Haberin Kapısı
2022-06-18 17:57:45

HUZURU SAĞLAMADA KARDEŞLİĞİN ROLÜ/9

İbrahim Cücük

18 Haziran 2022, 17:57

4. Kardeşler arası huzuru bozan şeylerden uzak durmak

c) Sû-i zanda bulunmak

Bu konuda Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır.”

(Hucurât Sûresi (49), 12.)

Müslümanın herhangi bir konuda herhangi bir kimse hakkında delil olmadan hüküm vermesi doğru değildir. Delil olmadan hükmederse zan ile hükmetmiş olur ki işte bunu Allah Teâlâ yasaklamaktadır. Zira kişi bunların çoğunda hata eder. Zannın bütününden sakınılması ise en salim olan yoldur.

Zandan sakınılmasının bir sebebi de netice itibariyle yalan olmasıdır ki işte bunu da Hz. Peygamber (s.a.s.) şu hadîs-i şerîflerinde yasaklamıştır:

“Zandan sakının. Çünkü zan sözlerin en yalan olanıdır.”

(Buhârî, Vesâyâ, 8, Nikâh, 45, Ferâiz, 2, Edeb, 57, 58; Müslim, Birr, 28; Tirmizî, Birr, 56.)

Zan hakikati ifade etmez. Hakikati ifade etmeyince onunla hükmedilmez. O ancak yanlış olur, yalan olur. Bir kimse “Allah’ın uyarısına ve Hz. Peygamber’in yasaklamasına önem veriyorum” diyorsa delil olmadan hiçbir kimse hakkında hüküm veremez. Bunun delili de o anlayışı veya davranışı kesin olarak Allah ve Rasûlünün yasaklamış olmasıdır.

Allah Teâlâ kâfirleri kınama sadedinde şöyle buyurmuştur:

“Onlar ancak zanna ve nefislerin arzu ettiği şeylere uyarlar.”

(Necm sûresi (53), 23.)

Âyet ve hadislerde kınanan ve yasaklanan zan, sû-i zanla ilgilidir. Müslümanlarla ilgili daima hüsn-i zan etmelidir. Güvenmek ayrı bir konu, herhangi bir insana delil olmadan sû-i zan etmek ayrı bir konudur. Onunla iş yapmak, dayanışma içine girebilmek, ona idare işini havale etmek ve ona bir sırrı emanet etmek v.s. gibi konularda elbette hemen hüsn-i zan etmek de yanlış hemen sû-i zan etmek de yanlıştır.

Dînî konularda hüküm verebilmek için de elbette zanla değil, delille hüküm vermek gerekir. Delilleri araştırırken zanla ve tahminle hareket etmemeli, ehline sorarak delil sayısını ve delil gücünü araştırıp neticeye ulaşmaya çalışmalıdır.

d) Gıybet etmek

İslâm toplumunu oluşturan fertlerin kaynaşmalarına engel olan, belki dağılmalarına sebep olan yanlışların başında, insanların birbirlerinin gıybetini yapmış olmalarıdır. İşte bu konuda Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Kiminiz kiminizin gıybetini yapmasın. Sizden biriniz ölmüş kardeşinizin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. Allah’tan korkun! Şüphesiz Allah tövbeyi kabul edendir, Rahîm/merhamet edendir.”

(Hucurât Sûresi (49), 12.)

Allah Teâlâ, gıybetin ölü etini yemek gibi günah, zararlı, tiksindirici olduğunu belirtmiştir. Ölü etinden ancak canavar olan hayvan yer. İşte Müslüman olan kimse de gıybeti canavarlık saymalı, canavarlıktan nasıl sakınmak gerekiyorsa gıybetten de öylece sakınmalıdır. Bunun çaresi, Allah korkusudur ki âyette “Allah’tan korkun!” diye buyurulmuştur. Allah’ı tanıyan, Allah’ın kendisini görüp gözettiğini, her sözünü işittiğini kabul eden ve âhirette de hesaba çekileceğine inanan kişi, Allah’a karşı saygılı olur ve gıybeti de terk eder.

Gıybet etmek haram olduğu gibi dinlemek de haramdır. Gıybet edilmesini sağlayan şey, gıybet olarak konuşulan sözün dinlenilmesidir. Dinlemeyi terk eder, gıybet edenin gıybet etmesine ve söylediğine karşı çıkarsak, gıybet azalır ve yok olur. Müslüman olana gereken, gıybet etmediği gibi gıybet edene karşı gıybet edileni savunmaktır. İşte bu konuda Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:

“Kim (din) kardeşinin ırzını (namus ve şerefini) gıybet edene karşı savunursa, Allah da kıyâmet günü o kimseyi cehennemden korur.”

(Tirmizî, Birr, 20.)

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.