Haberin Kapısı
2022-05-27 15:23:16

KURUMLARDA İNSAN/4

İbrahim Cücük

27 Mayıs 2022, 15:23

5. Kurumda ihtilaf olunca çözümlemek

İhtilaf eden tarafları, önce tek tek dinlemek sonra bir araya getirmek gerekir. Hangisi haklı ise ortaya çıkar, mesele kolay çözülür. Hak ortaya çıkar da diğeri, hakkı kabul etmezse, rezil olur, perişan olur. Eğer iki kişi de bir araya gelmeyi yani hakeme başvurmayı kabul etmezlerse savaşları sürer ve böylece ikisi de zarar görür.

Biri gelir de diğeri gelmezse hakkın ortaya çıkmasını kabul etmiyor demektir ki gelmeyen kişi kınanır, Hakkın yani hak adına hakemlik yapanın gözünde de halkın katında da haksız kabul edilir.

Tarih boyunca hak ehli ile hak ehlinin savaşı çok sürmemiş; hangisi isabetli ise Allah ondan yana olmuş savaşı çabucak bitirmiştir.

Hak ehli ile bâtıl ehlinin de savaşı çok sürmemiş, Allah, hak ehlinden yana olmuş savaşı hemen bitirmiştir. Bâtıl ehli ile bâtıl ehlinin savaşı uzun sürmüştür. Çünkü Allah onların aralarına girmemiştir. Evs kabilesi ile Hazrec kabilesi arasında; Almanlarla Fransızlar arasında savaş, yüz yirmi sene sürmüştür.

Hakeme Gereken

Hakeme gereken, iki tarafı da dinlemektir. Tek taraf dinlenir de diğer taraf dinlenmeden hüküm verilecek olursa hakikat ortaya çıkmaz. Önemli bir missal:

Biz Rasûlullah (s.a.s.)’ın yanında iken bir kadın, kocasını Hz. Peygamber (s.a.s.)’e şikayet eder: “Kocam beni namaz kıldığım için döğüyor, oruç tutmama engel oluyor, sabah namazına da kalkmıyor.”

Hz. Peygamber (s.a.s.), erkeğini çağırıyor ve o kadının erkeğine soruyor: Erkek, “ben hanımıma namazda uzun okuma diyorum, o ise iki sûre (uzun) okuyor. Ben nafile oruç tutma diyorum. Çünkü benim ona ihtiyacım oluyor. Biz gece çalışan bir aileyiz. Gece geç vakitte yatıyorum, sabah namazına uyanamıyorum” dedi. Hz. Peygamber (s.a.s.) de “uyanınca kıl” buyurdu.

(Ebû Dâvûd, Savm, 74.)

Eğer Hz. Peygamber, kocasını dinlemeseydi, erkeğin namaza ve oruca karşı olduğunu zannederdi. Hüküm ise zanna göre verilmez. Çünkü zan hakikati ifade etmez.

Kişilerin her duyduğunu söylemesi de yalan hükmündedir.

Ayrıca kişi veya hüküm verecek her kişi her duyduğu ile hüküm vermesi doğru değildir.

Bu konuda Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:

“Her duyduğunu nakletmesi kişiye yalan olarak yeter.”

(Müslim, Mukaddime, 5.)

Bu hadîs-i şerîf, duyduğu her sözü herhangi bir araştırma yapmadan nakleden insanın bu yaptığının yalan söylemek anlamına geldiğini çok kesin bir şekilde ortaya koymaktadır. İşte bundan dolayı kişiyi, duyduklarını nakletmeden önce, onların doğru olup olmadığını iyice araştırmaya teşvik etmektedir. Çünkü yalan söylememiş olmanın yolu, işitileni ve duyulanları iyice araştırmaktan geçer.

Bu konuda Allah Teâlâ, âyet-i kerîmede şöyle buyurmuştur:

“Ey iman edenler! Eğer fâsıkın biri size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa sataşırsınız da sonra yaptığınızdan pişman olursunuz.”

(Hucurât sûresi 49/6)

Birçok müfessir bu ayetin Velid bin Ukbe bin Ebi Muayt hakkında nazil olduğunu beyan etmiştir. Hâdise şöyle cereyan eder: Hz. Peygamber (s.a.s.), Benu Mustalik kabilesi İslam'ı kabul ettikten sonra, zekât tahsil etmesi için Velid bin Ukbe'yi onlara gönderir. Velid oraya gider, ama o kabileden bir fâsık kişi, Velîd’in yanına gelir, bu kabileden silahlı bir grubun yola çıktığı haberini getirir. Velid de onların savaşmak için çıktıklarını düşünerek korktuğu için geri dönerek, Hz. Peygamber'e onların zekât vermeyi reddettiklerini ve kendisini öldürmeye kalkıştıklarını söyler. Bu haberi duyan Hz. Peygamber (s.a.s.) öfkelenir ve onları cezalandırmak amacıyla bir ordu göndermeye niyetlenir. Bazı rivayetler bu ordunun, onlara saldırmak için harekete geçtiğini, bazı rivayetler ise sadece harekete hazır olduğunu bildirmektedirler.

Fakat tam bu esnada, Benu Mustalık'ın reisi Haris bin Dırar'ın (Ümmü'l-Mü'minîn Hz. Cüveyriye'nin babasıdır) yanında bir heyetle Hz. Peygamber'e geldiği ve “Allah'a yemin ederiz ki, değil zekât vermeyi reddedip onu öldürmeye kalkışmak, biz Velid'i görmedik bile. Biz iman üzerindeyiz ve zekât vermeye de hazırız” dediği ve bunun üzerine söz konusu âyet-i kerîmenin nazil olduğu hususunda görüş birliği vardır.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.