Sistemi değiştirmek için yola çıkanlar, bir süre sonra sistemin kendisi ve yılmaz savunucusu olması gerçekten müthiş bir ironi...

Bazıları, bunun sistemin çok güçlü olmasından kaynaklandığını söylese de ben tam tersini düşünüyorum. Sistemle kavga edenlerin güçsüzlüğü, zaafları ve açlığı olduğunu...

Sistem, kendisiyle mücadele edenlerin bu zaaflarını kullanarak yanına çektiği gibi bir süre sonra kendi askeri haline getirerek devşirmektedir. Çünkü sistemi değiştirmek isteyen bu kişilerin aslında asıl amaçları sistemin nimetlerine sahip olmaktı... onlar için dava, din ve ideoloji amaca ulaşması için kullanılan birer araçtı..

Sistem aslında bizim zaaflarımızdan güçlenmektedir, yoksa onun bir gücü yok... Tıpkı köleliğin sürmesinin nedenin kölelerin bulunduğu halden memnun olması ve kölelikten kurtulduklarında nasıl yaşayacaklarını bilememeleri ve efendilerini rezzak olarak düşünmeleri gibi... Yahudileri Firavun'un köleliğinden kurtaran hz. Musa'ya Yahudiler Tevratta şöyle demişlerdir: "Ve Musa'ya dediler: Mısır'da kabirler bulunmadığı için mi çölde ölmek üzere bizi getirdin?... Çünkü çölde ölmektense, Mısırlılara kulluk etmek bizim için daha iyi olurdu." (Tevrat, Çıkış, 14/11-12)

Sistem bir süre sonra kendisiyle mücadele edenleri yanına çektiği gibi, dün birlikte olduklarına karşı kullanmakta veya savunduklarına karşı mücadele ettirmektedir.

Derken dünün sistem karşıtları, bugünün sistemin ta kendileri oluvermektedir. Eski silah arkadaşlarını ise yanlış yolda olmakla ve günü anlamamakla, arkaik olmakla itham etmekdirler. Çünkü onlar aydınlanmışlardı. Hakikat şarabından içmişlerdi.

Sistem onları kullanıp posalarını çıkardığında; ya kendi müridleri aracılığı ile veya dün birlikte oldukları kanalıyla onları tasfiye etmektedir. Mesela Menderes iktidarı, sisteme yaranmak için anıtkabri inşa etti, Atatürkü koruma kanunu çıkardı fakat vakti geldiğinde, sistem alacağını tamamen aldığında, kendisini tedavi ettiğinde onu Atatürk karşıtlığı ithamıyla tasfiye etti.

Sisteme karşı mücadele edip de sistem tarafından iğfal edilenlerin ilişkisi bir gecelik ilişki gibidir. Güzel başlar ama daha da fazla arzu duymuş ve ihtirasa batmış halde uyanılır. Artık daha iyi bir köleye dönüşmüştür.

Hatta sistem, kendisine karşı olanların ailelerine yüksek imkanlar sunarak kendisini onlar arasında meşrulaştırdığı gibi o kesimin önemli ilim adamlarının kendisine medhiyeler dizmesini de sağlar. Yoksa verilen imkanlar geldiği gibi de gider... Büyük alimler sisteme yaranmak ve onun sunduğu imkanları kaybetmemek ve hatta şehevi bir arzu ile daha daçok imkanlara ulaşmak için sistemi yüceltme yarışına girerler. Sisteme sahip oldukça şehevi sussuzlukları azalacağına daha da artmaktadır tıpkı cehennem suyunun sussuzluğu gidermeyip daha da susattığı gibi sisteme ram olmaktadırlar.

Tıpkı Fransız kralı gibi bir süre sonra "devlet benim" derken, mükemmeliyete ulaştıklarını sanırken, Menderes gibi "benim giydirdiğim bu askerler mi bana karşı çıkacak" diye düşünürken sistem tasfiye mekanizmasını çalıştırır.

Resulullah (sav) yere bir daire çizdi. Dediki bu eceldir. Ortasında bir nokta koydu. Bu da insandır. Dairenin etrafına bir daire daha çizdi bu da emeldir. İnsandan emele bir ok çıkardı ve dedi ki: "insan emele kavuşmak için mucadele eder ama yolda eceli onu yakalar"