Haberin Kapısı
2021-04-26 14:11:29

Sosyal Dengeyi Sağlayan Zekat -1

İbrahim Cücük

26 Nisan 2021, 14:11

Lügatte: Zekât; temizlik, bereket, artış, salah/uygunluk gibi manalara gelir.

Istılahta: Zekât; Allah Teâlâ’nın tayin edip belirlediği, maldan bir kısmının mal sahibinin malından ayırarak sırf Allah rızası için Hz. Peygamber’in soyundan olmayan bir fakire temliktir /fakiri o mala (mülk, para, menfaata) mâlik kılmaktır.

(Sa’di, Ebû Ceyb, el-Kâmûsü’l-Fıkhî, s. 159)

Kur’ân-ı Kerîm’de infâk, 72 yerde, sadaka 14 yerde, zekât 32 yerde zikredilmiştir.

Zekât, Kur’ân-ı Kerîm’de çoğunlukla namazla birlikte zikredilmiştir. Önce Allah (c.c.) ile iletişimin en güzel vesilesi namaz, sonra insanlarla alakayı sağlayan köprü, zekâtı ve sadakayı içine alan infâk zikredilmiştir. Mesela,

“Onlar gayba inanırlar, namazı kılarlar, kendilerine verdiğimiz şeylerden Allah için infâk ederler/ harcarlar” (Bakara sûresi 2/3.) diye zikredilmiştir.

Diğer bir âyette “Namazı tam kılın, zekâtı hakkıyla verin, rükû edenlerle beraber rükû edin.” (Bakara sûresi 2/43.) diye emredilmiştir.

Zekât, Allah Teâlâ’nın emridir. Hiç şüphesiz emrin önemi emredene göredir.

Zekât emrinin önemini Hz Ebû Bekir (r.a.)’in zekât vermeyenlerle harp etmiş olmasından da anlamak mümkündür. Zira bu konuda Hz. Peygamber (s.a.s.):

“Allah’tan başka ilah olmadığına, Muhammed’in, Allah’ın elçisi olduğuna şehadet edinceye, namazı kılıp zekâtı verinceye kadar insanlarla savaşmam bana emrolundu. Bunları yaparlarsa, -İslam’ın hakkı olan hadler hariç- canlarını, mallarını benden korumuş olurlar. Gerçek durumlarının hesabını görmek ise Allah’a kalmıştır.” buyurmuştur.

(Buhâri, Îmân 17, 28, Salât, 28, Zekât, 1, İ’tisâm, 2, 28: Îman, 33-36; Ebû Dâvûd, Cihâd, 95; Tirmizî, Tefsîru sûre (88); Nesâî, Zekât, 3; İbn Mâce, Fiten, 1-3.)

Kur’ân-ı Kerîm’de daha çok infâk kelimesi kullanılmıştır. Çünkü infâk farz olan zekâtı, vacip olan fıtırı ve diğer sadakalar olan nafileyi de içine almaktadır. Böylece hem fakir hem zengin olanın vermesi teşvik edilmiş olmaktadır.

Zengin farz ve nafile olarak da infak eder, fakir ise sadece sevap ve bereket vesilesi olarak infak eder.

Sadaka, bazen zekât olarak bazen de nafile sadaka manasında kullanılmıştır. Zekât ise farz olan manada geçmektedir.

İnfâk, dünyada kalbindeki mal sevgisi kirinden temizlenmek, ahirette sevap ve ecir kazanmak için daha doğrusu Allah Teâlâ’nın rızasını kazanmak için malını, nefsini, makamını, ilmini, bedenini harcamaktır.

Şu hadîs-i şerîfte infâk eden övülmüş ve gıpta edilmeye layık olduğu belirtilmiştir:

“Sadece şu iki kimseye gıpta edilir: (Birincisi) Allah’ın kendisine mal verip de o malı hak uğrunda sarf etmeye muvaffak kıldığı kimse; (İkincisi) Allah, kendisine hikmet (ilim ve irfan) verip de, o hikmet gereğiyle hükmeden ve onu başkasına da öğreten kimsedir.”

(Buhârî İlim, 15, Zekât, 5, Ahkâm, 3, Temennî, 5, İ’tisâm, 13, Tevhîd, 45; Müslim, Müsâfirîn, 266-268; Tirmizî, Birr, 24; İbn Mâce, Zühd, 22.)

Sadakalarda dikkat gereken bir husus da sadaka veya zekât verdikten sonra başa kakmamaktır. Çünkü âyet-i kerîmede Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Ey iman edenler! Malını sırf insanlara gösteriş olsun diye infak eden, Allah’a ve ahiret gününe inanmayan bir kimse gibi sadakalarınızı başa kakmakla ve eziyet etmekle boşa çıkarmayın. Bu şekilde hayır yapan kimsenin durumu, üzerinde toprak bulunan kayanın durumu gibidir, üzerine bol yağmur yağdığında onu cascavlak bırakır. Böylesi kimseler yaptıkları hiçbir iyiliğin faydasını göremezler. Allah kâfirleri doğru yola eriştirmez.”

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.