Haberin Kapısı
2020-10-07 16:17:23

Toplumların huzurunu bozan Şeyler -1

İbrahim Cücük

07 Ekim 2020, 16:17

       1. Gıybet ve Sûizan Etmek
       2. Nemime yapmak 
        3. İftira etmek
        4. Yalan söylemek

       1. Gıybet ve Sûizan Etmek

       İslâm toplumunu oluşturan fertlerin kaynaşmalarına engel olan, belki dağılmalarına sebep olan yanlışların başında birbirlerinin gıybetini yapmış olmalarıdır. İşte bu konuda Allah Teâlâ:
şöyle buyurmuştur:

       “Kiminiz kiminizin gıybetini yapmasın. Sizden biriniz ölmüş kardeşinizin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. Allah’tan korkun! Şüphesiz Allah Tevvâb/tövbeyi kabul edendir, Rahîm/merhamet edendir.” (Hucurât sûresi (49), 12.)  

         Allah Teâlâ gıybeti, ölü etini yemek gibi günah, zararlı, tiksindirici olarak belirtmiştir. Ölü etinden, ancak canavar olan hayvan yer. İşte müslüman olan kimse de gıybeti canavarlık saymalı, canavarlıktan nasıl sakınmak gerekiyorsa gıybetten de öylece sakınmalıdır. 

       Bunun çaresi, Allah korkusudur ki âyette  “Allah’tan korkun!”  diye buyurulmuştur. Allah’ı tanıyan, Allah’ın kendisini görüp gözettiğini, her sözünü işittiğini kabul eden ve âhirette de hesaba çekileceğine inanan Allah’ın azabından korkar da Allah’a karşı saygılı olur ve gıybeti de terk eder.

         Gıybet etmek, haram olduğu gibi dinlemek de haramdır. Gıybet edilmesini sağlayan, dinlenilmesidir. 

       Gıybeti dinlemeyi eğer terk eder, gıybet edenin gıybet etmesine ve söylediğine karşı çıkarsak gıybet azalır ve yok olur. Müslüman olana gereken, gıybet etmediği gibi gıybet edene karşı gıybet edileni savunmaktır. İşte bu konuda Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:

       “Kim (din) kardeşinin ırzını (namus ve şerefini) gıybet edene karşı savunursa, Allah da kıyâmet günü o kimseyi cehennemden korur.” 
          (Tirmizî, Birr, 20.) 

       Sûizan hakkında Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

       “Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır.” 
(Hucurât sûresi 49/12) 

      Müslümanın herhangi bir konuda herhangi bir kimse hakkında delil olmadan hüküm vermesi doğru değildir. Delil olmadan hükmederse zan ile hükmetmiş olur ki işte bundan Allah Teâlâ yasaklamaktadır. Zira kişi bunların çoğunda hata eder. Zannın bütününden sakınılması ise en salim olan yoldur. Zandan sakınılmasının bir sebebi de netice itibariyle yalan olmasıdır ki işte bunu da Hz. Peygamber (s.a.s.) şu hadîs-i şerîflerinde yasaklamıştır: 

      “Zandan sakının. Çünkü zan sözlerin en yalan olanıdır.” (Buhârî, Vesâyâ, 8, Nikâh, 45, Ferâiz, 2, Edeb, 57, 58; Müslim, Birr, 28; Tirmizî, Birr, 56.)

       Zan hakikati ifade etmez. Hakikati ifade etmeyince onunla hükmedilmez. O ancak yanlış olur, yalan olur. Bir kimse Allah’ın uyarısına ve Hz. Peygamber’in yasaklamasına önem veriyorum diyorsa delil olmadan hiçbir kimse hakkında hüküm veremez. Böyle hüküm verilemeyeceğinin delili, o anlayışı veya davranışı kesin olarak Allah ve Rasûlü'nün yasaklamış olmasıdır. 

       Allah Teâlâ, kâfirleri kınama sadedinde şöyle buyurmuştur: 

        “Onlar ancak zanna ve nefislerin arzu ettiği şeylere uyarlar.” 
(Necm sûresi 53/23)

       Âyet ve hadislerde kınanan ve yasaklanan zan, sû-i zanla ilgilidir.  Müslümanlarla ilgili daima hüsn-i zan etmelidir. Güvenmek ayrı bir konu, herhangi bir insana delilsiz sû-i zan etmek ayrı bir konudur. Onunla iş yapmak, dayanışma içine girebilmek, ona idare işini havale etmek ve ona bir sırrı emanet etmek v.s. gibi konularda elbette hemen hüsn-i zan etmek de yanlış hemen ona sû-i zan etmek de yanlıştır. 

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.