Haberin Kapısı
2021-10-13 11:20:30

Halis Niyet Sahibi Olmak

İbrahim Cücük

13 Ekim 2021, 11:20

Niyetin hâlis olması, ihlâsladır. İhlâs, sırf Allah için olmak; yaptığını sırf Allah emrettiği ve Allah razı olsun diye yapmak, terk ettiğini de sırf Allah yasakladığı için terk etmektir.

Niyeti hâlis olan kimse, tercihi Allah olan, dünyayı değil âhireti, batılı değil hakkı, desinleri değil meçhul olmayı, kötüyü değil iyiyi tercih eden kimsedir.

Niyeti hâlis olan; niyeti karışık olmayan, katıksız olan, Allah rızası dışındaki bir düşüncenin, riyanın ve desinler düşüncesinin karışmadığı, imtihan edildiğinde imtihanı kazanan kimsedir.

İnsan, imtihan edilince ve tercih durumuna düşünce belli olur, daha doğrusu kendisini belli eder.

İnsan neyi tercih ediyorsa değeri, tercih ettiği şeyin değerinde olur. Dünyayı mı âhireti mi yani sonlu hayatı mı sonsuz cennet hayatını mı, nefsin rızasını mı Allah’ın rızasını mı, helali mi haramı mı?...

Niyet, hâlis olunca amele dönüştürmek ister. Amele dönüşmesi için amel edecek seviyeye gelmesi gerekir. Bu seviye de ancak terbiye ile kazanılır. Terbiyede en çabuk netice, oruçla özellikle dile oruç tutturarak, göze ve kulağa oruç tutturarak alınır.

Sahih ilmin amele dönüşmesi için şu seyrin takip edilmesi gerekir:

İlim – tefekkür – tasavvur - inâbe/kasd – azim – irade - fiil.

Doğruyu bilen doğru düşünür, doğruyu düşünür. Tefekkürü/düşünmeyi tasavvura dönüştürür; tasavvur, kalbi işlemeye yöneltir yani kasteder. Kalp tam inandı mı onu tatbike azmeder.

Kast ve azim, niyet bütününün iki parçasıdır. Kast ile azim arasında fark vardır.

Eğer bir hayra kastetme yani yönelme olduktan sonra vazgeçilse bir sevap hâsıl olur. Eğer o hayrı eyleme dönüştürürse en az bire ondan yediyüze kadar sevap yazılır.

Eğer bir şerri eyleme dönüştürmeyi kastetse sonra ondan vazgeçse bir sevap yazılır. Eğer o şerri işlemeye azmetse, mâni veya acizlik sebebiyle yapamasa bile bir günah yazılır.

Bunun delili şu hadîs-i şerîftir: Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:

“İki müslüman kılıçlarıyla karşılaştıkları zaman öldüren de cehennemde öldürülen de cehennemdedir.”

-Bu öldürenin durumu belli, öldürülen niçin cehennemlik? diye soruldu. Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle cevap verdi:

“Öldürülen de öldüreni öldürmeyi istemiş/azmetmiştir.”

(Buhârî, Fiten, 10, Îmân, 22; Müslim, Fiten, 14; Ebû Dâvûd, Fiten,5; Nesâî, Tahrîm, 29; İbn Mâce, Fiten, 11; Ahmed, IV, 401, 410, 418, V, 43, 48, 51.)

Azim, irade ile fiile dönüştürmek ister. Mü’min, azmedince sebeplere sarılır ama sebeplere takılıp kalmaz. Sebepleri yaratan Allah’a tevekkül eder.

Allah Teâlâ, bu konuda Hz. Peygamber’in (s.a.s.) şahsında bize şöyle emretmiştir:

“Azmedince Allah’a tevekkül et, Muhakkak Allah tevekkül edenleri sever.” (Âl-i Imrân, 3/159)

Allah bir kulu severse, o kula ikram eder. Allah’ın mü’mine en değerli ikramı, imanının nurunu, idrak ve basiretini artırmasıdır.

Mü’min, işi yapınca iman nuru ile başarıyı Allah’a nispet eder, “elhamdülillâh” der. Allah’a nispet etmekle şükretmiş olur. Mü’min şükredince de Allah mü’mine nimetini artırır.

Allah, imanımızı kemale erdirsin, inandığımızı ihlasla amele dönüştürmeye muvaffak kılsın, başarıları Kendisine nispet etme lütfunu nasip eylesin!..

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.