Dokuz Nükte Risalesi

Bu risale Üstd Bediu’z-Zaman’ın talebelerinden birine yazılan cevabi mahiyetteki bir mektubun mukaddimesidir.

TASAVVUF 26.10.2020, 22:31 27.10.2020, 00:50 Ramazan Peri
Dokuz Nükte Risalesi

Çok çok selamlar sunar, Allah-u Teala’yı tesbih eder, sözlerime onun ismiyle başlarım.

Allah (c.c.)’ın selamı, sonsuz rahmet ve bereketi üzerine olsun.

İsmen ve resmen mürşid zannedilen bu aciz fakir: Bizim ve bütün müslümanların üstadı, çok değerli üveysi mürşidlerimizden Bediüzzaman’dan naklettiğiniz: “Bu zaman tarikat zamanı değil, hakikat zamanıdır” sözünüze cevap vermek istiyor. Bu cevap, sizin aleyhinize değil, lehinize bir cevap olup sözlerinizi tamamlayıcı mahiyettedir. Sanki o sizin naklettiğiniz parçayı bütünleştirmektedir. Yani bu fakir, mürşide nispetle vereceği zayıf ve bozuk cevabının, bu söz için tam manasıyle açıklayıcı bir şerh olmasını Allah-ı Teala’dan niyaz eder.

BediuzzamanÇünkü ayakların kayabileceği (insanın şaşırabileceği) noktada bulunan bu cümlenin ince ve derin manasının anlaşılmaması, müridler ile nurcular arasında bir düşmanlık zehiri ve her iki imanlı taraf arasında karşılıklı buğz şüpheleri meydana getirmiştir. Böyle olunca da inançlı bir deva olan kuvvetli iplerin kesilmesine büyük bir sebep teşkil etmiştir.

Evet, bu iki grup kendilerinin ayrı olduklarını zannetseler bile aslında netice itibari ile birleşmektedirler. Nasıl ki birbirlerine yakın oldukları halde gözlerini kaybetmiş iki kişi, aralarında yüksek dağlar, kilometrelerce mesafe, geniş ovalar ve sahralar olduğunu zannederler; fakat birbirlerine yakınlıklarını ve bulundukları yerde yalnız olduklarını hissedince birbirlerine alışırlar, yakınlık duyarlar ve sevişirler. Hele bunlar birmemeden süt emmiş iki kardeş olursa… Çünkü onlar tek bir vücut, tek bir ruh ve tek bir kalp gibi olurlar, Ne önlerinden ve ne de arkalarından batıl ve asılsız şeyler onlara ulaşamaz (onları rahatsız edemez).

Muhalefet ne acı, ülfet ise ne tatlı bir şey!

Binliğin esası bir tek eliften (yani “1” rakamından) ibaret olduğu halde sıfırlara dayandığı için tesanüt sırrı ile harfçe altındaki sayılar daha fazla olsa bile onlara hükmeder. Eğer sen bu bin (1000) rakamına bir sıfır daha ilave edersen on bin (10000) olur. o, artık böyle devam eder gider. Sübhanallah, bu ne büyük bir şey!

Evet, maksadımızı şöyle birkaç nükte ile açıklayalım.

BİRİNCİ NÜKTE:

Bir şey hakkında araştırma yaparken onun mahiyetini, faydalarını, gayesini, araştırma yerini, alınacak kaynaklarını ve bu kaynakların kuvvet derecesini iyi bilmek lazımdır ki, hakikat ortaya çıksın, zayıf olan kuvvetlisinden ayrılsın. Bilindiği üzere inanç ve kanaat böylece kuvvet kazanır.

Şeyh_Muhammed_Nurullah Seyda

İKİNCİ NÜKTE:

Dillerde tekrar edilen şu: Şeriat, Tarikat, Mah’rifet ve Hakikat kelimelerinin anlamını iyi bilmek gerekir.

Şeriat: İnsanın yapmakla mükellef olduğu hükümlerin hepsinin adıdır. Bu da mütekaddimine göre zahiri ve batıni amellerin hepsini içine alır. Nitekim imam Ebu Hanife (rah.), Fıkhı şöyle tarif etmiştir: “Kişinin lehinde ve aleyhinde olan şeyleri bilmesidir.”

