Haberin Kapısı
2022-03-07 15:42:24

NEFİS MUHASEBESİ/4

İbrahim Cücük

07 Mart 2022, 15:42

6) Vaktin ve kendi insanımızın kıymetini bilmek

Vakit de kaliteli ve dürüst insan da sınırlıdır.

Vaktin kıymetini bilmek, kıymetli işler yapmakla olur.

Vakit veya zaman, içinde bulunduğumuz andır. Mazi/geçmiş zaman, elimizden çıktı ama ibret alalım; istikbal/gelecek zaman, henüz elimizde değil ama hazırlıklı olalım.

Esas zaman, içinde bulunduğumuz andır. İşte değerlendirmemiz gereken zaman, bizim sorumlu olduğumuz ve içinde ebedî cennet ömrünü barındıran kısa ve çok değerli olan anlardan oluşan ömrümüzdür.

Zaman deyince eğer ömür kasdedilirse, ömür saatlerden, günlerden, haftalardan, aylardan ve senelerden ibarettir. Fakat ömrümüzün ne kadar olduğunu bilemediğimizden her an ölüm gelebilir düşüncesiyle iman ve imana uygun amel ederek, hakkı ve sabrı tavsiye ederek ölüme hazır olmak gerekir.

Allah Teâlâ, Kur'ân-ı Kerîm’de dünya ömrümüzü bugün, sonsuz olan cennet hayatını yarın diye isimlendirmiştir.

İşte bununla ilgili âyet-i kerîme şudur:

“Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve herkes, yarına (âhirete) ne hazırladığına baksın. Allah'tan korkun, çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.”

(Haşir sûresi 59/18.)

Bu âyet, insanın dünyada, dünya için değil, âhiret için var edildiğini ve âhirete yatırım için görevli olduğunu ortaya koymaktadır. Bugün, yarın içindir. Bugünde, yarın kazanılıyorsa bugün değerlendirilmiş olur.

Yoldaki yolcunun hedefinin âhiret olması kaçınılmazdır. Hem âhirete mani olan dünyaya önem vermemek, hem de ölüme hazırlıklı olmak lazım.

Zamanı değerlendirmek, değerli işler yapmakla olur. Önce kıymetli, değerli ve değer verilen bir varlık olduğumuzu bilmek ve bu değerliliğin idrakinde olmak gerekir.

Değerli olduğumuzun ispatı, her şeyin bizim için yaratılmış olmasıdır.

Üstün hedefe ulaşmak ve sorumluluğumuzu yerine getirmek için planlı ve programlı çalışılırsak zaman değerlendirilmiş olur.

İnsan için zamanı değerlendirmek, insanın, mes’ul olduğu şeyle meşgul olmasıyla mümkün olur.

“Mes’ul olduğun şeyle meşgul ol!”

Hz. Ömer (r.a.)

İnsanımızın kıymetini bilmek, kıymetli işlerde istihdam etmektir. İnsan için kıymetli olan iş, sahası ve kabiliyeti gözetilerek kişinin yapabileceği, hakkından geleceği iştir.

İnsanı, kabiliyetinin dışında istihdam etmek, hem insana hem kuruma zarar vermektir.

“Kullanılmayan maddî kaynaklar, kaybolmuş sayılmazlar. Fakat kullanılmayan insânî kaynaklar, daima yok olmuş demektir.”

Jerome Wiesner

Bir gün Hz. Ömer (r.a.), büyük bir odada Ashab-ı Kiram’dan ileri gelenlerle oturmaktalar. Hz. Ömer, onlara der ki: Bu ev dolusu ne olsun istersiniz? Kimisi, bu ev dolusu altınım olsa da Allah yoluna infak etsem, der. Kimisi, bu ev dolusu atım olsa da Allah yoluna koştursam, der. Derler ki ya Ömer sen ne istersin? Hz. Ömer (r.a.) şöyle cevap verir:

“Bu ev dolusu Ebu Ubeyde b. Cerrah gibiler olsa da her birini bir göreve atasam!”

İnsanın kıymetini ve değerini, ancak kıymetli ve değerli insan bilir.

Bir gün Hz. Peygamber (s.a.s.)’in bulunduğu bir meclise Hz. Abbas (r.a.) gelir. Kimse yer vermez. Rasûlullah Efendimiz üzülür. Hz. Ebu Bekir (r.a.), kalkar kendi yerini Hz. Abbas’a verir sonra da hemen yanına sıkışır. Hz. Peygamber Efendimiz memnun olur ve şöyle der:

“İnsanın kıymetini ancak büyük insan takdir eder.”

İnsan, yaratıkların en büyüğüdür. Mü’min, insanların büyüğü; muttakî mü’min ise mü’minin büyüğü; dava adamı mü’min de muttakî mü’minin büyüğüdür. Her birimiz bunlardan hangisi isek; altta isek bir üste çıkmayı ve bulunduğumuz konumun kıymetini bilmeyi dert edinelim.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.