Haberin Kapısı
2020-07-27 12:10:27

Kabe'nin Şubeleri Olan Camiler-1

İbrahim Cücük

27 Temmuz 2020, 12:10

     Mukaddes Kâbe’nin şubeleri olan bu mukaddes mabedler, bizleri imanda birleştiren, ibadette kaynaştıran, kardeşlikte barıştıran ve olgunlaştıran yerlerdir. Câminin konumu budur.  Günde beş defa davete icâbet etmeye çalıştığımız, saf saf, omuz omuza verdiğimiz bu câmilerdeki toplanmamızın tek gayesi Allah’a manen yaklaşmak ve rızasını kazanmaktır. Câminin hedefi de budur.
     Câmisiz ve minaresiz, İslâm toplumu olduğu anlaşılmaz adeta. Zira câmi ve minare İslâm’ın simgesi, alâmeti, o yerin insanının Müslüman olduğunun bir işareti, İslâm’ı hayata yansıtmak isteyenlerin göstergesidir. Bunun böyle olduğunu Allah Teâlâ şu âyette belirtmiştir:
                                                                     
     “Allah’ın mescidlerini, ancak Allah'a ve âhiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah'tan başka kimseden korkmayanlar imar ederler. İşte bunlar (bu dört özelliğe sahip olan cemaat) hidayeti bulmuş, muratlarına ermişlerden olabilirler.” (Tevbe sûresi 9/18)

     A) Cami Kelimesinin Tarifi:
     Câmi, Arapça cem’ kökünden türeyen, toplayan, bir araya getiren manasına gelir. Kur’ân-ı Kerîm’de câmi kelimesi şöyle kullanılmıştır:
    “Mü'minler ancak Allah'a ve Rasûlüne iman derler ve onun (peygamberin) beraberinde  (insanları) toplayan (toplumsal) bir iş üzerinde Allah’ın Rasûlü ile beraber bulundukları zaman ondan izin almadan gitmezler.” (Nûr sûresi 24/62; İbn  Manzûr, Lisânu’l-Arab, VIII, 53.)

      Allah Teâlâ, bu âyette Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte harp ve benzeri konularda bir araya gelmeye muhtaç oldukları zaman Hz. Peygamber’den izin almadan ayrılmamalarını emretmektedir. Câmi de bütün Müslümanları; bütün mezhep, meşrep ve meslek ehli olanları,  bütün cemaatleri bir mekânda bir araya topladığı için câmi denmiştir. Zira mescidler küçük olduğundan sadece mescid denegelmiştir. Ama büyük mescidlere önce el-mescidü’l-câmi’ denmiş sonra kısaltılarak sadece câmi denmiştir.
     Esasında hadîs-i şerîflerde cami yerine mescid ifade edildiğini görmekteyiz. Şimdi bile yeryüzünde ilk inşa edilen Âdem aleyhisselâm’ın temelini attığı Ka’be’ye Mescid-i Haram, ikinci olarak yapılan Kudüs’dekine de Mescid-i Aksâ, (Buhârî, "Enbiyâ", 40; Müslim, "Mesâcid", 1-2.) Medine’deki Rasûlullah Efendimizin temelini attığı camiye de o günden beri Mescid-i Nebevî, denmektedir. Yine de cami, el-mescidü’l-câmi’(cemaati toplayan mescid)in kısaltılmış şeklidir. el-Mescidü’l-câmi’ tabiri, Taberânî’nin zayıf senetle yaptığı bir rivâyetine göre bizzat Hz. Peygamber tarafından kullanılmıştır. (Taberânî, el-Mu’cemü’l-Evsat, I, 143.) Ama bu tabirin Tâbiîn Döneminde kesin olarak kullanıldığını söylemek mümkündür. Mescid kelimesi secde edilen yer manasında bir mekân ismidir. 
     Kur’ân-ı Kerîm’de câmi kelimesi yerine mescid kelimesinin kullanıldığını görüyoruz: Bakara sûresi 2/114; Hac sûresi 22/40; Tevbe sûresi 9/107, 108; Kehf sûresi 28/21. Yine hadîs-i şerîflerde de mescid kelimesinin kullanıldığını görmekteyiz.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.