Sonra gelen alimlerin ıstılahlarında ise Şeriatın zahiri amellere mahsus olan bölümüne Fıkıh, batıni amellere mahsus olan bölümüne de Tasavvuf denildi. Bu tasavvufi amellerin yollarına da Tarikat denir. Bu batıni amellerin uygun bir şekilde yapılmasından da kalbde bir saflık ve parlaklık meydana gelir ki, bununla kainattaki varlıklar ve vasıfları ile ilgili bazı hakikatler açılır. Böylece iyi ve kötü amelleri, Allah (c.c.)’ın zatı ve sıfatı ile ilgili hakikatleri ve özellikle Halik ile mahluku arasındaki muameleleri keşfeder. İşte bu keşiflere hakikat denir. Bu keşiflerin açılmasına da ma’rifet denir. Keşif sahibi olan kimseye ise muhakkik ve arif denir.

Şeriat, hepsinin kaynağı, çekirdeği, kökü, maddesi ve ruhudur ki, ondan çeşitli kısım ve kollar ayrılır. Şeriat sanki hepsinin aynası gibidir. Bu noktada hepsi de sıkı bir şekilde birbirleri ile kucak kucağadır. Birbirlerine kenetlenmişler, ruh ve cesedin kaynaşması gibi kaynaşmışlardır. Çünkü çekirdek birdir. Her ne kadar ayrılsalar ve kısımlara bölünseler bile bir tek aynaya bakmaktadırlar. Evet, şeriatı garra bir başkent gibidir. Bütün emirler oradan alınır.

ÜÇÜNCÜ NÜKTE:

Mesela, Asya kıt’asında bir kış mevsiminde, sen: “Kış bütün dünyayı kapladı” desen, bu sözden kışın bütün dünyayı kaplamış olması lazım gelmez. Çünkü bazı kıt’alarda halk hiç kış yüzü görmez. O halde bu doğru sözü gerçek bir şekilde tefsir etmek gerekir. Yani onu bulunduğumuz yerdeki zamanla kışın kapladığı yer ve zamanla tefsir ederiz, öyle ise yemin ederim ki, Üstad Bediuz’z-zaman’ın bulunduğu yer, tarikat adabının tatbik edilemiyeceği bir yerdi. Böyle zamanlarda ise sırf mücerret imanla iktifa etmek bile yeterlidir.

Bediüzzaman Said Nursî

DÖRDÜNCÜ NÜKTE:

Bir kimsenin gitmek istediği şehre giden, yırtıcı hayvanlar, yılan, akrep ve eşek arıları ile dolu bir yol tasavvur edelim, kesinlikle de bu yoldan gitmek lazım geliyor. Bu yolcuya hedefine sağ salim gidebilmesi için nasıl bir hazırlık yapması gerekir?

Evet, onun file, aslana, yılana ve eşekarısına karşı kendini savunacak silah edinmesi lazımdır. Tüfekle, fil ve diğer yırtıcı hayvanlara karşı müdafaa yapılır ama yılan, akrep, eşek arısı ve sineklere karşı daha zayıf ve güçsüz olmalarına rağmen yapılamaz. O halde yılan ve akrep için değnek lazım. O da eşekarısı ve sinek için kullanılmaz, onlar için de ince ve zayıf olduklarından dolayı yelpaze, mendil, yüz ve cesedi örtecek şeyler lazımdır. Yol uzayıp tehlike çeşitli çoğaldıkça hazırlanmak ve iğneye varıncaya kadar çeşitli silahlarla silahlanmak, bulunduğumuz durumun şekil ve icaplarına göre hazırlık yapmak şarttır.

