama büyük insana, yanıldığı söylenince yanılgısını ve hatasını kabul eder. Talebe de olsa zarûrât-ı dîniyyeyi, temel konuları bildiği için doğru olan hükmü edebiyle üstadına arzetmiştir.

12. Kendilerini de günahkâr sayar, istiğfara ve tövbeye yönelirler

Kendileri, küçük günah bile olsa işlediklerini kabul ettiklerinden dolayı hemen tövbe ve istiğfara yönelirler. Çünkü kurtuluşun istiğfar ve tövbe etmekte olduğunu bilirler:

“Ey mü’minler ! Hepiniz Allah’a tövbe ediniz ki kurtulabilesiniz.”

(Nûr sûresi, 24/31)

“Kim istiğfara yapışır (devam edip dilinden düşürmez) ise, Allah ona her darlıktan bir çıkış, her üzüntüden bir kurtuluş kılar, ummadığı yerden rızık verir.”

(Ebû Dâvûd, Salât, 361, Hadîs no: 1518; İbn Mâce, Edeb, 57, Hadîs no: 3819.)

İstiğfar, Allah’tan özür dileyerek af talep etmek; tövbe, fiilen dönüş yapmaktır.

13. Kendilerine eziyet edenleri affeder, kin tutmazlar

Cafer b. Muhammed (ö. 301/913) (rh.a.) diyordu ki: “İntikam alıp da sonunda pişman olmaktansa affedip de pişman olmak benim için daha sevimlidir.”

Katâde (rh.a.) Hz.lerine: “İnsanların kadir ve şeref bakımından en yüksek olanları kimlerdir?” diye sormuşlar. O da şu cevabı vermiştir: “İnsanların kusurlarını bağışlamak hususunda en ileri olanlar!” Zira büyüklere yakışan affetmektir.

14. Müslümanlara karşı hürmet ve tazim ederler

Abdullah b. Abbâs (r.anhümâ), Mescid-i Harem’de bulunduğu esnada Kâbe’ye bakar ve şöyle derdi: “Ey Kâbe! Allah seni muhterem, müşerref ve mükerrem kılmış. Fakat bir müminin Allah yanındaki hürmet ve şerefi, seninkinden daha çok büyüktür!”

İkrime (r.a.) şöyle demiş: “Sakın âlimlerden herhangi birine eziyet etmeyiniz! Kim bir âlime eziyet ederse, Rasûlullah’a eziyet etmiş olur!”

Hâtimü’l-Esam’a (rh.a.), “Bir Müslümanın diyeti beş yüz dirhem olduğu halde, niçin beş dirhemlik bir şey çaldığı zaman eli kesilmektedir?” diye sormuşlar. O da şu karşılığı vermiştir:

“İlâhî yasaklık perdesini yırttığı, zulmü işlediği, hukuka hürmeti terk ettiği için!”

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.