Haberin Kapısı
2021-11-15 09:39:46

Şahsi Kemalat -2

İbrahim Cücük

15 Kasım 2021, 09:39

2. Varmak istediğimiz hedefi belirlemek

Bu dünya hem zaman hem de mekân itibariyle ebedî olan cennete doğru giden kervanın konaklama zamanıdır ki çok kısadır ve konaklama yeri olarak da çok dar bir yerdir. Ama Cennet bu kısa zamanda ve bu küçük yerde kazanılmaktadır.

Cennete ancak Müslüman olarak ölenler girebilecektir. Zira âyet-i kerîmede Rabbimiz şöyle buyurmuştur:

“Ey iman edenler! Allah'tan, O'na yaraşır şekilde (itaat ederek) takvalı olun ve ancak Müslümanlar olarak ölünüz.”

(Âl-i İmrân sûresi 3/102.)

Ölürken direk cennete gidebilecek olanlar, nefs-i mutmainne sahipleridir. Çünkü âyet-i kerîmede şöyle bildirilmiştir:

“Ey nefs-i mutmainne (huzura ermiş nefis)! Sen Rabbinden râzı/hoşnut, Rabbin de senden râzı/hoşnut olarak Rabbine dön! Gir (sâlih) kullarım arasına ve (onlarla birlikte) cennetime gir!”

(Fecr sûresi 89/27-30.)

Kur’ân-ı Kerîm’de altı çeşit nefisten bahsetmektedir:

1) Nefs-i emmâre (kötülüğü emreden nefis),

2) Nefs-i levvâme (günah işleyince kendisini kınayan nefis),

3) Nefs-i mülhime (hem Allah’ın ve meleğin ilhamı hem de şeytanın iğvâsı ile karşılaşabilen nefis),

4) Nefs-i mutmaine (yasaklarından sakınıp emirleri yerine getirerek itminana ve huzura kavuşmuş nefis),

5) Nefs-i râdıye (Allah’tan gelen her şeye; emirlerine, yasaklarına, belalarına, nimetlerine râzı olan nefis),

6) Nefs-i mardıyye (bütün her şeyiyle Allah’a teslim olan ve böylece Allah’ın razı olduğu nefis)tir.

İlk hedefimiz, bu nefis çeşitlerinden cennetlik olan nefs-i mutmeinneye ermek olmalıdır.

Mü’min için hedef, vuslattır yani Allah’a ermek, rızasına kavuşmaktır.

Avamın vuslatı, yasaklardan sakınmak ve emirleri yerine getirmektir.

Havassın vuslatı ise yerilen sıfatları izale yani kötü sıfatlardan kurtulmak, Allah ve Rasûlünün övdüğü sıfatlarla sıfatlanmaktır.

Mü’min olarak bize vuslatın gerçekleşmesi için en alt seviye, kimseye zararımızın olmamasıdır. Şu hadîs-i şerîfte belirtildiği gibi:

“Müslüman, dilinden ve elinden Müslümanların zarar görmediği kimsedir.”

(Buhârî, Îmân, 4-5, Rikâk, 26; Müslim, Îmân, 64-65; Ebû Dâvûd, Cihâd, 2; Tirmizî, Kıyâmet, 52.)

Eğer biz, iyi olmak istiyorsak önce gıybet, iftira, yalan, laf getirip götürme, kalp kırma, münakaşa etmek gibi dilimizle işlediğimiz bu yanlışları beraberce karar alıp her hafta birisini terk etmek üzere ahidleşelim.

Eğer sadece gıybet ve münakaşayı bile terk etsek huzur kendiliğinden gelecektir. Yalan zaten müslümanda olmaz.

Kendimize yapılmasını istemediğimiz bir şeyi biz de başkasına yapmazsak herhalde bulunduğumuz yer cennet olur, biz de cennet ehli oluruz. Sonra da güzel sıfatlarla sıfatlanmaya gayret edelim.

Orta seviye iyilik etmek, en yüksek seviye ise kötülük edene bile iyilik etmektir.

“Vâsıl olmaz Hakk’a kimse cümleden dûr olmadan

Kenz açılmaz şol gönülden tâ ki pürnûr olmadan

Sür çıkar ağyârı dilde tâ tecellî ede Hak

Padişah konmaz saraya hâne mamur olmadan.”

Şemseddin Ahmed Sivasî

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.