Bu yol, bizim hayatımız ve zamanımızdır; sefere çıkan adam ise insandır. Yola çıkılan belde dünya, ulaşılmak istenen merkezi hedef ahirettir. Tehlikelerimiz ise nefeslerimiz kadardır. Bizi hedefimize ulaştıran vasıtalar da o miktarda çoktur. Öyle ise her tehlikenin kuvvetine göre, onun zıddına bir silah edinmek gerekir. Bazı mıntıkalarda sadece iman telkini ile yetinilir. Bazı mıntıkalarda buna ilave yapılır. Bazı mıntıkalarda da tarikat silahı ile silahlanılır. Silahları tanklara tahsis etmenin manası yoktur. Çünkü çok kuvvetli olmakla beraber, onunla sineklere karşı müdafaa yapılamaz. Zira onlar çok küçüktür. Onlara karşı tankları kullanmak aptallıktan başka birşey değildir. Aklın hafifliğinden başka birşey de ifade etmez.

Şeyh Muhammed Nurullah

Öyle adamlar vardır ki, ona marifet ve hakikatleri sıralamak fayda vermez. Ona dille söylenecek zikirleri ve görülebilen adapları telkin etmek gerekir. Öyle adamlar da vardır ki, zeki, akıllı ve feylesoftur. Onun kesin delillerle ikna etmek, ma’rifet ve hakikatleri sıralamak icab eder. İşte herbirine böyle kendi karakterine göre davranılır. Bir yerde kullanılmaya müsait olmayan büyük bir şeyin başka bir yerde kullanıldığı görülür. Binaenaleyh Üstadın zamanı tarikat zamanı, mekanı da tarikat mekanı değildi.

Onun muhatapları da öyle idi.

BEŞiNCİ NÜKTE:

Bir kimsenin başkasına; “Ben şeriat ehliyim, sen hakikat veya tarikat ehlisin” demesi mümkün değildir. Çünkü bunların hepsi birdir. Nasıl ki birisi, bir adama: Sen Konstantiniyyelisin, diğer birisine de: Sen İslambollusun, ben ise istanbulluyum, dese, bu adam böyle bir ayırım yapmakta hatalımıdır, değil midir? Bu isimlerin her üçü de bir tek şehrin aynı anlamdaki isimleridir. Herbiri yerinde, uygun düştüğü şekilde icabına göre kullanılır.

ALTINCI NÜKTE:

Tarikat dört şeye bağlıdır:

a) Mürşidin kabiliyeti,

b) Müsterşidin teslimiyeti, Sünnet-i seniyye dairesinde hareket etmek (en üstün salat ve selam o sünnetin sahibine olsun),

d) Bu hareketlerde ihlaslı olmak.

İşte tarikat budur. Yoksa nefsin hayal edil, guruplandırdığı şeyler değildir. Tarikatın en büyük ve en kuvvetli silahı da zikir ve tefekkürdür. Bunların delil ve kaynakları ise kitap ve sünnette pek çoktur.

Şeyh_Muhammed_Nurullah

YEDİNCİ NÜKTE:

Şurası da bilinmelidir ki, Şeriat, tarikat, hakikat ve diğer benzerleri hep kulluk yapmaktır. Evet, kulun kendi nefsinin hoşlandığı şeyleri, hüküm ve hikmet sahibi olan Rabb’ının hoşnut olacağı şeyler içerisinde eritmesi ve bütün amellerini arif bir şairin şu sözleri uyarınca, tamamen yüce yaratıcısının emirlerine bağlaması gerekir: “Senin azabın lezzetli acıların tatlıdır. Benim ruhum, kalbimi inciten sevgiliye feda olsun.” işte biz de Resulullah (s.a.v.)’ın ashabının boyandığı böyle bir aşka boyanmalıyız.

Çünkü bu ünvan ve ıstılahların yüce hedefi, (Tasavvufi irşad sahifelerini de bu mevzuu ile bağladığımız gibi) kul ile Rabb’ı arasındaki teslimiyet ve fena sebebi ile meydana gelen bu kudsi alakayı açıklamaktır.

“Sen Allah (c.c.)’ı görmüyorsan da; o seni görür.” Hadis-i Şerifi mucibince: Allah(c.c.)’ın sıfatlarını, bizi daima kuşattığını (ihatiyyet), bizimle beraber olduğunu (maiyyet), bize her şeyden daha yakın bulunduğunu (akrabiyyet) bilerek, tıpkı bir kölenin, efendisinin emirlerine itaat için daima hazır bulunduğu ve ona boyun eğdiği gibi İHSAN’ın boyası ile boyanabilmemizdir.

Mecnun’un cevabındaki samimiyete bakınız: Kendisine, sana merhamet etmesi ve Leylanın aşkından kurtarması için Allah (c.c.)’a dua et, dedikleri zaman o, Leyla’ya olan sevgisinin artması için dua etti. Böylece bu iki öz kardeş ittifak etmiş ve birleşmiş oldular. Cins ve çeşit bakımından birleşince fertlerin fazlalığı ve bazı küçük hususlardaki ayrılıklar zarar vermez. Kölelerin birliği efendinin birliğine, amellerin ve talep yerlerinin birliği de Matlubun birliğine delalet eder.

SEKİZİNCİ NÜKTE:

Bir şahıs, tasavvuf ve tarikat Peygamber (s.a.v.)’den sonra ortaya çıkmış bir şeydir dese ona deriz ki, evet, (TARiKAT) harflerinin Peygamber (s.a.v.)’den sonra ortaya çıktığını kabul ederiz. Yani onun zamanında bu harfler tarikate at usul, adab ve ıstılahlar için kullanılmıyordu. Fakat Nebi (s.a.v.) zamanında riyayı yasaklayıp, ihlası emretmek, hasedi yasaklayıp, rızayı emretmek, tamahı yasaklayıp kanaatı emretmek, gafleti yasaklayıp zikir ve fikri emretmek, ucup ve kibri yasaklayıp tevazuyu emretmek yok muydu?

Kabul ediyoruz ki; isimler, Peygamber (s.a.v.)’den sonra ortaya çıkmıştır. Fakat bu ismi alan şeyler bizzat O’nun zamanında kitabi ve ilmi olarak değil, ameli tatbiki ve fiili olarak mevcuttur.

Diğer dini ilimlerin ıstılahları, fıkıh ve usulü, hadis ve usulü, tefsir ve tecvit de böyledir. Mesela, Kur’an şimdiki kitaplarda zikredilen kaidelere göre tertil üzere ameli olarak okunuyordu. Fakat bu kaideler sahifelerde ve kitablarda yazılı değildir. Dini ilimler ve emirler Kur’an ve hadis kelimelerinin içinde toplanmıştı. Farz ve müstehap olan bütün ilimler hakkında onu hususi ve umumi olarak emreden ayet ve hadisler vardır. Bu husus akıl sahiplerine göre gizli değildir. İlimler ve emirler birbirlerine karışmış bir deniz gibiydi. Sonra müteahhirin alimler geldiler, bu büyük denizden nehirler, pınarlar ve kanallar aldılar. Bu ilmi bir mecburiyettir. Çünkü böylece uzaktan ve yakından İslam’ı kabul eden kimselerin, yapmakla mükellef oldukları şeyleri sağlam bir çalışma ve ilmi bir planla almaları (ve öğrenmeleri) daha kolay olur.

Evet, denizden uzanan bir nehir o denizden ayrılmaz. Yukarıda zikredilen sanatların tabir, ıstılah ve lafızlarının çoğu ile tasavvuf sanatı da böyle güzel bir içtihadi plan, iktisadi, içtimai, siyasi, milli, ilmi ve ameli sebeplerle ortaya çıkmıştır. Müslümanların çevresi genişleyince İslami ilimler de gelişmiştir. Böylece bu ilimlerin ıstılah ve tabirleri de kolayca anlaşılsın ve hıfzedilsin diye geliştirildi. Bu ilimlerin delalet ettiği şeyler ve manalar ise Resulullah (s.a.v.) zamanında mevcuttu. İsimler, kelimeler, ıstılahlar usul ve kaidelerle teferruat daha sonra duruma göre genişletilmiştir.

DOKUZUNCU NÜKTE:

İnsanlar arasında öyle kimseler vardır ki, filanca tarikatçı, filanca da mürid, filan şeyh şeriatın yasakladığı şeyleri irtikab ediyor, onun için ben tarikatı sevmiyorum, derler.

Önce şunu söyleyelim ki bu hür düşünce sahibi kimselerin şanından değildir. Çünkü dava insanlarla bilinmez. Ancak onlar dava ile tanınırlar.

Evet, bu davet güzeldir, çünkü filan adamın davetidir, bu davet ise çirkindir, çünkü filanca kötü adamın davetidir, denilemez. Ancak bu adam iyidir çünkü iyiye davet ediyor, bu adam da kötüdür, çünkü kötüye davet ediyor, denir. İslam davetinde ve mevcut bütün davetlerde kendi davaları hususunda temiz ve samimi olmayan ve bunun için gayret göstermeyen insanlar bulunabilir.

İslam bir bütündür. Tarikat ise bu bütünün bir parçasıdır. Bedenden kesilen bütün organlar ölü sayılır ve elbette ölür.

Tasavvuf der ki, tarikatım şeriatım, şeriatım da tarikatımdır. Yani, ölçüm, tartım ve büyütecim Kur’an ve Hadis’dir.

Allah (c.c.)’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.  

Şeyh Muhammed Nurullah El-Cezeri/Tasavvufun Sırları

Tercüme: İbrahim Öztürk

Yorumlar (0)
15
açık
Namaz Vakti 07 Mayıs 2024
İmsak 04:05
Güneş 05:48
Öğle 13:06
İkindi 16:59
Akşam 20:14
Yatsı 21:49
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 35 96
2. Fenerbahçe 35 90
3. Trabzonspor 35 58
4. Başakşehir 35 55
5. Beşiktaş 35 54
6. Alanyaspor 35 49
7. Kasımpasa 35 49
8. Rizespor 35 49
9. Sivasspor 35 48
10. Antalyaspor 35 45
11. A.Demirspor 35 44
12. Samsunspor 35 42
13. Kayserispor 35 41
14. Ankaragücü 35 39
15. Karagümrük 35 37
16. Konyaspor 35 37
17. Gaziantep FK 35 35
18. Hatayspor 35 34
19. Pendikspor 35 33
20. İstanbulspor 35 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 33 72
2. Göztepe 33 69
3. Sakaryaspor 33 57
4. Bodrumspor 33 56
5. Ahlatçı Çorum FK 33 56
6. Kocaelispor 33 55
7. Bandırmaspor 33 50
8. Boluspor 33 50
9. Gençlerbirliği 33 50
10. Erzurumspor 33 44
11. Manisa FK 33 40
12. Ümraniye 33 40
13. Keçiörengücü 33 39
14. Tuzlaspor 33 37
15. Adanaspor 33 36
16. Şanlıurfaspor 33 35
17. Altay 33 9
18. Giresunspor 33 7
Takımlar O P
1. Arsenal 36 83
2. M.City 35 82
3. Liverpool 36 78
4. Aston Villa 36 67
5. Tottenham 35 60
6. Newcastle 35 56
7. Chelsea 35 54
8. M. United 35 54
9. West Ham United 36 49
10. Bournemouth 36 48
11. Brighton 35 47
12. Wolves 36 46
13. Fulham 36 44
14. Crystal Palace 36 43
15. Everton 36 37
16. Brentford 36 36
17. Nottingham Forest 36 29
18. Luton Town 36 26
19. Burnley 36 24
20. Sheffield United 36 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 34 87
2. Girona 34 74
3. Barcelona 34 73
4. Atletico Madrid 34 67
5. Athletic Bilbao 34 61
6. Real Sociedad 34 54
7. Real Betis 34 52
8. Valencia 34 47
9. Villarreal 34 45
10. Getafe 34 43
11. Deportivo Alaves 34 41
12. Sevilla 34 41
13. Osasuna 34 39
14. Las Palmas 34 37
15. Celta Vigo 34 34
16. Rayo Vallecano 34 34
17. Mallorca 34 32
18. Cadiz 34 26
19. Granada 34 21
20. Almeria 34 17
Günün Karikatürü Tümü